Pişmanlık Çeviri Fransızca
2,030 parallel translation
Her ne kadar, yürekten pişmanlık duyuyor olsan da geçmişe dönüp, Tanrı'yı oynamana izin yok.
Parce que quelle que soit la profondeur de votre regret, vous ne pouvez pas retourner... jouer à Dieu.
Daha sonraki pişmanlık yeminlerinizi de göz önünde bulunduruyoruz.
nous avons également noté vos voeux de contrition.
Buna derinden bir pişmanlık duyacağıma dair bir his var içimde.
J'ai l'impression que je vais amèrement le regretter.
Pişmanlık duymadığım bir gün bile geçmedi.
Il n'y a pas un jour où je ne regrette d'avoir fait ça.
Hayatı, pişmanlık duymayan bir katilden daha değerli değil mi?
Sa vie vaut plus que celle d'un meurtrier non repenti, non?
Kürtaj yaptığın için pişmanlık duyuyor musun?
Tu regrettes ton avortement?
Çok hasta bir adam. Yaptığınız şey için pişmanlık duymamalısınız.
C'est vraiment un malade, vous n'avez pas à regretter votre geste.
Pişmanlık yok, tamam mı?
- Aucun regret, OK?
Pişmanlık demeyi dene.
{ \ pos ( 280,220 ) }
Pişmanlık duymamın nedeni burada olamayıp da bezlerini değiştirememiş ya da ilk adımlarını attışını görememiş olmamam değil.
{ \ pos ( 192,220 ) } Je ne regrette pas d'avoir été absent pour changer ses couches, { \ pos ( 192,220 ) } ou pour la regarder faire ses premiers pas.
Sonrasında sadece pişmanlık duyduğu bazı şeyleri yazmış.
Sur ce, mes amis, portez-vous bien.
Belki de sadece canavarlar pişmanlık duymuyordur.
Peut-être que seuls les monstres n'ont pas de regrets.
Hiç pişmanlık duyduğun bir şey yaptığın oldu mu?
T'as déjà regretté un truc que t'as fait?
Pişmanlık duymaya başlıyorum. Senin de ahlaki değerlerini kaybetmeye başlamadan korkuyorum.
Et je regrette que ton sens de la morale soit déglingué.
Siz.. bundan pişmanlık duyacaksınız.
Vous êtes... C'est... - Vous allez le regretter.
Yok pişmanlık, on sigara artırıyorum
Tant pis si je regrette, je monte de 10 cigarettes
O zaman pişmanlık çekmeyiz.
On n'aurait aucun regret
Bazıları da ara sıra.. bundan pişmanlık duyar.
Certains d'entre eux se repentent.
Para asla toparlanamadı ve siz de yaptıklarınızdan dolayı hiçbir pişmanlık göstermediniz.
L'argent n'a jamais été retrouvé, et vous ne montrez aucun remords.
Davranışım uygunsuzdu ve etik değildi. Ve bundan derin bir pişmanlık duyuyorum. Ama kararı etkilemedi.
Je regrette profondément mon comportement peu déontologique... mais ça n'a pas affecté la condamnation.
Bilirsin, aynı Lewis'in Clark'ı o sefere getirmesinden duyduğu pişmanlık gibi.
Comme Lewis à regretté d'emmener Clark dans son expédition.
Belki de katil kendini kötü hissetti, pişmanlık duydu ve ona yardım etmeye çalıştı.
- Je suis inquiète, shérif. - Je vois ça, Dolly.
Pişmanlık duymayan bir katildir kendisi.
C'est un meurtrier impénitent.
Ve pişmanlık.
Et... le regret.
Böylesine soğuk kanlı olarak gözünün içine baka baka ona sevdiğini söyleyip sonra da en ufak bir pişmanlık duymadan sessiz sedasız soymak, resmen bir çeşit psikopatlık.
Il faut vraiment être atteint pour avoir le cran, sans ciller, de dire à quelqu'un qu'on l'aime et le dépouiller sans aucun remords.
Kararından pişmanlık duymadığını söyle bana.
Tu ne regrettes pas ta décision?
Pişmanlık fayda etmez.
C'est irréversible.
"Bir kayıbın veya felaketin ardından yaşanan büyük zihinsel acı." Keskin ıstırap. Acı verici pişmanlık.
"Souffrance morale ou détresse suite à une affliction ou perte, tristesse intense, regret douloureux."
Gerçi hiç pişmanlık duymamış.
Mais il n'a pas de regrets.
Sadece basit bir pişmanlık jesti ama o bunu elinin tersiyle itti.
Un simple geste de remords et elle m'a rejeté.
Pişmanlık duymak, vakti boşa harcamaktır Dedektif.
Les regrets sont une perte de temps, inspecteur.
Uyanık olduğum her dakika o an için pişmanlık duyuyorum.
Je ne peux pas me réveiller sans espérer revenir en arrière.
- Pişmanlık yok mu yani?
Aucun regret?
Pişmanlık yok.
Aucun regret.
Gözlerinde bir pişmanlık pırıltısı görmek isterdim ama tek gördüğüm pislik.
J'aurais bien voulu voir une lueur de remords dans ton regard, mais je vois que de la merde.
Hiç pişmanlık yok mu?
Aucun regret?
Hiç pişmanlık duymuyorum!
Je n'ai aucun regret!
Sanki pişmanlık, değil mi?
C'est triste, n'est-ce pas?
Babam verdiği kararlar yüzünden bütün hayatını pişmanlık içinde geçirdi.
Mon père a passé sa vie à regretter ses mauvais choix.
Büyüyü bozmanın tek yolu, Uther'in yaptıklarından gerçekten pişmanlık duyup gözyaşı dökmesidir.
- Il n'y a qu'un seul moyen. Uther doit pleurer des larmes d'un remords authentique.
Ejderha, büyüyü bozmak için yaptığı şeyden gerçekten pişmanlık duyup ağlaması gerekiyor dedi.
Selon le dragon, il doit pleurer d'un remords authentique pour briser le sort.
Pişmanlık duyduğum birçok şey yaptım- -
J'ai fait plusieurs choses que... je regrette.
Hayatımı uzlaşmadan yaşadım. Hiç şikâyet etmeden ve pişmanlık duymadan elimi taşın altına koydum.
Je vis ma vie libre de compromis et marche vers l'ombre sans grief ni regret.
Şimdi de pişmanlık duymaya başladın.
Tu commences à avoir des doutes.
Sakın pişmanlık duyma.
N'ayez point d'états d'âme.
Şöyle ki... Uzun zamandır beklediğin pişmanlığın bu olduğunu biliyorum. Pişmanlığının sebebi de kısaca vaktinde uyanamamış olman ve ambara zamanında gidemeyip abini kurtaramaman.
Vous voyez, je sais que c'est le regret que vous attendez, et que votre regret est de ne pas vous être réveillée à temps pour aller dans la grange et en sortir votre frère.
Yalnızca bir tek konuda pişmanlık duyuyor.
Mon seul regret...
Jack'in pişmanlık duyduğu şeyler...
- Il a disparu!
- Pişmanlık yok. - Pişmanlık yok.
Pas de regrets.
Biz buna "gayesel pişmanlık" diyoruz.
On peut appeler ça du désenchantement.
Tek pişmanlığım yok oluşunuza tanıklık edemeyeceğiniz -
Mon seul regret, est que vous ne pourrez pas survivre pour assister à la fin de vos. Père!