Raf Çeviri Fransızca
914 parallel translation
Yaşlı Grannis, en sevdiği uğraş olan kitapçıkları ciltleme işi için elbise dolabının 2.rafından gerekli aparatları aldığında Bayan Baker da içgüdüsel olarak aynı anı hissediyordu.
Mme Baker sentait instinctivement le moment exact où M. Grannis sortait son appareil de reliage de la deuxième étagère de sa garde-robe. et commençait son occupation favorite de reliage de pamphlets.
- Barın oradaki rafı görüyor musun?
- Vous voyez cette étagère près du bar?
Her tür derişik zehirle dolu bir raf.
Une étagère remplie de poisons concentrés.
Raf raf oyuncaklar ve...
Des étagères remplies de jouets et...
Sanki şimdiden bütün bir rafı dolduracak kadar şişe toplamış gibi hissediyorum.
J'ai l'impression de pouvoir remplir toute une étagère de bouteilles.
Ben havacılara katıldım.
Pas moi, Horace. Pour moi, ce sera la RAF.
Onu şömine rafına koy.
Mets-les sur la cheminée.
Hayatımın geri kalanını bir şömine rafını aşındırarak geçireceğim.
Je ne pourrai plus jamais m'asseoir.
Kraliyet Hava Kuvvetleri iletişim hattınızı kurdele gibi kesecek.
La RAF anéantira vos moyens de liaison.
Farid, hayatımda ilk kez Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin kaçıp gitmesini istiyorum.
Pour une fois, j'enverrais bien la RAF au diable!
Bu bir hava kuvvetleri işi.
Ça concerne la RAF.
Açıkça konuşmak gerekirse, bu hava kuvvetlerinin konusu.
- Ce cas concerne la RAF.
Seni istiyorum. Eminim ki hava kuvvetleri- -
- Je suis sûre que la RAF...
Temyiz mahkemesi, Kayıt Bölümü ile Kraliyet Hava Kuvvetlerinden Uçuş Lideri Peter David Carter arasındaki davayı görüşmek üzere toplanıyor.
La cour d'appel va étudier le cas du département des archives contre le commandant Peter David Carter de la RAF.
Bay Peabody, dergi rafını hemen getirebilir misiniz, lütfen?
M.Peabody, rentrez vite ce présentoir.
Şömine rafındaki o ufak paket senin Noel hediyen.
Ce paquet sur la cheminée, c'est ton cadeau de Noël.
Eğer şömine rafın varsa, güzel bir tane gibi gözükebilir.
Ça fait bien sur une cheminée. Quand on en a une!
Vücudumun bir parçasının açlıkla yanıp bittiğini farkettim. Rafın üstündeki yemeği hatırladım. Ağın yanındaki pastayı...
J'ai réalisé que ma maladie empirait avec la faim et je me suis souvenu du gâteau pris dans la toile d'araignée.
Hamburg'un dışında görev yapıyordum. Kraliyet Hava Kuvvetleri Onarım Birliği'ndeydim.
J'étais à la maintenance de la RAF, près de Hambourg.
Yabancı Gazeteciler Birliği üyeleri... Batı cephesindeki İngiliz Hava Kuvvetleri istihkamını geziyor.
La presse internationale rend visite à la RAF sur le front ouest.
Saçmalamayı bırak. Hava ve deniz kuvvetleri ne durumda?
Que faites-vous de la Navy et la RAF?
- Hurdaya çevirmek mi? Ama bu...
- Il appartient à la RAF.
- Hava kuvvetleri nerede?
- Où est la RAF? - Envolée.
Barın arkasında üç gizli silah rafı olduğu doğru değil mi?
N'est-ce pas un fait qu'il y a trois cases á revolver dissimulées derrière le bar?
Barney barın arkasında, silah rafının yakınında kaldı.
Barney s'est placé derrière le bar, á côté d'un revolver.
Fushimi'deki evimizde uğur getiren o geleneksel fil totemlerinden vardı. Onları mutfağın rafına dizer... Bir şey mi oldu?
Notre région est célèbre pour les poupées en poterie, maman les collectionnait.
Orada rafın üstünde.
Sur l'étagère. Passez-le-moi.
GRUP KOMUTANI J.N. STAGG RAF Meteoroloji Servisi
COLONEL J.N. STAGG Service météo, armée de l'air
Brown, git benim denizcilik tablolarımı ve sekstantımı getir. Kamaramda, rafın sol tarafının en sonundalar. - Birkett!
Vous pouvez remercier votre dieu des porcs de ne pas avoir encore fait de moi un meurtrier.
... işbirlikleri için, Royal Hava Kuvvetlerine de, İngiltere'deki Bovingdon ve Manston üslerinin kullanımı için teşekkürler.
Nous remercions l'United States Air Force... et la 3ème division USAF pour leur aide... et la RAF, pour l'utilisation de ses bases.
Şöminenin rafındaki küçük taş aslanları bulmak iki haftamı aldı.
Il m'a fallu 15 jours pour trouver les petits lions de pierre qui décorent la cheminée.
Bu Kraliyet Hava Kuvvetleri üniforması oluyor.
C'est un uniforme de la RAF.
Asya bölümü, üstten üçüncü raf.
Section "Asie", 3ème étagère en partant du haut.
Bu rafı icat edenin aklından zoru olmalı.
Celui qui a inventé ce système devrait se faire examiner la tête.
Sizi İngiltere'ye geri gönderip Almanya semalarında Kraliyet Hava Kuvvetleri uçağından paraşütle atabilirim. Aynı anda, Almanlara esir düşmüş kıymetli bir İngiliz subayı da İngiltere semalarında bırakılır.
Je peux vous envoyer en Angleterre et vous faire parachuter d'un avion de la RAF sur l'Allemagne, en même temps un précieux officier anglais détenu par les Allemands serait parachuté sur l'Angleterre.
Peenemünde'ye saldırmak, hava kuvvetlerini esas görevlerinden yani... -... Alman sanayisini yok etmekten alıkoyacak.
Eh bien, attaquer Peenemünde signifie détourner la RAF de sa tâche principale, qui est de détruire l'industrie allemande.
Eğer Hitler'in roket plânı Peenemünde'deki saldırımızda tamamen bozulmasaydı Londra harap olacaktı.
- Oui, et à la RAF. Si les plans de Hitler concernant les fusées n'avaient pas contrecarrés par notre raid sur Peenemünde, Londres aurait été dévastée.
Geçen hafta, Ghalean parası yapmak için kullanılan kağıdın olduğu sevkiyat bir kalpazan olan Raf Tagoor tarafından kaçırıldı.
Une cargaison de papier destinée à la fabrication de monnaie ghaléenne a été détournée par cet homme, un faussaire, Raf Tagoor.
Hayır, o raf değil.
Mais non, c'est pas ce rayon-là.
Bunlar raf.
Regarde, des étagères.
Artık RAF bize onların nerede olduklarını gösteriyor.
Maintenant, ils sont repérés par le radar de la R.A.F.
Görevimiz RAF'i yerde yok etmektir.
A nous de détruire la R.A.F. Sur son terrain.
Birçok RAF hava üssü saldırıya uğradı. Biraz zarar var ama hafif.
Plusieurs aérodromes de la R.A.F. ont été attaqués ce qui a fait plusieurs morts et blessés mais le nombre n'est pas alarmant.
Eğer RAF Almanya'ya bir gecede 3, 4, 5 bin kilo bomba atarsa biz de İngiltere üzerine bir gecede 4 yüz, 5 yüz, 5 bin atacağız.
Si la R.A.F. Lâche trois, quatre... ou cinq mille kilos de bombes sur l'Allemagne en une nuit, nous devons alors lâcher en une nuit trois cents, quatre cents ou cinq cents mille sur l'Angleterre!
Bir, RAF bir uçuş sirki değildir.
Un, la R.A.F. N'est pas un cirque volant.
Führer'e gökleri temizleyeceğime ve RAF'i toptan yok edeceğime söz verdim.
J'ai promis au Fuehrer... de dégager le ciel et de pulvériser la R.A.F.
Şömine rafında var.
- Elles sont là, sur la cheminée.
Bu fareler bu raf üzerine öyle dizilmişlerdir ki doğru sıra ile çalındığı zaman "The Bells of St. Mary" i viyaklayacaklar.
Ces souris sont disposées de manière à ce que, lorsqu'on en joue dans l'ordre prescrit, elles poussent des cris sur l'air : "Les Cloches de St. Mary".
Havacılık bakancığımız beni Hava Kuvvetleri'nin başına getirdi.
Le Ministre de l'Air m'a nommé à la tête de la RAF Ola Pola.
Rafın üzerinde bulabilirsin.
Sur l'étagère.
Biriken paramızı şömine rafında saklardık.
Nous gardions nos économies sur la cheminée.