Sefil Çeviri Fransızca
1,923 parallel translation
Elbette, ama o zor olmalı ; sefil serserileri önemsiyormuş gibi yapmak.
C'est sûr. Mais ça doit être difficile. Faire semblant de s'intéresser à ces cons.
Dan hakkındaki e-mail'lerimden bildiğin gibi, sefil kaltakları oynuyorum. Ya sen?
Comme tu le sais par mes e-mails à propos de Dan, j'ai été une misérable garce - - et toi?
Sefil kısmı benim için de geçerli.
Eh bien, j'ai été la partie misérable.
Sefil hayatını kurtarmak için seni misafir edip, karnını mı doyuracağız?
Tu crois qu'on va te nourrir et te loger pour le reste de ta misérable vie?
Ailemiz bu sefil kasedin ortaya çıkmasıyla yıkıldı.
Notre famille est dévastée par cette vidéo sordide.
Seni sefil. Zımbalama demiştim sana.
J'avais dit pas d'agrafes, sale nul!
Böyle sefil bir şekilde ölmesi adi bir hırsız gibi parçalanması...
Mourir de cette façon sordide... Démembré comme un vulgaire voleur...
Bırak sefil herifler savaşsın.
Laissons ces ordures régler ça par une bataille.
Sefil haldeyim.
Je suis bien triste.
Sefil hayatını kurtardım.
Je lui ai sauvé la vie.
- Ruth. Özellikle seni sefil hale sokan biriyle evliysen... evlilik ölüm sizi ayırana dek sürmeli demek değildir.
Un mariage, surtout avec quelqu'un qui vous rend malheureuse, n'est pas jusqu'à ce que la mort vous sépare.
Sana ne teklif ettiler, seni sefil küçük adam?
Que vous ont-ils offert, espèce de petit minable?
Tıpkı GCHQ'daki sefil kıza yaptığım gibi.
Comme pour la fille des écoutes.
- Biz yokken bir içmimar getirmediysen o sefil hücrede ekipmanıma yer yok.
Il n'y a pas assez de place dans cette misérable petite cellule. pour mon équipement.
Neptune'de böyle senin gibi 30'una gelip sefil hayatı yaşayan tipler farkına varamaz tabi....... Çünkü karı-kız tavlayamıyorsunuz, Çok meşgulsünüz değil mi?
Même les losers qui rêvent tout éveillés sans voir que s'ils n'ont pas réussit à 30 ans, c'est qu'ils ne réussiront jamais, ils sont trop occupés?
Diğer sefil erkek arkadaşlarına benzemiyor.
Et il a un boulot, contrairement à tes autres petits copains.
Senin hislerin yok. Sen yanlız ve sefil bir şekilde öleceksin.
Tu n'as aucune sensibilité et tu va mourir seul et misérable.
Şimdi benim kadar sefil olduğunu bildiğim için rahatça askeri okula gidebilirim.
Maintenant, je peux aller à l'école militaire en sachant que tu es aussi malheureuse que je le suis, parce que jamais tu ne les trouveras!
Neden ihtiyacım olunca havlamıyorsun, seni sefil pire torbası.
Tu pourrais aboyer quand il le faut, sale chien.
Sefil haldekine kuvvet veren
Qui rend les puissants misérables
Ve beklenildiği gibi kabın dibine batmış ve sefil bir şekilde ölmüş.
Bien sûr, elle coula à pic au fond de la cuve et mourut d'une misérable mort.
Eğer o sefil Maltazard'ın ellerinden sökmem gerekse bile hazineyi alacağım.
Je le retrouverai, et le ramènerai, dussè-je l'extraire des griffes mêmes de cette canaille de Maltazard.
Dünya şimdiden daha sefil bir hal aldı.
Et déjà le monde semble moins radieux.
Bu sefil yaratığın kanlı hatıraları bana, ihanetinin sınır tanımadığını gösterdi.
Les souvenirs dans le sang de cette pauvre créature me montrent que ta traîtrise ne connaît pas de limite.
Bu sefil hayatı kabullenebilir ya da ona karşı mücadele edebilir.
Accepter sa triste existence, ou se battre.
Daha sefil olamazdım.
Je n'ai jamais été aussi malheureux.
"Bu sefil Minnesota kışlarına dayanmamız gerekmiyor artık."
Pourquoi endurer ces horribles hivers du Minnesota?
Sefil bir halde.
Elle est malheureuse.
Aslında boştu... ama en azından ne kadar sefil bir halde olduğumun farkında değildim.
Vide, en fait, mais au moins j'ignorais que j'étais malheureuse.
Seni sefil orospu çocuğu.
Pauvre minable.
Elveda sefil takım.
Adieu, cIub-écoIe.
- Amma sefil.
- Quel naze.
- Sefil!
- Minables!
Sefil sensin.
C'est toi le naze.
Akşamları açmalıyız, bu sefil mahalleyi neşelendiririz biraz.
Regarde un peu, il faut absolument ouvrir le soir, pour redonner un peu de vie et d'entrain à... cette zone si misérable.
Ben de sefil haldeydim.
Qu'est-ce que j'étais malheureux!
Ya eğer haklıysa ve o sefil hayatını boşa harcıyorsan?
S'il avait raison, si tu gâchais ta misérable petite vie?
Sefil yaşamını kurtardım.
Je lui ai sauvé sa misérable vie.
Bu herifin kimbilir ne sefil bir hayatı var?
Qui sait quel genre de vie sordide il mène?
Tatlı çocuklarının hepsi sokaklarda sel sefil kalacak.
Tes chers petits vont retourner à la rue.
Ardından mağaza vitrinlerinden yaşam içindeki sürecini tamamlayarak kendisini sefil bir köşede bir çöp kutusunda buldu ve hiç süphesiz sen de oradan aldın.
Et puis on l'a retrouvé dans les grands magasins et a fini par arriver dans une pauvre Halle aux Vêtements où vous l'avez sans aucun doute trouvé dans un carton d'invendus.
Nefret ediyorum! Çok sefil bir durumdayım!
Tu crois que je rigole à ce stupide emploi?
Sefil köpek!
Infâme chien!
Ama zavallı kızcağız onlara acıyor korkarım. Sonradan gelme İngiliz ve arkasındaki sefil mutantlar ordusu.
J'ai bien peur qu'elle ait un faible pour ce crétin à l'haleine de curry et sa bande de mutants, de rouquins et de traînées.
Öldürdüğün adam benim ve 50 kişinin hayatını kurtarmıştır, sefil herif.
L'homme que vous avez tué m'a sauvé la vie et celle de 50 hommes, pourriture.
Niye kendini sefil etmek istiyorsun?
Pourquoi tu veux te faire du mal?
Bu sefil yaratık ölü, değil mi?
Cette pauvre bête est morte, n'est-ce pas?
Seni sefil hayvan.
Pauvre bête.
O gün o kadar sefil bir haldeydim ki. Baban yüzünden.
Ce jour-là, j'étais si malheureuse à cause de ton père.
O gerçek bir adam, benim gibi, buraların en berbat yeri, Westminster Kennel Club'un sefil acınaklı üyesi değil.
C'est un vrai homme, au contraire de moi, vulgaire crapaud sous le joug de la plus grande garce de ce Westminster Kennel Club.
Onun geri sevemez sefil olan, o izin verilmez, ve bu nedenle bazı iblis sizin sıkıntılarınızı dışarı almak istiyorum.
Ça lui est interdit de t'aimer et tu veux te défouler sur des démons.