Söylemeye çalıştığım şey Çeviri Fransızca
505 parallel translation
Söylemeye çalıştığım şey tam da... Elbette!
C'est exactement ce que j'essaie... bien sûr!
Söylemeye çalıştığım şey şu Duke :
Voici où je veux en venir, Duke :
Babanda da hiçbir zaman kıvılcım adına bir şey olmamıştır. Anne, söylemeye çalıştığım şey...
Mère, ce que je veux dire, c'est... que j'ai rencontré une fille.
Albay Thursday, efendim, size söylemeye çalıştığım şey kızınızı sevdiğimdir.
J'ai essayé de vous dire que j'aime votre fille.
Olamaz. Söylemeye çalıştığım şey buydu.
Vous êtes convaincu maintenant?
Söylemeye çalıştığım şey bu.
Voilà ce que j'essaie de te dire.
Söylemeye çalıştığım şey bu değil.
Parce que ce n'est pas le cas.
Söylemeye çalıştığım şey şu, ben.. Bu evde olan şeyler beni de rahatsız ediyor.
J'essaie de vous dire... que cette maison ne me met pas à l'aise.
Söylemeye çalıştığım şey şuydu...
Ce que je veux dire, c'est...
Size telefonda söylemeye çalıştığım şey, Ekselansları bir sorun çıktı.
Comme je vous ai dit au téléphone, il y a du neuf.
Söyleme çalıştıklarımı toparlayamıyorum ve size söylemeye çalıştığım şey, usandırma!
J'arrive pas á mettre ensemble ce que j'essaie de dire. Et ce que j'essaie de vous dire, c'est que c'est du harcélement.
Söylemeye çalıştığım şey sana aşık olduğum.
J'essaie de te dire que je t'aime.
Söylemeye çalıştığım şey şu, bana fazla düşüncelisin diyebilirsin ama...
Enfin, j'ai peut-être un coeur d'artichaut...
Senin en sevdiğim yanın bu. Söylemeye çalıştığım şey.
Tout ça pour dire que je suis prêt.
Söylemeye çalıştığım şey, sana korkunç bir seçim şansı veriyor olduğum.
Ce que je veux dire, c'est que... je sais que le choix est terrible.
Söylemeye çalıştığım şey şu... adalet isteyenler, onlar ödülsüz kalmayacak.
Ce que je vous dis, c'est que quiconque a faim de justice sera bienheureux.
Konumunuzun ne kadar karışık olduğunu biliyorum, söylemeye çalıştığım şey.
Je sais combien votre poste est complexe.
Söylemeye çalıştığım şey, Susan, evde kalacak birine ihtiyacım yok.
Ce que j'essaye de dire, c'est que je n'ai pas besoin d'une bonne.
Söylemeye çalıştığım şey James bazen tamamen umutsuzsun.
Que parfois tu es vraiment bon à rien.
Söylemeye çalıştığım şey... Seni hiçbirşeyle suçlamaya çalışmıyordum.
Je n'essayais pas de vous accuser de quoi que ce soit.
Söylemeye çalıştığım şey her zaman birlikte takılamayız.
On ne peut pas être ensemble tout le temps.
- Evet, söylemeye çalıştığım şey -
- Oui, eh bien, je dirais, et à l'intention de...
Söylemeye çalıştığım şey buydu.
C'est tout ce que je veux dire.
Söylemeye çalıştığım şey o zaman duyacağın acı, şimdiki mutluluğun bir parçası.
Ce que je veux te dire c'est que la souffrance à venir fait partie du bonheur présent
Söylemeye çalıştığım şey bu.
Voilà ce que je veux!
Sana söylemeye çalıştığım şey bu.
C'est tout ce que je veux vous dire.
Anlamıyorsun. Söylemeye çalıştığım şey... Ben başka bir gerçekliktenim.
Je veux dire que je viens... d'une réalité alternative.
Söylemeye çalıştığım şey, eğer konuşmak isterseniz, ben sizi dinlerim, tamam mı?
Bref, si vous avez envie de parler, je suis là.
Söylemeye çalıştığım şey kişisel değil. Belki başka bir şey hakkında konuşuyorlardı.
Elles ne parlaient peut-être pas de toi.
Söylemeye çalıştığım şey işle zevki birbirine karıştırma.
Mais ne mélange pas le plaisir et les affaires.
Tek söylemeye çalıştığım şey bu iş ona göre değil. Bunun neresi kötü?
Mais ce job n'est pas pour lui, y a pas de honte!
Söylemeye çalıştığım şey şudur ah, her şeyin, doğru bir zamanı ve yeri vardır.
Bref, il y a un temps et un lieu pour tout.
Söylemeye çalıştığım şey, Dougal... seni severim.
J'essaie juste de dire, Dougal... - Je t'aime bien.
Peder Doyle dün gece ne kadar iyi yetiştiğinden bahsediyordu. Söylemeye çalıştığım şey, bunu sürdürürsen, şeyin sonunda yani sürdürürsen, sonunda bir sürpriz - Yani şeyin sonunda bu haftanın sonunda sana bir sürprizimiz olursa, şaşırma.
Le père Doyle m'a dit combien tu avais progessé... et... ce que je voudrais dire... c'est que, si tu continue ainsi... je ne m'étonnerais pas si tu avait une surprise à la fin... à la fin... à la fin... oui... à la fin... de la semaine, tu sais?
İzin verirsen söylemeye çalıştığım şey insanların kafa yapısı konusunda anlamadığım çok şey var.
Ce que je veux dire, si vous permettez, c'est... qu'il y a beaucoup de choses chez les humains que je ne comprends pas.
Ben diyorum ki... söylemeye çalıştığım şey...
Je pense que... Enfin...
Oh, gerçekten mi? Oh, bu şeyi hanginizin yazdığı umurumda değil, bütün söylemeye çalıştığım şey, hikayeye birazcık daha tutku eklemeniz gerektiğidir.
Et j'essaie d'être ami avec quelqu'un qui est terrifié à l'idée d'avoir un ami.
- Sana söylemeye çalıştığım bu. Hiçbir şey yapmamalıyız.
- Nous devons surtout ne rien faire.
Söylemeye çalıştığı şey, yazdıklarımdan nefret ettiği.
En fait il m'explique qu'il n'aime pas mes écrits.
Öyle değil mi Chance? Evet... Söylemeye çalıştığı şey uzun süre senin işini yaptım.
Je me suis colleté un an avec ce mur, mais il n'est pas tombé.
Neden sana bir şey söylemeye çalıştığımı düşündün?
Pourquoi me dis-tu ça?
Söylemeye çalıştığım, beni Helen'da en çok rahatsız eden şey cesaretimi kırmış olması.
Ce que je veux dire, c'est que ce qui me tracasse le plus avec Hélène... c'est qu'elle a brisé ma quéquette.
Sanırım savcının size söylemeye çalıştığı şey... o çocuğu öldürdüğünüze dair yapılan suçlamalara karşı... açık cevabınızı duymak istediğimizdir.
Le procureur tente de vous faire comprendre, M. Horn, que nous voudrions que vous disiez si, oui ou non vous avez tué ce garçon.
Babanın söylemeye çalıştığı şey ; tatlım, sen veya başka birisi incinmediği müddetçe ne yaparsan yap, bizim için mahsuru yok.
Ce que ton père essaie de dire, c'est que quoi que tu fasses, ça nous va, tant que tu ne souffres pas, ni personne d'autre. - Bien.
Babanın söylemeye çalıştığı şey o değil. Korkarım o arabayı geri göndereceğiz.
Il est évident qu'on ne peut avoir de conversation rationnelle en la présence d'une Ferrari.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey kendisinin kalp krizi geçirdiği.
Je crois qu'il essaie de nous dire qu'il a une crise cardiaque.
Söylemeye çalıştığım...., yani bahsettiğim şey... ee... tanıştığım bütün kadınlar....
Enfin ce que j'essaie de vous dire, c'est... .. De toutes les femmes que j'ai connues.... Ooh!
İstediğini bilmiyor musun? Belki onu isteyeceğim, ama söylemeye çalıştığım şey bir değeri var mı?
- T'es pas sûr de le vouloir?
Size söylemeye çalıştığımız şey ona aileden birinin belki de siz...
Ce que nous essayons de vous dire, c'est que quelqu'un de la famille peut-être vous...
Belki de hiç traktör sürmediğim içindir ve babamın kardeşi ile olduğum içindir ama sanırım söylemeye çalıştığım şey şu bu iş için doğru adam olduğumu sanmıyorum.
J'essaie de vous dire que c'est pas ma place.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey senin, Phil'e olan yatırımın ki, onun aklına göre çok oransız, ve hatta belki de hastalıklı.
Il veut dire que ton copinage avec Phil est à son idée disproportionné, voire secret.