Sürü Çeviri Fransızca
30,059 parallel translation
Çünkü bir sürü yarım kalmış işi olan berbat bir kralsın.
C'est parce que tu es un roi horrible avec un tas d'affaires inachevées.
Ayak. Bir sürü ayak.
Tellement de pieds.
Bir sürü Buffy bölümü izledim de, bazı şeyler insanın aklında kalıyor.
J'ai fait un marathon Buffy, et ça a laissé des traces.
Bir sürü yerde oynamış. Şarkı söylüyor, dans ediyor, yontuyor.
Elle a tout ce qu'il faut, elle chante, danse, grave.
Panolarına bir sürü şey yazdın.
Tes feuilles ont l'air bien remplies.
Bir sürü kan var.
Une victime de sexe masculin. Beaucoup de sang.
Bir sürü sebepten kayboluyor insanlar.
Des gens disparaissent pour plein de raisons.
Denizde bir sürü balık var.
Il y en a bien d'autres.
Etrafı gözlüyormuş hatun ve daha bir sürü şey işte.
En regardant par-dessus son épaule et tout.
Bir sürü insan bu üçkağıda kanıyor, çünkü birşey çok gizli olduğunda insanlar pek de kurcalamamaya ikna oluyor.
Beaucoup de gens se font avoir par le côté top secret, qui les convainc de ne pas y regarder de près.
Girilebilecek bir sürü yer var.
Il y a beaucoup de points d'entrées.
Artık, bu sürü güçlü olacak ancak şu an, gereksiz düşmanlar edinmeyeceğim.
Maintenant, cette meute sera forte mais je ne me ferai pas d'ennemis inutilement pour le moment.
Şimdi, bu sürü güçlü olacak.
Maintenant notre meute sera forte.
İş için bekleyen bir sürü genç var.
Il y en a toujours qui cherchent à travailler.
Bir şeyler değişiyor, bilirsin işte, sürü büyüyor.
Les choses ont changé, tu sais, la meute a grandi.
Bunun sürü politikalarıyla alakası yok.
Ce n'est pas la politique de la meute.
Clay ve sürü, onu parçalara ayırır.
Clay, la meute, ils le mettront en pièces.
İki gün önce varlıklarından habersiz olduğum bir avuç yabancı için sürü savaşına girmeyeceğim.
Je ne vais pas débuter une guerre de meutes pour une poignée d'étrangers que je ne connaissais même pas il y a deux jours.
Bir sürü fiziksel ve duygusal acı yaşamış gibi.
Il semble avoir subi son lot de souffrances physiques et émotionnelles.
Gecikmiş bir sürü fatura var, düşünmem gereken son şey dekorasyon olmalı.
Les factures s'entassent. Le jardinage et la couture, ça devra attendre.
Norman'a bu yeri ilk gösterdiğimde çok heyecanlıydım. Nasıl çekidüzen vereceğime dair bir sürü fikrim vardı.
En montrant la maison à Norman, j'avais plein d'idées de décoration.
Seçilecek bir sürü ağaç var.
Allons choisir un sapin.
Bence şimdiye kadar bir süreçten geçmemizi beklediler. İkisinin başından bir sürü şey geçmiş.
Ils nous laissent intégrer un processus qui leur appartient à eux deux...
Bak, ben bir sınır ötesi görev gücü yürütüyorum, komplike bir suç örgütünün ortak soruşturmasında çalışıyorum. Bu öyle bir örgüt ki burnunun ucunda bir sürü bela çıkarıyor Şerif ve benden kahven için endişelenmemi mi bekliyorsun?
Je gère une unité opérationnelle transfrontalière qui travaille sur une investigation jointe dans un syndicat criminel et sophistiqué, un syndicat qui cause des ravages nez de laissez-faire, Shérif, et vous vous inquiétez à propos de moi qui braconne vos rôtis Français?
Araf'ta bir sürü tuhaf, doğal olmayan şey gördün, bu yüzden açık fikirli olduğunu umuyorum.
Tu as vu plein de choses étranges à Purgatory, des choses pas naturelles, je peux donc espérer que tu as l'esprit ouvert.
Buraya sadece Lisa'yı görmeye gelmedik ama yine de bir sürü hediyeler getirdik, merak etme.
Je vais être direct. On n'est pas venus que pour voir Lisa... bien qu'on ait apporté plein de cadeaux, ne t'inquiète pas.
Galiba Soupy Sales orada evlenmiş ve damat gelini öptüğünde bir sürü güvercin salmışlar.
Soupy Sales s'est marié là-bas et ils ont libéré une douzaine de colombes quand il a embrassé la mariée.
Bir sürü seçeneğimiz var.
On a le choix.
Bir sürü adezyon var. Evet, gördüm.
- Fichues adhésions, oui je les vois.
Çalmaya ilk başladığımda bir sürü müzisyen arkadaşım vardı.
Quand j'ai commencé a jouer j'avais Tout ces amis musiciens
Sırada bir sürü insan var bu yüzden erkek arkadaşının uf olmuş ayağını alıp oturmaya ne dersiniz?
Il y a du monde devant vous, donc pourquoi ne pas amener votre petit copain s'asseoir.
Bir sürü şans kurabiyesi koymuşlar.
Ils ont mis des biscuits chinois.
Bir sürü ameliyat oldu. Yüzü bir yol haritası gibiydi. Beraber inanılmaz bir yolculuk yaşadık.
J'ai fait tellement d'opérations sur elle, que son visage est juste un plan de route, d'un voyage incroyable dans lequel on était ensemble.
Bir sürü ameliyat olacağım!
Encore tellement d'opérations!
Ne istediğini anlamak için bir sürü vaktin olacak.
Tu as tout le temps pour prendre une décision.
Yangından sonra bir sürü hayvan o bölgede leş arar.
Il y a beaucoup de charognards dans la zone après le feu.
Büyük şehirde yaşayan bir grup yerli şişman, diyabetik veya diyabetik olmak üzerelermiş. Yüksek tansiyon ve daha bir sürü kalp hastalığı belirtisi.
un groupe d'aborigènes vivant en ville était en surpoids, prédiabétique ou diabétique, souffrait d'hypertension, présentait de nombreux risques cardiaques.
Yemek pişirmenin prestijsiz bir kadın işi olduğunu düşünürüz hep. Ama antropologlar bir sürü kültürde erkeklerin avlanmaya yöneldiklerini belirtirler.
Nous voyons la cuisine comme étant "le travail de la femme", sans prestige, mais les anthropologues vous diront que dans maintes cultures, les hommes tuent l'animal.
Ama bir sürü kişinin takdir ettiği bir şey yapıp bunu büyük çapta gerçekleştirip benim yaptığım gibi, kasabanızı doyurabilirsiniz. Onların sonlarını belirleyerek.
Mais on peut créer quelque chose qui est apprécié par beaucoup d'autres gens, on peut le faire à grande échelle, et nourrir son village comme j'essaie de le faire ici, en rendant leur mort utile.
Kor ateşiniz, bir sürü insan ve 24 saatlik bir süreç birleşince, bir domuz kızartmak son derece mantıklıydı.
C'était logique de faire cuire un cochon, vu qu'il y avait tous ces gens et toutes ces braises, et vu que le processus durait 24 h.
Bak, dışarıda polis olmayan bir sürü iyi insan var.
Y a plein de gens biens dans ce monde qui sont pas flics.
Bir aşçı yamağının olmaması kendi başıma çalışmak... Bir sürü şeyi sorguluyorum.
Sans sous-chef, à travailler seul, je me pose beaucoup de questions.
Yani, Seth bir sürü dizide oynadı.
Seth a fait des dizaines de séries.
- Yok canım, bir sürü yemek var.
Non, il y a assez.
Bazılarınız arası onunla iyi bitmiş olamayabilir. Çözümlenmemiş duygular, bir sürü keşkeler falan.
Si l'un d'entre vous aurait du mal avec les fins, les sentiments indécis, et les "j'aurais dû, voulu ou pu,"
Bir sürü kötü seçim yaptım.
J'ai fait beaucoup de mauvais choix.
Bir hafta bekle işsiz kalsın, ot içsin, ve bir sürü sırt kılıyla beraber bir karavanda yaşamaya başlarsınız.
Ah! je donne une semaine avant qu'il ne soit chômeur fumant de l'herbe, et vous êtes toujours vivant dans une camionnette pleine de cheveux derrière.
Bir sürü işim var.
J'ai plein de choses qui vont bientôt arriver.
Çünkü bir sürü görmek istemediğim bebek fotoğrafları, etkinlik etiketleri kedi GIF'leri görüyordum...
Parce que j'ai vu assez de photos de bébé, de militantisme par hashtag, et de GIF de chats pour toute ma vie.
Eğer bizi gözetlemek isterlerse, evimizde onlara hizmet edecek, bir sürü alet var. Mikrofonlar, bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar.
S'ils voulaient nous espionner, nombre d'engins ici pourraient leur servir de micros... ordis, téléphones, télés.
Eğer daha az modern bir şeyler isterseniz listemde daha bir sürü mekanım var.
J'ai plein d'autres appartements si vous cherchez moins moderne.