Yabancı Çeviri Fransızca
14,684 parallel translation
En iyi yabancı film ödülü sürekli streç filmlerle uğraşan Oleg'e gidiyor.
Et le prix du Film Étranger va à... Oleg, pour s'être toujours protégé dans un film étranger.
Ona tapınıyorlar mı? Yabancıların köylerinde olmasına ne diyorlar?
Que pensent-ils d'étrangers se promenant avec leurs momies?
Yani bu kütüphaneye giden tek yol ve içeride yabancı kimse yok.
C'est la seule entrée. Et il n'y a pas d'intrus ici.
Yabancı casuslar!
Des espions étrangers!
Doğu Almanya Yabancı İstihbarat Servisi K.M. Doğu Almanya, Doğu Berlin
QG DU RENSEIGNEMENT EST-ALLEMAND BERLIN-EST, RDA
Doğu Almanya Yabancı İstihbarat Servisi KM Doğu Almanya, Doğu Berlin
Q.G DES RENSEIGNEMENTS EST ALLEMANDS BERLIN-EST, RDA
Moritz Stamm'ın iddia ettiği kişi değil aksine Doğu Almanya Yabancı İstihbaratı, HVA için bir casus olduğu şüphesi üzerine gizli bir soruşturma yürütüyorum.
Je mène une enquête hautement confidentielle. On soupçonne Stamm de ne pas être celui qu'il prétend, mais un espion des services secrets est-allemands.
Yabancı cisim sıkışması.
- On a besoin de vous. Corps étranger.
Doğrusu yabancı bir ülkede yabancıysam ve beni arıyorlarsa yapacağım ilk iş görüntümü değiştirmek olur.
Pour être honnête, si je suis un étranger dans un pays étranger alors que d'autres me cherchent, la première chose que je fais, c'est de changer mon apparence.
Her gün benim için seçtikleri bir yabancının yanında uyanmak...
Me réveiller à côté d'étrangères choisies pour moi...
Bana adını bile bilmediğim birileriyle defalarca seks yapacak cesarete sahip olduğumdan dolayı takacağı bir isimden korkmamı mı istiyorsun? O zaman barda hiç tanımadığın bir yabancıyla yatmakta suç mu? Sana ne oldu?
Vous me dîtes d'avoir peur des insultes qu'on pourrait m'adresser juste parce que j'ai eu le courage d'avoir eu une vie sexuelle trop épanouie comme si baiser avec un inconnu sexy rencontré dans un bar était un crime.
Ayakta sarılmak yabancılar içindir.
Se lever et s'étreindre c'est pour les étrangers.
Merhaba yabancı.
Salut, toi
Lösemiden ölmek üzere olan bir adamı tamamen yabancı birini öldürmeye iten şey nedir?
On pense avoir découvert son mobile. Pourquoi un homme mourant de leucémie tuerait un parfait inconnu?
Barbados mu? Yabancı ülkelerdeki Amerikalılar Jack Garrett'ın alanına giriyor.
Des américains à l'étranger, c'est le domaine de Jack Garrett.
Deneyimsiz yolcular daha kolay hedef olurlar çünkü yalnızlardır, gümrük yüzünden gerilmişlerdir, bazen de yabancı dil yüzünden anlaşamazlar.
Des voyageurs inexpérimentés sont des cibles faciles car ils sont isolés, stressés par la douane, parfois il y a même la barrière de la langue.
Yabancı görüntü ve sesler de kültür şoklarına katkıda bulunur.
Ces paysages et bruits inhabituels s'ajoutent au choc culturel.
Hizmet sektörünün yarısı kış boyu burada çalışan yabancılar.
La moitié du secteur tertiaire sont des expatriés bossant ici l'hiver.
Yabancı topraklardaki şüpheliler hem sosyal hem kültürel açıdan uyum sağlayabiliyor.
Les suspects à l'étranger s'adaptent, socialement et culturellement.
Evet. Selam yabancı!
Hé, étrangère.
Eklenen yabancı genleri kabul etmezler ama Niels sen bir şekilde rekombinasyon işlemini başarıyla tamamladın.
Ils vont en boucle sur tous les gènes étrangers ajoutés, et en quelque sorte, Niels, vous avez réussi à contourner le processus de recombinaison.
- Bart, yabancı dolu burası.
Bart, ce sont des étrangers
Geçen sene bir sürü yabancı gelip partiyi mahvetti o yüzden yaylanın, sadece site sakinleri.
Trop de gens a ruiné la fête du quartier l'année dernière, donc, "Spine Chills" est Pine Hills seulement.
- Yabancı insanların önünde değiliz.
On n'était pas en public devant des étrangers.
Evet, bir shot atıyorsun yabancı birini seçiyorsun ve onu ayartmaya çalışıyorsun.
Tu prends un verre, choisis un étranger et essaies de sortir avec.
Hiç tanımadığın, yabancı biri mi diyorsun?
Avec un étranger vraiment étranger?
Yabancının birine gidip ona asılınca altı kafam varmış gibi bana bakmasını, sonra sandalyede seni beklediğimi ama yabancı birini eve attığın için gelmeyip "Evde shot at ve sarkıntılık yap" oynadığından mı bahsediyorsun?
Tu veux parler du moment où je me suis approchée d'un inconnu et je l'ai dragué et il m'a regardée comme si j'avais six têtes, alors je suis revenue au tabouret pour t'attendre mais tu étais déjà rentré chez toi avec une étrangère pour jouer à "tire et marque". Une version maison?
Bir yabancıyla beraber olmayı arkadaşınla takılmaya tercih etmene inanmıyorum.
Je ne peux pas croire que tu te soucies plus de "marquer" que de traîner avec une amie.
Ben de buranın yabancısı değilim.
Non, c'est bon. En fait je ne suis pas nouvelle en ville.
Bize hayvan muamelesi yapan pembe suratlı yabancılar.
Des aliens aux visages roses qui nous ont traités comme des animaux.
Hargyi! Yabancı! Hargyi, hargyi!
Intrus!
Yabancılara adımı söylemem.
Je ne dis pas mon nom aux étrangers.
Yabancılara, babamın FBI'da çalıştığını söylüyorum.
Je dis aux étrangers que mon papa travaille au FBI. Intelligente.
Darius, sarışın bir yabancı kadınla tartışmış. Kadın öfkeyle evden çıkmış.
Il dit que Darius s'est disputé avec une étrangère aux cheveux blonds qui est sorti de la maison en étant très en colère.
Nadir bulunurlar. Çoğunu yabancılar getirmiştir.
Ils sont peu nombreux, souvent importés par les étrangers.
Son teknoloji ağ güvenliğimiz ileri seviye şifrelememiz, çoklu koruma hattı ve yabancıları tespit sistemimiz var.
Notre réseau est équipé d'une sécurité de pointe avec un système de cryptage avancé, un périmètre de défense à plusieurs niveaux et un détecteur d'intrusion.
Bizden onay almadan yabancı gelemez.
Aucun étranger jusqu'à ce qu'ils soient clairs avec nous.
Yabancı bir dünyadayım Dedektif.
Je suis dans un monde étranger ici, inspecteur.
Bay Collins? Böyle bir liman şehrinde, eminim pek çok yabancı görüyorsunuz.
Une ville portuaire de cette taille, vous devez sûrement voir pas mal d'étrangers.
Bu genç adamların ölmeleri için yabancı ülkelere gönderilmesi onun suçu değil.
Ce n'est pas de sa faute si on a envoyé des jeunes à la mort à l'étranger.
Aslında Fransızca sohbetimle seni etkileyebilirim ama konuşmaktansa yabancı dilleri okumak konusunda daha başarılıyım.
Je pourrais vous épater avec ma maitrise orale du français, mais j'ai toujours été meilleur pour lire les langues étrangères plutôt que de les parler.
Naber yabancı?
Quoi de neuf, étranger?
– Onunla iki yabancı gibiler.
- C'est deux inconnus pour lui.
– Onlar yabancı değil.
- C'est pas des inconnus.
Onları yabancılık çekmesinler diye Jacob'ın evine bıraktım.
Je les ai déposés chez Jacob pour qu'ils ne soient pas perdus.
Yabancılar tarafından kazıklanmaktan hoşlanmayız.
On n'aime pas être harcelées par des étrangers.
Korkacak hiçbir şey yok yabancı kadın.
Rien n'est à craindre, étrange jouvencelle.
Arama bülteni bu akşam çıksa bile yarın yabancı irtibat ekibine ulaştığında olayın takibi için Roma'yı arayacaklar.
Même si la surveillance donne un résultat cette nuit, demain quand l'équipe de liaison à l'étranger interviendra, ils vont appeler Rome pour un suivi.
Ama beyin dokularına yabancı hücreler yerleştirilmiş.
Mais des cellules extérieures ont été injectées dans leurs tissus cérébraux.
Beyinlerine bir takım hücreler enjekte ediyordu fetal sap hücreleri ve bir çeşit yabancı maddenin karışımı.
Il a injecté dans leurs cervelles un ensemble de cellules... une combinaison de cellules souches fœtales avec une sorte de... matière étrangère.
- Bir yabancı.
Un étranger.