Yabancılar Çeviri Fransızca
2,020 parallel translation
Donna, kadın görünüşüyle değerlendirilmeli. Erkek arabasıyla ve, yabancılar temizlik hizmetleriyle değerlendirilmeli.
Donna, les femmes devraient être appréciées pour leur physique, les hommes devraient être appréciés pour leur voiture et les étrangers devraient être appréciés pour leur habileté à balayer.
Yabancıları kurtarıp, sevdiklerimi kurtaramayarak mı?
Des étrangers sauvés contre des proches qui meurent
Neden, çünkü her zaman yabancıların cömertliklerinden eminimdir.
Et bien, monsieur... j'ai toujours pu compter sur la gentillesse d'inconnus.
Yabancılar, herşeye burnunu sokmamalı.
On ne doit ni la critiquer ni s'en mêler.
Bir ninja mıydın? yabancıların sık sık uğradığı bir yerdi.
À l'origine, les gens de Kyushu voyageaient beaucoup.
O yabancıların söylediklerine inanmalı mıyız? Yalan!
Peut-on croire ces étrangers?
Bilmiyorum. Yabancılar çabuk olup buradan gitmeli.
Au fait, oublie que tu nous as rencontrés, hein.
Duymuş olmalısınız, Kanto Barış Konseyi yabancıları dışarıda tutmak istiyor.
Comme vous le savez, le groupe Wahei du Kantô voudrait exclure les étrangers.
Orası, yabancıların gitmemesi gereken bir yerdir. Hayır.
C'est un endroit où les étrangers ne peuvent pas aller.
Yabancıların oraya gitmemesiyle ilgili bir şey.
Que les étrangers ne doivent pas y aller.
- Yabancılar giremez!
- Pas d'étrangers!
Yabancıların durumu ele alınacak.
La question des étrangères est à l'ordre du jour.
Korktuğum odur ki yabancıların mevcudiyeti. konuşmadığımız kişileri üzerimize çekecektir.
La présence des étrangères risque d'attirer Ceux-dont-on-ne-parle-pas.
Bu yabancıları aramıza kabul etmeliyiz.
Accueillons les étrangères!
Yabancılar, bizimle kalmanıza karar verdik ve böylece konuşmadığımız o kişilerin o tehlikelerinden emin...
Étrangères! Nous avons décidé de vous accueillir. Pour que vous soyez à l'abri de ceux dont on ne parle...
Bunu yabancıların önünde yapmasam daha iyi.
Ça me gêne devant des inconnus.
Açık hava konserlerinde nasıl olacak peki? Yabancıları almayacak mıyız? Peki.
Et quand on jouera au "Coliseum", on interdira l'entrée aux inconnus?
İçinde herkes uyurken yabancıların evine girip onları dikizler miydin?
Irais-tu chez des inconnus pour les mater dans leur sommeil?
Sanki uzaydan gelen yabancılar tarafından kaçırılmış ve birkaç saat sonra da zarar görmeden serbest bırakılmış gibi hissediyordu kendini.
Comme si des extraterrestres l'avaient enlevée puis relâchée sans mal aucun quelques heures après.
Tanrılarımız bize yabancılardan dua istediklerini söylediler.
Nos dieux nous ont dit de demander de l'aide à des étrangers.
Sanırım bu gece "Trendeki Yabancılar" oynuyor.
Crois que ce nuit sera "Étrange dans le Train."
Gidip yabancıları vuralım, tamam mı?
On tire sur des inconnus?
Yabancılar onun gibi bir adamın şahsi meseleleriyle 20 senede İtalya'yı nasıl felç etmeyi becerdiğini anlamayı başaramaz.
À l'étranger, ils n'arrivent pas à comprendre comment un type comme lui a pu paralyser l'Italie avec ses problèmes personnels pendant douze ans.
"yabancıları bile birbirine bağlar,"
Le coeur se lie même avec des étrangers.
Bu uygulama bütün yabancılar için aynı.
C'est pareil pour tous les étrangers.
Öyle yabancıların elinden tutmamalısın.
Je n'aime pas que tu recueilles des gens que tu ne connais pas.
Yabancılar bizi çok uzun süredir hırpalıyorlar.
Ces étrangers nous ont poussés à bout.
Yabancılar!
Etrangère!
Yabancıları her zaman dinlemelisiniz.
Vous devez toujours � couter un � tranger.
"Onlar bilmezler... Yabancılar gibi..." "Hisler hakkında ne biliyorlar ki?"
'Ces � trang � res qui ne savent pas quels sentiments nous habitent
Yabancıların fotoğraf çekmesine izin vermeyiz.
On ne peut pas prendre de photos.
Neden yabancıları arabaya alıyorsun ki?
Pourquoi vous avez ramassé cet inconnu?
Gazetelerde, buraya gelen yabancıların organ çalmak için çocukları kaçırdığı hikayeleri yazıyor.
Les journaux racontent que des étrangers viennent ici pour kidnapper des enfants et vendre leurs organes.
Bugünlerde, yabancıları sevmiyorlar.
Et en général, les étrangers sont assez mal vu en ce moment.
Zenginliğinizi görünce, yabancıların neden daha çok kalmak... ve yakınlaşmak istemesini anlıyorum
Vu les merveilleuses richesses de ce pays on comprend que les étrangers. ait envie de l'occuper. Et de s'y éterniser.
Merhametli Allahın adına yabancılar zenginliğimizi çalıyor!
Au nom de Dieu, le clément, le miséricordieux! Les étrangers volent nos richesses!
Yabancıları çekemiyor.
Il n'aime pas les étrangers.
En son dışarı çıktığımda, Yabancıların içine kadar sızmıştım.
La dernière fois qu'on est sortis, je me suis retrouvé à ça d'un Etrange.
- Yabancılar evlenmezler.
- Les étrangers ne font pas ça.
Yabancıları bira festivaline getiremezsiniz.
Pas d'étrangers à la fête de la bière!
Yabancılar onları tedirgin eder.
Les étrangers les rendent un peu nerveux. C'est tout.
Velarchi'de kuyumcular, yabancıları evlerine pek sokmazlar.
- Tu as de la chance. D'habitude, les bijoutiers de Velarchi n'emploient pas d'étrangers.
Tanışmamış, yabancılar olarak... biz uyum bulmaya çalışırız... ama burda bir soru var kalbimde
Comme les étrangers qui ne se connaissent pas.. .. nous essayons de trouver le rapport. Mais il y a un doute dans le coeur.
Herkes hayran kalırdı, yabancılar bile.
Ils ont enfin vu mon talent. Les étrangers étaient sidérés.
Evet, aynen yabancılar gibi oynadı.
Ouais, il joue comme les étrangers.
Evine yabancıları alıyorsun.
Tu as un étranger chez toi. - Quel étranger?
- Koduğumun yabancıları!
- Saloperies d'étrangers.
Yabancılar bizi Doğu Asya'nın Hasta Adamı olarak görüyor. Bize ne dediklerinin bir önemi yok.
d'hommes malades de l'Asie orientale mais que certains d'entre nous ignorent qu'ils sont malades.
Ama İspanyol dostlarım Napolyon orduları yabancı istilacılar, işgalcilerden başka hiçbir şey değiller.
Mais pour mes compatriotes espagnols, les armées de Napoléon ne sont que des envahisseurs étrangers, des occupants.
"Bu yabancı, pis şarkılarıyla bizi ve savaşımızı eleştirerek burada ne arıyor?"
Que fait-il ici, cet étranger, avec ses sales chansons à critiquer notre pays et la guerre?
Bütün gün Yabancı Edebiyatçılar Derneği'nde olacağım.
Je serai dans le Pavillon de la Littérature étrangère toute la journée.