Yaparsın Çeviri Fransızca
8,979 parallel translation
Böyle bir seçimi nasıl yaparsın?
Comment faites-vous un tel choix?
Ne iş yaparsın Bob?
Et que faites-vous, Bob?
Onlar ne yaparsa siz de onu yaparsınız.
Vous pouvez faire ce qu'ils font.
Daha önce yapacağını asla hayal etmediğin şeyleri yaparsın.
Tu fais des choses que tu n'aurais jamais imaginer faire avant.
Vakti gelince istediğini yaparsın! Ancak ben izin verinceye kadar değil!
En temps voulu vous pouvez faire tout ce que vous voulez, mais pas avant que je ne donne ma permission.
- Sen sürekli lezbiyen şakası yaparsın.
Tu le fais sans arrêt.
Bebeği sonra yaparsınız, tamam mı?
Les bébés peuvent bien attendre.
- Bu bilgi için ne kadar ödeme yaparsınız?
Combien allez-vous payer pour cette information?
Hadi, yaparsın sen.
Vas-y, oui, tu peux.
Belki yaparsın.
Peut-être que si.
Bugün Noel. Ya yaparsın, ya pes edersin!
Ça passe ou tu te casses!
- Ne yaparsın ki. - Biraz şampanya.
- Du champagne.
O haberi nasıl yaparsın?
Comment as-tu pu publier cette histoire?
- Nasıl yaparsınız?
Comment avez-vous pu?
Eğer gecenin sonunda Mösyö Brousseau'ın rüyaları süsleyen büyük Fransız siki nefis kalçanın dibine kadar gömülmüş olmazsa o zaman yanlış bir şey yaparsın bu durumda ben...
Si, à la fin de la soirée, M. Brousseau ne rêve pas de sa grosse queue de Français au chaud entre vos délicieuses cuisses, c'est que vous vous serez trompée, auquel cas je serai... déçu.
Siz de kutlamanızı yaparsınız.
et à vous un début de bonne augure.
- Umarım yaparsınız.
J'aimerais bien.
Uyuşturucu dünyasında doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yaparsınız. Ve en iyisini umarsınız.
Dans le monde des narcos, on fait ce qu'on croit être bien et on croise les doigts.
Muhteşem girişinizi yaparsınız.
Vous faites votre entrée.
# Sen hep istediğin şeyi yaparsın #
Vous n'en faites qu'à votre tête.
Ne yüzle yaparsın?
Comment oses-tu?
Ron? Ne yüzle yaparsın?
Comment as-tu pu?
Bir şey yapasın gelirse yaparsın.
Quand tu dois faire quelque chose, tu le fais.
Hesap yaparsınız.
Vous faites des calculs.
RICO davanın merkezi yaparsın.
Fais-en l'élément central de ton enquête RICO.
Daha fazla yaparsın, daha az incitir.
Plus tu en fais, moins t'as mal.
O kadar süre bir erkekle olduğunda ve özgürlüğünü elde ettiğinde... Kötü çağrışımlar yaparsın.
Quand tu restes avec un mec aussi longtemps et que finalement tu retrouves ta liberté, tu téléphones aux mauvaises personnes.
- Bunu nasıl yaparsın?
- Comment sauriez-vous?
Ya bizimle şimdi işbirliği yaparsın ya da tutuklanırsın.
Soit vous coopérez avec nous, soit on vous arrête.
Öyle değil mi, bebeğim? Aman Tanrım. Yaparsın, evet.
C'est vrai, oui.
Yanlış cevap. Ya bu anlaşmayı yaparsın ya da senden fonumu çekerim.
Tu prends cet accord ou je retire mes fonds.
Her zaman babanın dediklerini mi yaparsın?
Tu obéis toujours à ton père?
... yalnızca yaparsın.
tu le fais.
Birazdan gelip istediğinizi yaparsınız.
Ça ne prendra pas longtemps.
- Bunu nasıl yaparsın, Anne?
Anne, comment as-tu pu?
Ne yaparsın?
Que vas-tu faire?
Ya hâlâ parmaklarının yarısı duruyorken yaparsın ya da kalanlarını da keserim.
Vous pouvez le faire avec la moitié de vos orteils ou aucun.
Umarım bu bilgi için bana ödeme yaparsınız.
J'espère être payé pour ce tuyau.
- Bizi keser misin, ne yaparsın?
- Quoi? Tu vas nous frapper?
Yanında ailesi olmadan bir çocuk ile nasıl mülakat yaparsınız?
Comment vous pouvez interroger un enfant sans ses parents?
Ya adam olup açık açık yaparsın ya da sinsilikle yaparsın.
Tu peux être un homme, et l'assumer, Ou tu peux être une fouine.
Bir şeyleri yanlış yaparsın ve sıkı bir yumruğun rahatlamasına ihtiyaç duyarsın.
Un mec fait quelque chose de faux, maintenant il a besoin d'une douce libération d'un coup de poing.
- Bunu neden yaparsın ki? - Söyledim ya, onunla çıkıyoruz.
Je te l'ai dit, ça devient serieux
- Gözlük... - Baba, bunu sonra yaparsın.
- Papa, tu feras ça plus tard.
Arabayı durdururum tahtını yolun diğer tarafına götürüp ne yapman gerekiyorsa yaparsın.
J'arrêterai la voiture... vous prenez votre trône, vous le mettez de l'autre côté de la route... et vous faites ce que vous avez à faire.
Ne diye bunu yaparsın?
Pourquoi ferais tu ça? C'est un toc d'anxiété,
- Bunu neden yaparsın ki? Adamı restoranda gibi hissettir dedin.
T'as dit de prétendre qu'on est un restaurant- - il avait l'air d'un gars à burger de dinde.
Ne yaparsınız, işimizin olmazsa olması bunlar.
Nous avons des poivrots ici, ils deviennent grincheux et confus. Qu'est ce que vous allez faire? C'est fourni avec le quartier.
Peki sen ne iş yaparsın?
Et vous faites quoi?
- Sen patologsun, otopsi yaparsın sadece.
Vous pratiquez des autopsies.
Neden yaparsın bilmiyorum Lombard.
Je ne sais pas pourquoi vous faites tout cela.