English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yapayalnız

Yapayalnız Çeviri Fransızca

1,167 parallel translation
Yapayalnız olduğumuz ışığı gösterip kendi kendimize orada hayat var diyemediğimiz zamanları anlatırsın onlara.
Et le temps où nous étions seuls... où l'on ne pouvait montrer la lumière et dire : "Il y a la vie là-bas."
Burada yapayalnızım kaldım ve bana not bırakmadan gidiyorsun!
Je suis toute seule ici et vous ne me laissez même pas un mot!
- Burada yapayalnızız, Kara'm.
lci, on se sent seul, ma Kara.
Yapayalnızım.
Je suis seul.
.. toğumumuzdan bahsediyorum. Bağlılık.. biralar.. ve beşimiz Philip! O uzun ve yapayalnız yolda gitmek..
Je parle du pacte d'amitié de nous cinq, en voiture, sur cette autoroute désertique.
Ve ben onu sokağın ortasında yapayalnız bıraktım.
Et je l'ai laissé seul sur cette piazza.
Şu an yapayalnız kaldığını biliyorum.
Vous êtes livrée à vous-même désormais.
- Evet, yapayalnız.
- Oui. Seul avec moi-même.
Beni yapayalnız bıraktılar.
J'ai dû prendre soin de moi tout seul.
Benim gibi pek çok insan yapayalnız.
Tant de femmes comme moi sont seules.
Yoksa baban yapayalnız kalır.
Papa restera tout seul.
Uzun süre ayık kalamaz. Orada yapayalnız.
Elle va vite s'endormir, et seule!
Evet hapishane, kapılar kilitlenip ışıklar sönünce ve uyku perisi son mahkumu da uyutunca, yapayalnız bir yere dönüşür.
On est si seul, une fois les portes fermées et les lumières éteintes, quand le marchand de sable a endormi le dernier taulard.
Ben bu dünyada yapayalnız mıyım?
Ma parole, je suis seul au monde?
Merak ediyorum da, acaba bu trajik ve yapayalnız saatlere girerken bana yarenlik etmek üzere imzalarınızı rica edebilir miyim?
vos autographes? Ça m'aidera à passer ces dernières heures cruelles.
Bu, prens ve çetin bir Noel gecesinde soğuktan ölmekte olan, kederli, yapayalnız, ihtiyar bir kadıncağız hakkında bir hikaye.
C'est l'histoire de ce prince et d'une grand-mère miséreuse et seule au monde qui se mourait de froid pendant la nuit de Noël...
Baksanıza efendim, ne tesadüf, kederli, yapayalnız ve ihtiyar bir kadın soğuktan ölmek üzere.
Quelle coïiïncidence! C'est une vieille miséreuse qui se meurt de froid.
Küçük kulübende sakin geceler, yapayalnız. Bir İncil. Sana ait bir şalgam!
Ces douces soirées, seul dans votre taudis, avec la Bibie et un navet à vous tout seul!
Yapayalnız saatlerin ve umutsuzluğun çaresi, sevilmek, sevilmek.
Quelqu'un qui partage la solitude Et les moments de désespoir La ferme! Être aimé, être aimé
Babamdı. Izdırabın ortasında yapayalnız.
C'était mon père, il était seul et il souffrait.
23 yaşındayım ve 50,000 pesetam var. Bu dünyada yapayalnızım.
J'ai 23 ans, 50.000 pesetas, et je suis seul.
Dedi ki "23 yaşındayım 50,000 pesetam var" "Bu dünyada yapayalnızım"
II m'a dit avoir 23 ans et 50.000 pesetas, qu'il était seul,
Artık yapayalnızım efendim.
Je suis tout seul à présent.
Şu anda dünyanızda yapayalnız.
Il est à présent seul dans votre monde.
Yapayalnız.
Seul.
Atım hala verandada bağlı duruyor mu bir bakayım. Sonra atıma atlar, günbatımına doğru yapayalnız yollara düşerim.
Je vais voir si Jolly Jumper est toujours là, et je vais partir seul, dans le soleil couchant.
ama ben yapayalnızım.
Mais, je suis si seule.
Yapayalnız. Yardıma muhtaç.
Elle est toute seule.
Çölde Yapayalnız
Seul dans le désert
" Hiç kendinizi yapayalnız hissettiniz mi?
~ As-tu déjà été tout seul?
Yapayalnız kalana kadar bu hisseleri hiçbir şekilde satma.
Ne vends pas ces actions le moment venu où... tu seras seule.
Yapayalnızım.
Je me sens si seul.
Onun düşüncelerinde yapayalnız olduğuna emin olduğum için.
Car je suis sûre que, dans ses pensées, il est entièrement seul.
Yapayalnızım ve sanırım... Kimse oraya gidemez.
On est seul, et personne ne pourrait jamais arriver là-bas.
Horace yapayalnızdır. Issız bir sokakta yürürken onu doliyle izleriz.
Nous suivons Horace le long d'une rue déserte.
Zavallı bebek. Yapayalnız.
Toute seule, pauvre chou!
- Dostum kötü saatlerim vardır kendimi böyle çirkin ve yapayalnız hissettiğim.
- Mon ami j'ai de mauvaises heures de me sentir si laid tout seul.
Kendimi çok kez yalnız hissetmiştim ama bu öğleden sonraya dek asla tamamen yapayalnız hissetmemiştim. "
"Souvent, je me suis senti seul, " mais jusqu'à cet après-midi, "je ne m'étais jamais senti complètement seul."
Böylece adam tek başına kaldı tamamlanmamış ve yapayalnız.
Un homme seul. Incomplet et abandonné.
Yapayalnız.
Toute seule
Tek benim. Yapayalnızım!
Je suis tout seul.
Ölüyor olabilir ve yapayalnız.
Et l'on danse à nouveau On s'élance à nouveau
İki çocukla bir kadını yapayalnız bırakmak hiç doğru değil.
C'est dingue, de laisser une femme et deux gosses ici tout seuls.
Burada yapayalnızım.
Allez, je me sens seul!
Yapayalnız. - Ama bize ait değil.
Elle était toute seule.
Hem Saygon'da tüm bir yıl yapayalnız kalmayı ben istemedim.
C'est pas moi qui ai demandé à être toute l'année seule à Saigon.
Yani, evde seni yapayalnız bırakacaklarsa...
S'ils veulent te laisser seule dans cette maison, sans défense et vulnérable...
Gelmeyeceğimi düşündün mü? Yapayalnız kalırsın.
Et si je ne venais pas, tu te retrouverais tout seul!
Canını yakar. Yapayalnız. Savaş var.
La souffrance, la solitude.
Kendime geldiğimde, suyun üzerinde yapayalnız uçuyordum.
Quand j'ai repris connaissance, j'étais seul à voler au ras de l'eau.
Yapayalnız.
Toute seule.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]