Yapılacak bir şey yok Çeviri Fransızca
161 parallel translation
Yapılacak bir şey yok.
Il n'y a rien à faire.
- Yapılacak bir şey yok.
Il n'y a rien à faire.
Cerrehi yapılacak bir şey yok gibi görünüyor.
Vous aurez meme pas a retirer la balle. C'est vrai.
- Başka yapılacak bir şey göremiyorum. Yapılacak bir şey yok.
- Je ne vois pas ce qu'il reste à faire.
Danvers için yapılacak bir şey yok.
Pour Danvers, plus rien à faire.
Bunun için yapılacak bir şey yok.
Il aurait rien pu faire. Non.
Unutulacak ya da yanlış yapılacak bir şey yok.
Pas de regrets et tout ira bien.
Yapılacak bir şey yok mu?
Y a rien à y faire?
Yapılacak bir şey yok.
On ne peut rien y faire.
Yapılacak bir şey yok.
On n'y peut rien. Allons-y.
Yapılacak bir şey yok, evladım. Ama şey... Keşif yapmamız gerekiyor.
Eh bien, il n'y a pas de raison, mon garçon, mais nous devons euh... il y a matière à euh... exploration.
Araştırma yapılacak bir şey yok.
Et que, journaliste, je sais fouiner.
- Yapılacak bir şey yok. - Doktor çağırmayı düşünmüyor musun?
Appelons un médecin.
Beklemek dışında yapılacak bir şey yok.
II n'y a plus qu'à attendre.
Şu anda yapılacak bir şey yok.
J'ai énormément de choses à faire.
Haklısın, yapılacak bir şey yok.
on ne peut rien faire de plus ce soir.
Hayır, oraya yapılacak bir şey yok.
- Non, il n'y a plus rien à faire.
-... sen git eve, git! - Yapılacak bir şey yok!
Tu n'as qu'à rentrer, toi!
"Artık çok geç, o öldü, yapılacak bir şey yok ve üzgünüm, gelemeyeceğim."
"C'est trop tard, il est mort, on n'y peut rien. " Et désolé, je ne peux pas venir. "
Anlamsız. Soruyla yapılacak bir şey yok.
- Cela n'a aucun rapport avec la question.
- Yapılacak bir şey yok artık!
- Y a plus rien à faire.
Yapılacak bir şey yok.
Mais je n'y suis pour rien.
"Çocuklarla kim ilgilenecek?" Onlar için yapılacak bir şey yok dedim.
Ils étaient en sang, ils savaient désormais où ils se trouvaient.
Bir avukat için çok geç Gordon, artık yapılacak bir şey yok.
C'est trop tard pour ça, Gordon. On ne peut plus rien faire.
Yapılacak bir şey yok.
On ne peut rien faire.
Çünkü yapılacak bir şey yok.
Parce qu'il n'y a rien à faire.
- Yapılacak bir şey yok, Jake.
Il n'y a rien à faire, Jake.
İstifamı büyük üzüntü duyarak... kabul ettiler. General Nelson Miles yerime geçecek. Yapılacak bir şey yok mu generalim?
Je vais lâcher ce boulot de con, descendre à Tucson... et me soûler à mort!
Onu yakmaktan başka yapılacak bir şey yok.
Il ne reste plus qu'à l'allumer.
Hayatım, o dönene kadar yapılacak bir şey yok.
Nous ne pouvons qu'attendre son retour.
- Çocuğa yapılacak bir şey yok...
- L'enfant n'est pas aidé...
- Yapılacak bir şey yok. İşler hiçbir zaman istediğimiz kadar basit gitmez.
Rien ne va jamais comme sur des roulettes.
Yapılacak bir şey yok dedin.
On ne pouvait rien faire.
Şey, bence yapılacak bir şey yok.
Il n'y a rien à faire.
Konu eğitimse yapılacak bir şey yok!
Au nom de l'éducation, ça va...
Yapılacak bir şey yok.
Rien.
- Şimdi ne yapmamız gerek? Yapılacak bir şey yok mu?
- Mais il n'y a rien à faire?
Yapılacak başka bir şey yok.
On ne peut faire autrement.
Yapılacak bir şey yok.
Il n'y a rien a faire.
Yapılacak her hangi bir şey yok. Müfettiş Silvestri, bu kontes Cristiana, şirketin sahibidir.
Inspecteur Silvestri, la comtesse Cristiana, propriétaire de ces lieux.
Yapılacak fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand chose à faire ici.
Yapılacak başka bir şey yok.
Maintenant!
Onlara derim ki, uzun bir sürede bile yapılamayacak olgu için... kısa bir sürede yapılacak hiç bir şey yok.
Je voudrais leur dire qu'il n'y a rien... qui se fait en peu de temps... qui ne puisse aussi bien se faire en plus de temps.
Dünya da nasılsa öyle. Benim tatmin olma tarzım, aksi halde yapılacak pek bir şey yok.
Que je sois satisfait ou non ne compte guère
Yapılacak bir şey yok.
Rien n'y fait.
Kışın yapılacak pek bir şey yok.
En hiver, il n'y a pas grand-chose à faire.
Ama burada yapılacak pek bir şey yok.
Mais y a pas grand-chose d'autre a faire ici.
Yapılacak fazla bir şey yok.
Il n'y a rien à faire.
- Yani yapılacak bir şey yok, değil mi? Evet.
- C'est comme ca.
Bir yandan da, yapılacak başka bir şey yok galiba.
Et je crois que je ne peux pas en faire plus.
Bu büyük bir darbeydi... yapılacak hiçbir şey yok.
C'était une exposition massive... Il n'y a rien à faire.