Yaramaz Çeviri Fransızca
10,596 parallel translation
Sessiz bir adamdıysa bir işe yaramaz.
Mort, il sert à rien.
- Hayır, bi'işe yaramaz.
- Non. Ca marchera pas.
Ne zamandır böyle işe yaramaz haldeyim?
Depuis combien de temps je n'ai pas été aussi inutile?
- Ama yardımınız olmadan işe yaramaz.
Mais ça ne marchera pas sans ton aide.
Coulson olmadan korkarım ki işe yaramaz bir hurda parçası sadece.
Sans Coulson, je crains que ce ne soit qu'une pièce de métal sans valeur.
Pis küçük yaramaz.
Vilain petit salaud.
İşe yaramaz pisliğin teki o.
Il est mauvais, sale, aux dernières infos...
Iowa'da işe yaramaz.
- Pas en Iowa.
Bu ikisinin karışımı Rogelio'ya yaramaz.
Pas un bon mélange pour Rogelio.
Ama eğer inanmazsan, işe yaramaz.
Mais ça ne marchera pas si tu n'y crois pas.
- İşe yaramaz.
Ça marchera pas.
Bunlar onun işe yaramaz tavlama numaralarının bir parçası.
Ce sont juste une partie de ses phrases de drague ringardes.
Hepsi ya işe yaramaz ya da alakasız.
C'est sans intérêt.
Yaramaz seni.
Vilain, vilain.
Normal olmak burada işe yaramaz... Bu yüzden kızgınım!
La normalité ne fonctionnera pas.
Bay Flowers'ın üzücü ölümünün detayları işe yaramaz spekülasyonlardan başka bir şey değil. Ve bizim şu anki durumumuzla ilgisiz beyler.
Les détails de la triste disparition de M. Fleurs ne sont rien de plus que vaine spéculation, et sans rapport avec la présente situation, messieurs.
Hareket hâlindeyse işe yaramaz o.
Ça ne marchera pas s'il se déplace.
Sana ve etrafındaki herkese zararı dokunmaktan başka işe yaramaz.
Ça fait du mal, à toi et à tes proches.
Güçleri mikrofon üzerinden işe yaramaz, odaya girmen lazım onun için.
Ses pouvoirs ne marchent pas au micro, il faudrait entrer dans la pièce.
Lobos'a karşı şahitlik yapmak için onu kullanmamanızı söyledim, işe yaramaz dedim.
Je ne voulais pas que tu le fasses témoigner contre cet homme de Lobos. Ça n'a pas fonctionner.
Tecrübelerimle konuşuyorum, işkence işe yaramaz.
D'après mon expérience, la torture ne marche pas.
Ters psikoloji bende işe yaramaz ama savunmasız hissediyorum.
La psychologie inversée ne marche pas sur moi, mais je me sens vulnérable.
Haşinleştik! Yaramaz çocuklar gibiyiz.
On s'est fait malmener, comme des trublions.
- Artık işe yaramaz.
- Plus maintenant.
Yani fal için bir Wesen'a giden kişi bir Manticore olursa, woge işe yaramaz.
Donc quand un Manticore va voir un Wesen pour se faire dire la bonne aventure, le woge ne fonctionne pas.
New York Polisi ve Savcılık ofisi, işe yaramaz iki keş gözüyle bakıp halka da böyle tanıttılar.
La NYPD et le bureau du procureur ne les voyaient que comme un couple de sales junkies, ils ont été présentés ainsi.
Belki de yaramaz.
Ou pas.
O halde işimize yaramaz.
Alors il ne nous est plus utile.
Uçamaz, aşırı şişman, kanatları işe yaramaz şekilde titrek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
stupide chose. Ne pouvait pas voler, trop gros. battait des ailes futilement... vers l'extinction.
Kanımız işe yaramaz mı diyorsun?
Tu ne penses pas que notre sang marchera?
# Aptal ve işe yaramaz, bir o kadar #
♪ sont consanguins et demeurés ♪
Başkalarının durumlarını daha iyi anlamaları için, kişiye genetik imtiyazlarının işe yaramaz olduğunu kabullendirip onları bir kenara koymak.
C'est faire reconnaître à quelqu'un ses propres privilèges inhérents, et lui rappeler de les mettre de côté dans le but de mieux comprendre la détresse d'autrui.
Sözleri sınava tabi tutacak eylemler olmadan fikirleri bir işe yaramaz.
Sans actions pour les mettre à l'épreuve, ses opinions sont vaines.
Sen ve diğer işe yaramaz, aç gözlü domuzlar kendi yemeğinizi yemek yerine diğer % 99'un döktüğü terler üzerinde şişmanladınız.
Donc vous et tous les autres porcs inutiles et avides, au lieu de suer vous-mêmes, vous vous enrichissez sur la sueur des 99 autres pour cent.
O kolye tek başına işe yaramaz.
Ce pendentif seul ne fera rien.
Hayır, sorunların burada işe yaramaz.
Tes Perturbations ne marcheront pas ici.
- Nathan, bu işe yaramaz.
Vince, fais le. Ça ne marchera pas.
- Plan işe yaramaz.
Cela ne va pas fonctionner.
Ninemin kıyafetleri artık işimize yaramaz.
Les vêtements de grand-mère ne vont plus servir.
Evet ama buradan işimize yaramaz.
Oui mais pas en étant ici.
Başkası gibi giyinmek hiç işe yaramaz.
Etre habillé en quelqu'un d'autre ça va pas le faire.
- Çünkü çalışma olmadan ne kretin ne de nitrik oksit bir boka yaramaz.
Sans le travail, la créatine ou l'oxyde nitrique ne servent à rien.
Şarkılarınızı dinleyen çok fazla çocuk var ve bir nevi bir yakınlık hissediyorlar ister ailevi sorunlar olsun, ister okuldaki sorunlar olsun veya diğer yaşanan işe yaramaz şeyler olsun...
Beaucoup de jeunes qui écoutent votre musique doivent s'identifier à ce que vous dites, qu'ils aient des problèmes avec leurs parents ou à l'école, le genre de problèmes qu'ont les jeunes.
İşimize yaramaz.
C'est une crapule.
Bu yaramaz çocuğun başıma bela açtığını gördüm.
Celle d'un gamin mal élevé qui me pose des problèmes .
Yaramaz çocuksun.
C'est vilain vilain.
O zamandan beri ondan haber almadım, çektiklerimiz artık bir işe yaramaz.
Vu que je n'ai plus de nouvelles de lui, je suppose que les rushes sont à jeter.
Bu asla işe yaramaz.
Cela ne marchera jamais.
Schitzo yıkama işe yaramaz.
- Les écoutes ne servent à rien.
İşe yaramaz o.
Ça ne marchera pas.
Bizim için tamamen işe yaramaz.
Elle nous est totalement inutile.