Yayındasınız Çeviri Fransızca
113 parallel translation
20 dakika sonra yayındasınız, General.
À l'antenne dans 20 minutes.
Ama canlı yayındasınız. Milyonlarca insan sizi izliyor. Evet.
Mais des millions de gens nous regardent.
İki dakika sonra yayındasınız.
Deux minutes, Monsieur.
Tüm dünyada canlı yayındasınız. ... hem de "prime time" da.
Vous serez heureux d'apprendre qu'il a été diffusé partout sur Terre, à une heure de grande écoute.
Yayındasınız, Sayın Başkan.
Vous êtes à l'écran, monsieur le président.
Merhaba, yayındasınız.
- Mlle DiPesto, avec l'autre sexe?
- Kırık kalpler hattı yayındasınız.
DiPesto a vaincu.
- Kırık kalpler hattı yayındasınız.
- Venez le tester avec moi.
Merhaba arayıcı, yayındasınız.
Les lignes sont ouvertes.
Yayındasınız.
Vous êtes en direct!
Alo. Yayındasınız.
Vous êtes en direct.
Tekrar yayındasınız.
On vous redonne le micro.
Merhaba, yayındasınız.
Vous êtes en direct!
Yayındasınız.
Vous êtes à l'antenne.
Ben Dr. Baird, canlı yayındasınız.
Ici, le Dr Baird. Nous sommes en direct.
Devam ediyoruz. Dr. Lawrence Baird ile canlı yayındasınız.
Vous êtes en direct avec le Dr Lawrence Baird.
Dr. Lawrence Baird ile canlı yayındasınız.
Vous êtes en direct avec le Dr Baird.
Evet, yayındasınız. Şehir Dedikoduları'ndasınız.
Oui, vous êtes à Talk of the Town.
KHE Y, yayındasınız.
KHE Y, vous êtes à l'antenne.
Hey, Burası WKPS. Canlı yayındasınız.
Bonsoir, Vous êtes en direct sur WKPS.
İşte Mutlu Harry Sertleşiyor. Canlı yayındasınız.
Ici, Harry la trique, tu es à l'antenne.
Merhaba, şu an yayındasınız...
Bonjour, tu es à l'antenne...
- Yayındasınız.
- Vous passez sur l'antenne.
Yayındasınız.
Tu es à l'antenne.
Şu anda canlı yayındasınız.
Vous êtes à l'antenne.
Canlı yayındasınız!
J'ai été touché, vous êtes filmés.
Canlı yayındasınız ve fikrinizi söyleme zamanı.
Vous êtes à l'antenne, à vous de mettre votre grain de sel.
- Beş dakika içerisinde ikinizde yayındasınız.
L'antenne est dans 5 mn.
- Merhaba, yayındasınız.
- Bonsoir, on vous écoute.
Ben Elvis Duran. Şu anda yayındasınız.
Vous êtes à l'antenne...
Şu an yayındasınız.
On vous écoute.
- Rayburn hatta. - Onu bulduk! Yayındasınız.
Il est en ligne!
Astek Tiyatrosunda polisin fidyeci Homer Simpsonun burada olduğunu öğrendiği yerde ve Larry Burns'ün içeride gürültülü konuştuğu yerde Kenny Brockman'la canlı yayındasınız.
C'est Kent Brockman en direct de l'Aztec où Homer Simpson et son otage Larry Burns se trouvent et parlent bruyamment.
Sonraki arayanımız, yayındasınız. - İsa?
J'aurais des emmerdes.
Kurtadam'la canlı yayındasınız bugünün konusu...
Vous voici en direct avec Werewolf. Nous allons parler de...
Telefonları alalım. Buyurun, şu anda yayındasınız.
Je t'écoute.
- Gwen Harrison ile canlı yayındasınız.
Vous êtes avec Gwen.
- Merhaba ben MarieIIa Fr0strup, canIı yayındasınız.
"Bonjour, ici Mariella Frostrup. Vous passez à la télévision."
Canlı yayındasınız.
C'est la télé.
tamam, şimdi biraz istekleri alalım selam, yayındasınız merhaba, "He's the Greatest Dancer" ı istiyorum Sister Sledge'den, Eric Forman için, noel partisinin en havalı adamı.
Je prends les appels. C'est à vous. Je voudrais dédier "He's the greatest dancer"
- Canlı yayındasınız Sayın Mantooth.
- On est en direct.
Üç. Canlı yayındasınız Sayın Burgundy.
- Vous êtes en direct.
"Thelma Bangor" yayındasınız.
Thelma de Bangor, vous étés à l'antenne...
- Eminim ki, radyo yayınlarımız sayesinde dünyamızdaki sorunları yaratan kötü güçlerin de farkındasınızdır.
- Nos émissions ont dû vous éclairer sur les puissances malfaisantes qui perturbent notre monde.
Şu kırmızı ışık yandığında, yayındasın demektir.
Quand la lumière est rouge, vous êtes sur cette caméra.
Kırmızı ışık yanınca yayındasın demektir.
Quand la lumière s'allume, on est à l'antenne.
Yayındasınız Bay Bronco.
Et voici M. Bronco.
Kırık kalpler hattı yayındasınız.
J.B. Harland, le plus grand auteur de suspense. Je vais passer le week-end avec lui.
Teşekkür ederim, Paul. - Kırık kalpler hattı yayındasınız.
Je crois qu'est venue ma chance.
Günde 24 saat harika manzara yayını. Manzara Kanalındasınız.
voici la chaîne Paysages.
Günlerdir saldırı altındasınız, bir asker vuruluyor, yaralı, kangren yayılıyor.
On subit des assauts depuis des jours, un soldat tombe, il est blessé. La gangrène gagne du terrain.