Yere düştü Çeviri Fransızca
418 parallel translation
Burnu camadan içeri girdi. Tepsi yere düştü.
Son nez s'est cogné contre le verre, le plateau s'est renversé.
Yere düştü ve horlaya horlaya uyudu.
Il s'écroule par terre et se met à ronfler.
Yüz üstü yere düştü.
- Il est retombé visage au sol.
Kanıtlamaya çalıştığım şey bu bu Dr. Sexton yere düştü...
Mais qu'est-ce que ça prouve? Voici ce que j'essaie de prouver. - Quand le Dr Sexton est tombé...
- Eminim buraya bir yere düştü. - Oh, hayır, sör.
- Je suis sûr qu'il est tombé là.
Kağıtlar yere düştü, ceketiniz düşünce.
Votre blouson est tombé... Les papiers...
- Ona şişeyle vurdum ve yere düştü.
Je l'ai frappé avec la bouteille.
Yere düştü.
Il est à terre...
Yolda giderken at birden yere düştü ve bir türlü ayağa kalkamadı.
Allez voir votre jument, elle a bondi de son enclos. Elle refusait que j'approche.
Şal, yere düştü...
Le châle était tombé sur...
Sandalyeden aşağıya yuvarlandı ve yere düştü.
Il est tombé par terre.
Ama o sarhoş halde geldi, ve yüz üstü yere düştü.
Mais il est arrivé ivre, et il s'est étalé de tout son long.
Tüm birimlerimiz yere düştü... 20 bozkır yolu yapıldı!
Toute la compagnie est tombée, Les vingt derniers se sont enfoncés dans le désert.
- Evet. Elimi omzuna koydum ve o yere düştü.
J'ai posé la main sur son épaule et il est tombé sur le sol.
Tökezledi ve ölü gibi yere düştü.
Il tomba. Je le rejoignis.
Şey, ufacık tefecik bir kuş yere düştü. ve ben onu annesine geri götürüyordum.
"Un petit oiseau est tombé par terre etje le ramenais à sa mére."
Sonunda durdu, ve bana gerçekten üzgün görünüyordu ve sonra o sadece yere düştü, bezgindi.
Il a fini par s'arrêter et m'a regardé tristement, puis il s'est affalé, dégoûté.
llk önce benimkisi yere düştü.
Le mien a touché le sol avant.
Cebinden yere düştü.
C'était tombé de ta poche.
uyuyordun. Bir anda yere düştü.
C'était par terre.
Bir şey dememe vakit kalmadan onu ısırdı ve yere düştü.
Aussitôt, il l'a mordue et s'est écroulé.
Şey Bay Crowder o sırada ayağa kalktı ve tam göğsünden vuruldu ve sırt üstü yere düştü.
Eh bien... M. Crowder s'est mis debout et il a été touché en pleine poitrine... et il est tombé en arrière par terre.
Sir Kenneth Clark sekiz saniyede yere düştü.
Sir Kenneth Clark est compté pour huit secondes.
Hayvan birdenbire ileri atılıp şaha kalktı, çocukcağız yere düştü.
Soudain, le cheval s'est cabré, a rué, et le petit est tombé.
Bıçakladım ve yere düştü.
Je l'ai frappé, il est tombé...
Chaney durduk yere düştü!
Chaney vient de tomber!
Ne olduğunu görmek için ileriye doğru yürüyerek geldi. Katil onu gördü, ön taraftan vurdu, ve ceset onu tam bulduğumuz yere düştü.
Il avance pour voir ce qui se passe, le meurtrier le voit, lui tire dessus de face et le corps tombe où on l'a trouvé.
Yere düştü!
Elle est tombée!
Biz de itfaiyeyi çağırmak zorunda kaldık ve nihayet geldiklerinde, bir itfaiyeci çatıya tırmandı ve kediyi eline aldı ama aşağıya inerken elinden kaydı ve kedi yere düştü.
Il a fallu appeler les pompiers, et quand ils sont arrivés, un pompier a grimpé sur le toit, il a attrapé le chat, et en redescendant, il a glissé, et le chat... il est tombé.
Tam istediğin yere düştü.
Juste où vous vouliez.
Reeves 7 defa yere düştü, ama...
La Motta a mis Reeves sept fois au tapis, cependant...
Delilikten kaçmak için istedi kapıya uzanma, gücü ve kuvveti kalmadığından yere düştü ama.
Pour échapper au drame, il courut vers la porte, mais tomba inanimé sur le plancher.
Yere düştü.
Fell là-bas.
Tabureden inerken yere düştü.
En se levant, il tomba du tabouret.
Yere düştü.
Il est à terre.
Kelly söylesene senin gibi güzel bir kız nasıl böyle bir yere düştü?
Kelly, comment une fille comme vous atterrit dans un endroit pareil?
Balboa bir sağ yumrukla gene yere düştü!
Balboa est encore mis à terre par une droite!
Yere düştü.
Il est tombé.
Yorma kendini, ateşin yeni düştü. Kabuslar da geldikleri yere geri döndüler.
- Cette blessure va vous faire rentrer.
Evet ya, bayılıp düştü bile yere. Ben kendi hesabıma ağzımı açıp o kötü havayı almak korkusuyla gülmekten tuttum kendimi.
Je n'osais pas rire, par crainte d'ouvrir la bouche à l'air vicié.
Ne demek istediğini anlamadım, ama Sezar bal gibi düştü yere.
Je ne te suis pas, mais César est tombé.
Vurduğunu görünce Brutus'un, nankörlük,.. ... hıyanetin kollarından beter yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği. Kapayıp peleriniyle yüzünü koca Sezar düştü Pompeius heykelinin dibine, kanlarının oluk oluk aktığı yere.
Quand le noble César se vit frappé par lui, l'ingratitude, plus forte que le bras des traîtres, le vainquit, son grand coeur éclata, et, cachant son visage sous sa toge, au pied de la statue de Pompée ruisselante de sang,
Yere düştü, değil mi?
Elle est tombée?
Yolculuğundan sonra bavullarını açarken yere bir şey düştü.
Je l'aidais à défaire son sac quand une chose est tombée.
Sonra yere düştü.
Tu te souviens?
67 numaralı erkek yere düştü.
Le garçon du numéro 67 est à terre!
Biri yere düştü!
Un homme a eu une attaque.
Bu, arabadan yere düştü.
- Elle est tombée de la voiture.
- Yani trabzandan düştü ve kafasını yere mi çarptı?
Elle est tombée sur la tête depuis le balcon?
Yakınımda bir yere bir göktaşı düştü.
Une météorite s'est écrasée tout près d'ici.
Bı 20'lik yere senden mi düştü?
Vous avez fait tomber 20 $ par terre?