Yerın Çeviri Fransızca
19,251 parallel translation
Sizin kaldığınız yer de Hilltop Kolonisi kadar güzel mi?
Où tu vis, c'est aussi bien que la colonie de la Colline?
" Babamın evinde yaşanacak çok yer vardır.
"Il y a plusieurs demeures dans la maison de mon Père."
- Çilli popoma da yer açın.
J'en suis aussi.
Evliliğimizin iyiliği için bu dosyanın devamında yer almamaya karar verdim.
J'ai décidé, pour le bien de notre mariage, que je ne continuerais plus sur cette affaire.
Hiçbir annenin çocuğunu bırakacağı bir yer değil. Yardım alması gerek ve onun güzel bir yerde olmasını istiyorum. İyi bir yer bulmayı.
Ce... ce n'est pas un endroit où une mère laisserait son enfant, et j'ai... il a besoin d'aide, et j'ai juste besoin de le mettre dans un meilleur endroit, vous savez, de lui trouver un bon endroit
İçine kapanık bir asosyal, mutsuz çocukluk dönemi. durmadan yer değiştiren bekâr bir anne,... hep okulda itilip kakılan yeni çocuk,... hiç yakın arkadaşı yok ve- -
Introverti. Solitaire. Une enfance difficile.
Sen yokken mastürbasyon için harika bir yer.
Il est un excellent endroit pour se branler quand vous n'êtes pas autour.
Biraz yer açın.
Faites un peu d'espace.
Ağaçların bu durumda olmadığı bir yer buluruz.
On trouvera un autre chemin.
Mükemmel. Coulson'ın başı belada. Bu yer de silahlı Hyda ajanları ile kaynıyor.
Génial. a des ennuis Coulson, l'endroit grouille avec des agents Hydra armés, et nous avons pas d'armes.
Orası Camille'in eşyalarını koyduğu yer değil mi?
Non. C'était l'équipe de Camille.
Meltem'den yer ekibine, Başbakanın ateşesi bay Krupin'in ölüm nedenini biliyoruz.
Le Zéphyr à l'équipe au sol, on a la cause de la mort de l'attaché du Premier ministre, M. Krupin.
Liv'le birliktesin, bu yüzden hayatta kalacağınız bir yer lazım.
Tu as Liv, tu dois trouver un endroit pour survivre. Vous au nord.
Medyada yer almasını beklemiyorduk tabii.
On ne s'attendait pas à une telle publicité.
Ama dünyamızda keşfedilecek sırlar kalmadığında, gitmemiz gereken yer... Mars.
Mais comme notre monde n'a plus de secrets, nous devons voyager... vers Mars.
Tam da cazın ait olduğu yer.
C'est exactement où le jazz se trouve.
Çığır açan hava dengeleme sistemimiz sayesinde köpsırgaların oluşmasını engelledik, ve çocuklarımız için dünyayı daha temiz ve güvenli bir yer haline getirdik.
nous avons empêché la formation de nouveaux Sharkanado grâce à notre système révolutionnaire de stabilisation du climat, et nous avons rendu notre monde plus propre et plus sûr pour nos enfants.
- Almanya sınırında bir yer.
C'est un champ pétrolifère abandonné.
- Bana göre bir yer olduğunu sanmıyorum.
Cette maison n'est pas pour moi.
Silahlarınızı bırakın! Yoksa kız kurşunu yer!
- Jette ton arme ou je la tue!
Wytham bayağı büyük bir yer. Her yerde olabilir.
Il pourrait être n'importe où.
Dedektif Morse'nin varmaya çalıştığı yer, Park-Marshallar arası aldığın mesafe, garip.
Et après? - Vous avez fait un détour pour aller du parc jusqu'au caviste.
Burada sağlıklı yiyecek satan hiçbir yer yok, Claudia.
Il n'y aucun magasin de diététique ici, Claudia.
Şimdi nerede olduğunu bilmiyorum ama yarın gideceği yer orası.
Je ne sais pas où il est maintenant, mais c'est là qu'il sera demain.
Aşırı bağımlıların son çare olarak gittikleri bir yer.
Le genre d'endroit où un accro irait s'il lui fallait une porte de sortie.
Sen anlayamadan... Kumarhanen, Lily-Anne'nin kirli parasını aklamak için mükemmel bir yer haline geldi.
Et avant de vous en rendre compte, votre casino secret était devenu le parfait endroit où Lily-Anne pouvait blanchir son argent sale.
Playboyların pek takılacağı bir yer değil.
Ça sonne pas vraiment playboy.
Demek Sasha'nın Londra'da oturduğu yer burası.
C'est ça la résidence londonienne de Sasha?
Gidebileceğin bir yer olmadığını sen de biliyorsun.
Tu dois savoir qu'on ne peut pas se cacher.
Anna Clayton'ın telefonundan son sinyal alınan yer Ashton Evi, Hampstead.
La derniere position confirmée de Anna Clayton est dans le manoir Ashton, a Hampstead.
1986'da tüm hapishanelerdeki yer altı suç dünyasını kontrol etmişlerdir.
En 1986, ils devaient régner sur les organisations criminelles à l'intérieur de chaque prison.
Koshmar basit suçluların gideceği yer değildir.
Koshmar n'est pas un hôtel pour les petits criminels.
Dünya'nın yer çekimi çekmeye devam eder. Ama çok hızlı gidecek ve Dünya'yı kaçıracak
La gravité de la terre la freine, mais elle va tellement vite, qu'elle rate la terre.
Tamam, çalışması için biraz yer açın.
Très bien. Laissez-leurs de la place pour travailler.
Tanıştığınız yer o depoydu değil mi?
Vous vous êtes rencontrés à cet entrepôt, non?
Yer bulma sembolü aradığın kişinin ailesine ait üç adet eşya ile harekete geçiyor.
Le glyphe repère requiert trois totems de la famille de la personne que tu recherches.
Başsız Atlı'nın eşini tuttuğu yer.
C'est là où le cavalier sans tête a essayé de garder sa propre femme.
- Jersey Opera Evi, Franklin'in armonikasını bulduğumuz yer.
- L'Opéra de Jersey, où nous avons volé l'harmonica de Franklin.
O yer yıllar önce temizlendi ama Felicity Smoak'ın projelerini başka yere götürdüler.
Cet endroit a été délaissé pendant des années, mais beaucoup de projets de Felicity Smoak ont été déplacés.
Hiçbir yer güvenli değil.
Aucun endroit n'est sécurisé.
Hiçbir yer güvenli değil.
Il n'y a pas d'endroits sûrs.
Öyle ama yer altında olursak, dünya yıldırımın elektriğini topraklar.
C'est sûr, si nous sommes sous terre. La Terre peut absorber la charge électrique des éclairs.
İyi haber şu ki Julian'ın Stefan'ın vücudunu nerede sakladığını biliyorum. Sen arkana yaslanıp dinlenebilirsin. Yer bulma büyüsü için endişelenmene gerek yok.
Bonne nouvelle, je sais où Julian garde Stefan, alors rassieds-toi, détends-toi et inutile de lancer ce sort de localisation.
Yanımda yer alın, ben de sizi ihtişama götüreyim.
Vous me suivez, et je vous mènerais tous vers la grandeur.
Eğer herhangi bir yere sığınmak isterse, senin ya da benim giremeyeceğimiz bir yer bulur.
Tu comprends que s'il cherche un refuge dans n'importe quelle résidence par ici, Ni toi, ni moi ne pourront entrer.
Balayımı geçirmek istediğim yer burası değildi.
Ce n'est pas l'endroit où je voulais passer ma lune de miel.
Burası vedalaştıktan sonra adamın arabayla uzaklaşıp dönüp kadına baktığı yer.
Oh, c'est le moment où ils se disent au revoir où il démarre et la regarde derrière.
Benim olmam gereken başka bir yer yok.
Je n'ai nulle part autre où aller.
Onların çabası hep bu dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yönelikti. Bugün, bu amaca doğru bir adım daha atma hakkını elde ettik.
Leur travail a toujours été d'essayer de rendre le monde meilleur, et aujourd'hui nous faisons un nouveau pas vers ce but.
Şu an olman gereken bir yer yok mu?
Tu n'es pas censé être quelque part?
Bu yer beni üç aydır tuttuğunuz yer kadar şık değil kusura bakma.
Je suis désolé cet endroit n'est pas aussi confortable que la cage dans laquelle tu m'as gardé pendant 3 mois.