English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yetişemedim

Yetişemedim Çeviri Fransızca

112 parallel translation
Büyük Savaş'a yetişemedim, yeni düzene ise alışamadım.
Je suis arrivé trop tard pour la Guerre, trop tôt pour le nouvel ordre.
Her şey gidip hiçbir şey gelmeyince ödemelere yetişemedim.
Avec nos dépenses et plus de rentrées, je ne pouvais plus payer.
Çok hızlı gidiyor, yetişemedim.
J'ai pas l'habitude.
Yetişemedim demek.
Je suis arrivé trop tard.
Maskemi çıkarmam gerekti. Yetişemedim!
J'ai dû enlever mon masque pour l'atteindre!
Sadece zamanında yetişemedim.
Je n'ai pas pu être à l'heure, c'est tout.
Bu geceki oyuna yetişemedim.
Je n'ai pas vu le match.
Üzgünüm, yetişemedim.
Excuse-moi, mais j'ai été retardé...
Yetişemedim Ne yapsaydım yani ölsemiydim?
Elle était hors d'atteinte. Tu voulais que je plonge?
Ben 60'lara yetişemedim, ama o yıllara bir katkım olabilseydi, her şey daha güzel olurdu.
J'ai raté les années 60. Je suis convaincu... que si j'y avais pris part, tout se serait bien passé.
"Geciktim, geciktim Randevuma yetişemedim"
´ = Je suis en retard, j ´ ai un rendey-vous ´ =
- O devirlere yetişemedim.
- Non, j'ai manqué ça.
Vaktinde yetişemedim.
J'arrive trop tard.
- Ama yetişemedim.
- Je ne l'ai pas tué.
Eğer Harvard ve Chilton bunu sana sağlayamayacaksa o zaman unut onları gitsin. Sadece geride kalmıştım. Bütün okumalara yetişemedim.
Je veux que tu sois heureuse au point de danser dans les bois et si Chilton et Harvard ne te mettent pas dans cet état, oublie-les
Oraya zamanında yetişemedim ve her şey berbat oldu.
J'ai pas pu arriver à temps. Tout a merdé et je me suis dit :
Willow inanılmaz yetenekli bir cadı olmuş. Dün akşam ona yetişemedim neredeyse...
Willow est une sorcière hors pair maintenant.
- Yetişemedim.
C'était avant mon époque.
Cenaze törenine yetişemedim... Bildiğim kadarıyla kimya fabrikasındaki kazaların hiçbiri meydana gelmedi.
Je n'ai pas trouvé approprié d'aborder la question à propose de l'enterrement, mais autant que je sache il n'y a jamais eu d'accident à l'usine chimique.
- Onunkine yetişemedim.
- J'ai pas pu atteindre les siennes.
Kennedy'de tutukladım. Bu yüzden bir sonraki uçuşa yetişemedim.
J'ai été arrêté à Kennedy, j'ai pas pu prendre le vol suivant.
Sana yetişemedim.
Tu m'as tellement manqué.
Çiçekler size. Sözlerine yetişemedim ama anlıyorum.
Je n'ai pas tout saisi, mais je comprends l'intention.
Onlara yetişemedim.
Je pouvais pas suivre le rythme.
- Afedersin, size yetişemedim.
- On s'est ratés.
Bbeğimi korumak istedim ama yetişemedim.
Je voulais protéger mon enfant, mais je n'ai pas été assez rapide.
Bir kaza oldu, ve zamanında yetişemedim.
Il y a eu un accident, et je ne suis pas arrivé à temps.
Anneni kurtarmak için zamanında yetişemedim.
Je ne suis pas arrivé à temps pour la sauver.
Akşam yemeğini yetişemedim.
- Rien. Ah, j'ai raté le dîner.
Onlara yetişemedim.
Je ne pouvais pas les rejoindre.
- Şeytan, onun için çalışıyorum. İşte bu yüzden akşam yemeğine yetişemedim.
- Du diable, parce que je travaille pour lui c'est à cause de ça que je ne suis pas venu au restaurant
Ona yetişemedim.
Je n'arrivais pas à lui faire comprendre.
- Evet, yetişemedim bile.
- Oui, je pouvais pas te rattraper.
Benimkini bafilerken pencereden görmüştüm ama giyinik olmadığımdan yetişemedim.
Je l'avais vu par la fenêtre, mais j'étais en caleçon, j'ai pas pu sortir.
Git ve de ki bütün gündür sıçıyorum, altıma bile sıçtım, tuvalete yetişemedim, hatta paçamdan aktı.
Va lui dire que tu t'es chié dessus toute la journée, que tu as chié dans ton froc avant d'arriver aux chiottes, que tu avais de la merde qui te coulait le long des jambes.
Tavana yetişemedim o yüzden... Logan?
Impossible d'atteindre le plafond, alors...
Vaktinde yetişemedim.
- Je suis arrivé après.
Neredeyse engelliyordum. Zamanında yetişemedim.
Je l'ai presque bloqué.
Yetişemedim.
Je ne lui ai pas couru après. Toi?
Anlamıyorum, nasıl bu kadar kolay "yetişemedim" diyebiliyorsun
Je ne comprends simplement pas pourquoi tu prends ça à la légère... "Je ne lui ai pas couru après."
Kıza yetişemedim.
Je n'ai pas pu la suivre.
Zamanında yetişemedim mi?
Trop tard...
Ona yetişemedim bile.
J'avais du mal à le suivre.
- Ona yetişemedim.
- Je n'ai pas pu le suivre.
Elbette yetişemedim!
Quoi?
Gözden kayboldu. Ona yetişemedim.
J'ai eu le temps de la voir relever sa robe de mariée et disparaître en direction du fleuve.
Üzgünüm sana yetişemedim. Sana metroyu kullan demiştim.
Je t'avais dit de prendre le metro.
Yetişemedim.
Retenu.
Hemen bankaya girdi, maalesef ona yetişemedim.
- Antonio est revenu.
Çalmaya başladı ve ona yetişemedim.
Il a commencé à sonner.
Orson, sana yetişemedim, üzgünüm dostum.
Orson, on s'est manqués.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]