Çığlıklar Çeviri Fransızca
1,539 parallel translation
Tüm o adamların çığlıkları... nasıl bir ilahi fayda sağlıyor?
Quelle utilité divine concevable apportaient les cris de tous ces hommes?
Histerik çığlıklar atarken seni anlayamam.
Je ne te comprends pas quand tu n'es pas hystérique. Bon, ok, qu'est ce que tu... ok!
Çığlıklarınızın Montecito araba parkındaki tüm arabaların alarmlarını çalıştırmasını istiyorum!
Que vos appels déclenchent les alarmes de voitures au stationnement du Montecito! - Vous me suivez?
Tabi çığlıklar atarak uyanmıyorum.
Bien sûr, je me réveille en hurlant.
İki gecedir çığlıklar atarak uyanıyor.
Elle se réveille deux fois en hurlant.
Orada durup tüm gece o zavallının çığlıklarını dinleyen herkes ne yapılması gerektiğini biliyor.
Les gens qui écoutent les gémissements de ce pauvre mec toute la nuit savent que c'est inévitable.
Yost, Japon askerleri çığlıklarını duymasın diye, ona vurmak zorunda kaldı.
Yost l'a frappé pour l'empêcher de crier et ne pas alerter les Japonais.
Küçük çocuklar bana bakıp, çığlıklar atmasın istiyorum.
Je ne veux qu'une chose, que les enfants ne pleurent plus en me regardant.
Bütün o çığlıklar nedir?
- C'est quoi, ces cris?
Bekle ve gör, sana çığlıklar attıracağım.
Attends encore un peu, je te ferai hurler.
Tüm gece çığlıklar. Uzağa fırlatılan kusmuklar.
Des hurlements la nuit, des projections de vomi.
Saat bir civarı, yakınlardaki kampçılar çığlıklar duymuşlar.
Aux alentours d'1 h, des campeurs ont entendu crier.
Bu, Springfield'daki bekârların çocuklar ve aileleri için çığlıkları.
C'est le cri de campagne de SSCCATAGAPP... Qui continue de gagner des voix contres les familles...
- Güvercin bunun için çığlıklar atıyor.
La pigeonne ne demande que ça.
Sokaklarda Suriyeli büyük bir Lordu öldürdüğün çığlıkları var.
On crie dans les rues que vous avez tué un grand seigneur de Syrie.
- Kadın çığlıkları
Comment aimer une femme
Hatta alevi körüklemişti bu çığlıklar.
A moins que ces cris n'aient attisé le feu?
Hastalandığında o güzel cildi çürümeye başladı. Çığlıklarının, okyanusların ötesinden duyulduğunu söylerler.
Quand elle tomba malade et que sa somptueuse chair, se mit à pourrir, on dit qu'on l'entendait crier par-delà les océans.
Fuardaydık ve bir otobüs dolusu kız öğrenci ortalığa yayıldı çığlıklar atıp koşarak Carl ve Roy'un peşine düştüler. John!
On était à la foire, un car plein de filles d'un club rural est arrivé, elles se sont jetées en hurlant sur Carl et Roy.
Şu uçak, patlamalar ve çığlıklar yüzünden olmasın?
Il y a eu l'avion et l'explosion. Et les cris, les suppliques... les cris, les suppliques, les pleurs, les gémissements, les hurlements et...
Sürdürmeye çalıştığım bu hayat beni doğruca, sadece onların acı çığlıklarını duyacağım cennete götürecek.
La vie que je mène me guidera alors au ciel... uniquement pour écouter leurs cris de tourment.
Bizi uyandıran çığlıkları oldu.
Ses cris nous ont réveillées.
Çığlıklarını duymaya bayılır.
Il aime les entendre crier.
Yanımdaki kadın saflık, nefret ve kana susamışlık duygularıyla çığlıklar ve kahkahalar atıyordu.
Ma Walkyrie exulte à mes côtés, emplie de la joie sanguinaire qu'elle éprouve à tuer.
Kim olduğumu bile bilmiyorum Tek bildiğim o karının çığlıkları içimi kaldırıyor.
Je ne sais même plus qui je suis. Tout ce que je sais, c'est que cette femme me fout la trouille et que je veux rentrer chez moi.
Korkunç çığlıklar attı ama artık sakinleşti.
II a horriblement crié, mais maintenant il est calme.
Hiç kendini zavallı gibi hissettin mi? Kulağımda sanki çığlıklar var.
Je me sens comme si j'avais une perceuse... qui creuse un trou dans ma tête, et qui vous fait crier à mort.
Eşleri arka planda çığlıklar atıyor.
Leurs femmes hurlaient derrière.
Son 24 saattir Spanky'nin çığlıklarını dinleyen sen değilsin.
C'est pas toi qui as entendu Spanky hurler pendant 24 h.
Bir anda korkuya kapılıp, çığlıklar atmaya başladı.
Elle est terrifiée et crie à nouveau.
Sevgili günlük, Ailem gülüp eğleniyor ve benim içimdeki her şey yardım çığlıkları atıyor.
Cher journal, je vois ma famille s'amuser et rire alors que je ressens tant de détresse.
Çok net bir şekilde şu çığlıkları duyabildim :
Je l'entends clairement crier :
Bu ürkütücü çığlıklar Timothy nin laflarıyla kesiliyordu,
Hurlements atroces ponctués par Timothy disant :
Çığlıklarını, iniltilerini saydım.
Je comptais les cris. Les gémissements.
O evden gelen çığlıklar kanımı donduruyor.
Les cris de mort qui sortent de cette maison-là, moi, j'en ai des frissons qui me passent sur le corps, tellement ça vient me chercher.
Çığlıklarını duydum.
J'ai entendu des cris.
Kazazedelerin çığlıklarını duymuş olmalısınız.
Tu les aurais vus, les cris et les gémissements...
Çocukların şiddetli çığlıklarını duyduğumda çok ağır bir acı hissettim.
Quand j'ai entendu les cris aigus des enfants, J'ai ressenti une douleur intense.
Çılgın gibiydi ve sürekli bilincini kaybedip devamlı gelen rüyalardan dolayı çığlıklar atıyordu.
Il délirait, semi-conscient, hurlant dans ses rêves infernaux.
Bataklığın içlerinden çığlıklar ve ilahiler duyup şeytan ateşleri gördük.
On entendait des cris, des chants. " " Pis on a vu des feux du Diable dans l'bayou du fond. "
Ve korkunç çığlıkları... Yarı insan yarı hayvan ulumalar.
Et des cris terribles, mi-homme mi-bête, des cris de désir agonisant.
Derisinin yanık kokusu. Çığlıklar.
L'odeur de sa chair qui brûlait, les cris...
Onun şu acı dolu çığlıklarını dinle.
Écoute donc ses cris de souffrance!
İnsanlar çığlıklar atarak koşuşturuyordu.
Des gens sont sortis en hurlant.
Belki birinin çığlıklarımı duymasını istiyorumdur.
Peut-être... que je veux juste que quelqu'un entende mes cris.
Ailemin çığlıkları hâlâ kulaklarımda.
J'entends encore mes parents crier.
Bağrışmalar, çığlıklar vardı.
Des hurlements, des cris...
Çığlıklar oradan geldi.
C'est là, en haut.
Sana çığlıklar attırabilirim.
Nom de Dieu!
Ve ayrıca olay yerini, tahkik eden yetkililerin, ayakkabılarının bile çadırlarının önünde düzgünce durduğunu belirtmesi ve kameranın lens kapağının kapalı olmasından dolayı, elimizde görsel veri olmaması, fakat çalıştığı için, kaydedilen seslerden, Amie nin çığlıklarını ve
Et quand d'autres enquêteurs m'apprennent que les chaussures étaient rangées devant la tente et que l'objectif était masqué
Keşke çı ğlıklar atan maymun beni dışarı itmeden önce "Baba yapma" dışında bir şey söyleyebilseydim.
Et avoir pu dire autre chose que "papa, non"... avant que cette guenon me chasse de la chambre.