Şıp Çeviri Fransızca
41,126 parallel translation
- Ve şimdi hayatının kalanında burada onunla birlikte sıkışıp kalacaksın.
- Et tu es coincé avec lui pour le reste de ta vie.
Şehrin kötü tarafında sıkışıp kalacak.
Il va être coincé dans un mauvais quartier de la ville.
Bence deneyi tekrarlamaya çalışıp işlemi tersine çevirecek.
Je parie qu'elle essaie de recréer l'expérience et inverser le processus. - Pour se "défantômer" elle-même.
Sen de burada sıkışıp kalmış gibisin.
On dirait que tu es coincé ici aussi?
Bu kurt 5000 yıldır buzun içinde sıkışıp kalmış.
Ce loup était piégé dans la glace pendant plus de 5 000 ans.
Bütün bardak tutucuların çalışıp çalışmadığını görmek istedi.
Je voulais voir si les sept portes gobelets fonctionnaient.
Adam bu tepeyi aşıp kasabaya gittiyse bu noktadan girmiş olmalı.
S'il a franchi cette crête pour aller en ville, ceci était sûrement son point d'entrée.
PS 092'de sayı rekoru kırmıştım.
J'ai le record du P.S. 092 en jeu simple.
- PS 092 ilkokul be dostum.
P.S. 092 c'est une école élémentaire, mon ami.
Hayır Harvey istediğimi, çocuğun nişanlısına gerçekleri anlatıp işi benim yerime onun yapmasını sağlayarak alacağım.
Non, Harvey. Je vais avoir ce que je veux en disant la vérité à la fiancée du gamin et en la laissant faire le boulot pour moi.
- Dedim ki eğer bir daha ihlal görürse bu mal suratını tokatlayıp duracak sonra götüne sokup seni buradan paketleyip yollayacak.
- J'ai dit, que cet abruti allait vous gifler, et vous faire sortir par la peau du cul s'il vous reprend en infraction de votre bail.
Birlikte kart oynuyoruz sonra Harvey seni görmeye geliyor sonra bir bakmışım bana ters ters bakışlar atıp buraya çıkıyorsun.
Qu'est-ce que tu veux dire? On jouait aux cartes, et Harvey est venu te voir, et ensuite tu reviens en me lançant un regard noir, puis tu sors dans la cour.
Sırf bunun için sıfırdan bir evi alıp bana yeniden dizayn mı ettirecektin? - Evet.
Oui.
Yani, işimiz bitince bütün bu gereçleri sınıflara taşıyıp bu adamları orada öğretmen yapabiliriz.
Après qu'on ait fini, on pourrait déplacer tout ce matériel dans les classes, et mettre ces hommes à enseigner.
Ama geri döndüğünde yüzünde cehennemi yaşayıp da gelmiş gibi çok net bir bakış vardı.
Mais à son retour, un seul regard sur son visage, et il n'y avait aucun doute qu'il avait traversé quelque chose de diabolique.
Flora'yı çıkıp aramam gerekirsen boşa harcanmış 48 saat.
48 heures gâchées, où j'aurais pu aller chercher Flora.
O gece canımızı kurtarıp kaçtık ama ben aslında bunu tamamen atlatamadım.
On s'est sauvés cette nuit-là, mais je n'ai jamais vraiment pu m'en remettre.
İnsanlar evimin ön kapısına balta saplayıp bırakıyorlar.
Des gens laissent des haches plantées dans ma porte d'entrée.
Gördüğünüz gibi geniş açıyı buraya monte ederseniz sadece evin doğu tarafını kadraja almakla kalmayıp geniş bir küvet açısı da elde edersiniz.
Si on met l'objectif grand-angle ici, on aura le côté Est de la maison et aussi une jolie vue sur le jacuzzi.
Şu an kapıdan çıkıp gidebiliriz.
Tout de suite, on peut s'en aller.
Saatine ulaşmalarını sağlayıp, sinyale sızmalarına izin verdin.
Tu leur as donné accès à ta montre, les as laissé hacker le signal.
Santral sistemine sızıp buradan kapatamıyorum.
Je ne peux pas pirater et mettre hors d'état - l'OS de l'usine d'ici.
Eli kendini içeri kapatıp cihazı çalıştırdı. Sonra her şey beyaza büründü.
Eli s'est enfermé, il a déclenché l'appareil, et ensuite tout est devenu blanc.
Işıkları kısıp odayı boşaltın.
Nettoie la pièce.
Efendim, belki de optiğe sadık kalıp taktik işini başkasına bırakmalısınız.
Monsieur, vous devriez peut-être vous contenter de regarder
Kirli işlerini yaptırmak için kaçakları ve katilleri kullanmanı robotlar yapıp, sırlar saklamanı diyorum.
Je veux dire utiliser des fugitifs et des meurtriers pour le sale boulot, construire des robots, garder des secrets? !
Hastanede çalışıyordum, insanların kanlarını alıp hasta olup olmadıklarını kontrol ediyordum.
Je bossais dans un hôpital, vérifiais le sang des gens pour savoir ce qui les rendait malade.
Sana reklamlar, günlük diziler, ve en sonunda sana öyle bir iş buldum ki neredeyse yılda 3 milyon dolar, kazandırıp seni meşhur yapan ki dışarısı 40 dereceyken bile kayak beresi takıp gezebilmene, kimsenin birşey söyleyemeyeceği bir iş.
Je t'ai pris pour les pubs, pour les soaps, et pour un boulot qui te rapporte 3 millions de dollars par an. Tu es devenu tellement célèbre que tu peux porter un bonnet de ski alors qu'il fait 25 degrés dehors, et personne n'y trouve à redire.
Partilerde kilo verme işini kenara bırakabiliriz. Kıyafetleri hazırlayıp, bir an önce sevişmeliyiz.
On doit pouvoir s'éclater, se faire beaux, faire l'amour.
Gözümüzü kapatıp bu evi aldık, evde yapılması gereken bir çok şey varken, hatta alırken maddi sıkıntı çekeceğimiz halde.
On venait d'acheter la maison, confiants, alors qu'elle devait être retapée entièrement et qu'on n'avait pas les moyens.
"Nuh Köyü, Haryana, Hindistan" Günümüzde Hindistan'daki köylerde inek dışkısını, yani tezeği alıp yakan insanlar var.
Dans les villages, les gens utilisent de la bouse de vache pour faire des galettes, qu'on appelle "upla", en hindi, qu'ils font brûler.
Bu da zamanla gezegeni daha çok ısıtıp daha fazla metan salımına sebep oluyor.
Ce qui accentue le réchauffement et qui libère encore plus de méthane.
Amazon'un üstünden güneş doğuyor, bütün orman uyanıp her gün yaptığı şeye devam ediyordu. Nefes alıp veriyordu.
Le soleil s'est levé sur l'Amazonie, toute la forêt s'est réveillée et, comme tous les jours, elle a inspiré et expiré notre air.
4 yıl önce boşanıp oğluyla Boynton Beach'e taşınmış.
Ils ont déménagé à Boynton Beach après son divorce il y a 4 ans.
Bir ay önce kayıp ihbarı yapılmış.
Sa disparition a été signalée il y a un mois.
Tıp eğitimi almamış olması muhtemel, deneyleri başarısız olunca kurbanları adli önlem için gömüyor.
On doute qu'il ait une formation médicale, et quand ses expériences échouent, il les ensevelie peut-être comme entrave aux analyses.
Veri sızıp sızmadığını anlayamıyorum ama.
Oui. Mais j'ignore s'il y a eu des fuites de données.
Kadın seni bırakıp kaçar.
Elle s'enfuirai.
"Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp her defasında farklı bir sonuç beklemektir."
"La folie, c'est faire toujours la même chose et s'attendre à un résultat différent."
Ginny Baker San Diego Padres'te forma giyiyor ve ve sızlayıp duran ağlak takım arkadaşları...
- Je m'en occupe. ... Ginny Baker porte les pantalons des Padres de San Diego, et ses coéquipiers pleurnichards...
- Tıpatıp aynısı.
Identique.
Sinyal gücünü ölçerek hangi Wi-Fi sinyalinin onların olduğunu anladım, sonra da bir gökkuşağı tablosu ile password'lerini sıfırlayıp kendime tam giriş izni verdim.
J'ai utilisé la force du signal pour déterminer leur réseau Wi-FI, puis j'ai utilisé un cryptage pour réinitialiser le mot de passe pour me donner un accès complet.
Bu dünyadan olmayanların, takılıp bir şeyler içtikleri yer.
Un endroit où les non-Terriens s'y retrouvent pour prendre un verre.
Merkez Bankası'nın güvenlik kameralarına sızıp saldırı nereden yapılmış diye baktım.
J'ai piraté les images de la vidéo surveillance de la banque centrale qui a été attaqué la nuit dernière.
Sahip olduğunuz mülk, döner bir kapı gibi... Evler, binalar, satılıp alınıyor... birisi dışında.
Vos biens immobiliers, ils sont comme une porte tournante... maisons, immeubles, achetés et vendus... sauf un.
Bir bağlantı arayıp, neyin değiştiğini anlamaya çalışırım.
Je peux chercher une connexion, essayer de voir ce qui a changé.
Lisede arkamdan konuşan bir kız vardı. Biz de arkadaşlarla banyoda köşeye sıkıştırıp affettik kızı.
Quand j'étais au lycée, il y avait une fille qui parlait de moi derrière mon dos, donc toutes mes copines et moi l'avons encerclée aux toilettes et je lui ai pardonné.
Küçük bacaklar çıkarıp kaçmış olamaz ya?
Il n'a pas pu lui pousser des petites jambes pour qu'il parte.
Kafanı tuvalete sığdırabileceğimi biliyorum. Ama asıl merak ettiğim, bütün vücudunu sığdırıp sığdıramayacağım.
Je sais que je pourrais mettre ta tête dans mes toilettes, mais je me demande si je pourrais mettre tout ton corps dedans.
Acaba dişlerini fırçalayıp tuvalet kapağını indirmeye de başlar mısın yakında?
Tu vas commencer à te brosser les dents et à baisser le siège?
Cesede rastlayıp uzuvları almış olabilir mi?
Aurait-il pu tomber sur le corps et récupérer les membres?