Acayip Çeviri Portekizce
5,857 parallel translation
Çok acayip bir olay.
Estavam numa fábrica, em Chinatown. Caso muito estranho.
Acayip odaklandım şu an.
Estou concentrado.
Güven çok acayip bir şey Riley.
Confiança é uma coisa engraçada, Riley.
- Söylediğim gibi, güven acayip bir şey.
Como eu disse, confiança é uma coisa engraçada.
Acayip karışık bir şey.
É muito complexo.
Acayip bir dekor.
Decoração excêntrica.
- Şu kızdan acayip tırsıyorum.
Tenho medo dessa.
Seni gördüğüme acayip sevindim.
Que alívio seres tu!
Omzumda kötü görünüşlü bir morarma var. Acayip acıyor ama bunu hak ettim.
Tenho uma pisadura feia no ombro e dói que se farta, mas eu mereci.
Acayip yorgun da olsan yoluna devam etmişsindir.
Deve estar exausto.
Acayip... hızlı.
Surpreendentemente rápida.
Çok acayip bir gösteriydi.
Foi um grande espectáculo.
- Yine acayip bir gün olacak değil mi?
Este vai ser um daqueles dias, não vai?
Bu sey cok acayip bir sey.
Esta coisa é grande.
Acayip eğlenceli.
É tão divertido!
Gerçek şu ki canım acayip sıkılmıştı ve 17 yaşında bir çocukla yattım.
A verdade é que eu estava aborrecida e dormi com um rapaz de 17 anos.
Acayip olan bu.
Isso é curioso.
Babam bana Tripp derdi. Ama öyle acayip bir çocuktum ki onlar ayrıldıktan sonra annemin kızlık soyadını aldım.
O meu pai chamava-me Tripp, mas era uma criança tão desastrada que... fiquei com o nome de solteira da minha mãe, quando ele foi embora.
Hücrende acayip bir oda arkadaşıyla oturmaktan iyidir bence.
Eu não sei, ficares sentada na tua cela, com um colega desconhecido.
Acayip bir şey.
Ela é uma viagem.
Acayip bir kazaydı. - Sağlam kazaymış.
- Acidente maluco.
Bay Borstein çok acayip biriymiş. Bunlardan biri de bu tarz müziğe düşkünlüğü.
O Sr. Borstein é um homem de muitas excentricidades, uma delas é o apreço por este tipo particular de música.
Çok acayip bir şeymiş, öyle dedi.
Ele disse que estava tudo louco, corrupto.
Size söylüyorum efendim, tıpatıp Ajan May'e benziyordu... -... yüzündeki acayip yara hariç.
Ela era tal e qual a agente May, tirando a cicatriz sinistra na cara.
Ve o acayip olan Raina'ya Whitehall'un konuşmak istediğini söyledi.
E a sinistra disse à Raina que o Whitehall queria falar.
Az önce Ruhlar Dünyası'ndan gelen çok acayip bir ruhani enerji dalgalanması hissettim.
Senti uma estranha onda de energia espiritual a vir das selvas espirituais.
İşin içine bir sürü evrak girince acayip garip şeyler gördüm.
Já vi muita coisa acontecer quando há papelada envolvida.
Acayip bir şey bu.
Está muito bom.
Kesinlikle acayip.
Muito bom.
Stüdyo acayip sıcaktı ve Buddy balıkçı yaka kazak üzerine devasa bir mont giymişti.
Estava muito calor no estúdio, e... o Buddy tinha este... casaco enorme de lã, e usava gola alta.
İnsanlar sağa sola atlıyordu, acayip gürültülüydü müziği akordu yoktu ve her yer tükürüktü.
Havia pessoas a voar por todo o lado, um barulho ensurdecedor e irregular... - Muito bom. - havia cuspo por todo o lado.
â ™ ª I've been locked inside your... â ™ ª 90'ların başlarında her yerde acayip dedikodular dönüyordu. Sözde benim Nirvana albümünde çalışmam istenmiş.
No inicio dos anos 90, havia rumores, que ira ser convidado a trabalhar no novo álbum dos Nirvana.
Dediğim gibi bu şirketler birçok masum insanın parasını çaldı. Biri benim paramı o şekilde çorlasaydı acayip huysuzlaşırdım be yav.
Como estava a dizer, estas empresas roubaram inúmeras pessoas e se alguém tivesse mexido no meu pé-de-meia, eu ficaria irritadíssimo.
Bir sürü boş alan var. O kadar boş alanın orta yerinde bu şehirden çok acayip, çok havalı bir şey çıkıyor. Ve bu da dünyanın dört bir yanındaki insanlara ilham veriyor.
Quero dizer, há muito espaço, e no meio daquele espaço todo, algumas das coisas mais fixes e estranhas são originárias desta cidade, que continuam a inspirar pessoas por todo o mundo.
Hava da acayip güzeldi.
E o tempo estava assim. Bonito.
Kusura bakmayın ama Joe Walsh'un Foo Fighters'la çalması çok acayip değil mi?
Desculpem, quão fixe é termos o Joe Walsh e os Foo Fighters juntos?
Çok acayip değil mi olmadığın biri gibi davranmak?
É engraçado, não é? Fingir sermos alguém que não somos?
Ellerim şu an acayip terliyor.
As minhas mãos estão muito suadas neste momento.
Ayrıca bu şeyin acayip havalı olmadığını söylesem yalan olurdu.
Aliás, eu estaria a mentir se dissesse que não é fixe.
Çok acayip.
É misterioso.
- Anlıyorum. Yani hep acayip biriydin.
Sempre foste uma espécie de bicho raro.
- Ben de en acayip şeylere aşeriyordum.
Eu tinha uns desejos estranhos.
Acayip geç kaldığımdan konuşmadım aslında.
- Eu estava super atrasada, por isso não...
Çünkü acayip soğuk anasını satayım.
Está mesmo muito frio aqui, pessoal.
Evet, durumumuz acayip derecede karışık bir hal almıştı.
Sim, éramos profundos.
Acayip eğleniyorum.
Estou a gostar de tudo, Ângelo.
Acayip!
- Alto.
Caitlin acayip meşgul biri.
- A Caitlin está sempre ocupada.
- Bir keresinde bir çubuk şekeri işaret etmişti ve biz de kabul etmiştik. - Çok acayip.
- É de loucos!
Onun üzerinde acayip bir gücün var.
Tens tanto poder sobre ele.
Noel Baba'nın ne acayip bir türü bu?
Que raio de Pai Natal é esse?