Beyaz Çeviri Portekizce
23,591 parallel translation
Sence beyaz çocuk mu öder?
Estavas no lugar errado na hora errada. Certo? Tem de haver um culpado.
Sadece arkadaştık ama ona teklif etmeyi çok istiyordum. Beyaz bir at ve savaş zırhı kiralamıştım.
Éramos só amigos, mas eu queria tanto convidá-la que aluguei um cavalo branco e uma armadura.
"İnisiyatif." Siyah beyaz bir reklamda mankenler pantere dönüşürdü.
"Iniciativa". A publicidade a preto e branco teria modelos a transformar-se em panteras.
Ufak, beyaz bir yalanın ne zararı var?
Não há nada de mal numa pequena mentira.
Beyaz adamı karartmışlar.
Isso é uma marca castanha num tipo branco.
Küçük beyaz tabutu gördüm ve gerçekten içinde olmadığını biliyordum.
Vi o caixãozinho branco, mas sabia que não estavas mesmo lá.
Maktul 54 yaşında beyaz bir erkek. Kısmen fazla kilolu.
O sujeito é um homem branco de 54 anos, com excesso de peso.
Truman Beyaz Saray'a girdiğinden beri zam alamadım.
Agora, não sou aumentada desde que Truman era Presidente.
Bu gece açık portre pembesi ve titanyum beyazıyla çalışacağız.
Hoje, vão trabalhar com rosa claro e branco-titânio.
Emma'nın evinin dışındaki beyaz, paslı arabadan bir şey çıktı mı?
E a carrinha branca estacionada?
Buckley beyaz bir minibüs kullanıyor olabilir mi?
Por acaso o Buckley tem uma carrinha branca?
Beyaz bir Ram 350 minibüsün var, değil mi, Sayın Buckley?
Tem uma Ram 350, não tem, Sr. Buckley?
Sokaktaki kameralardan biri kırdım ve beyaz bir minübüsün görüntüsüne ulaştım.
Consegui imagens da rua de uma carrinha branca a deixar o local.
Emma'nın komşuları da evin yakınlarında beyaz bir minübüs görmüşlerdi.
Os vizinhos viram uma carrinha branca na frente do prédio da Emma.
Katilinin eski beyaz bir minübüs kullandığını düşünüyoruz.
Achamos que o assassino tinha uma carrinha branca.
İşte, beyaz elbiseli dağınık saçlı bir kadın, lamba tutuyor.
Acolá, uma mulher num sari branco a segurar num candeeiro.
Gri sedan kullanan beyaz bir erkek gördüğünü söyledi.
Ele disse ter visto um homem branco num carro cinzento a sair depressa.
30-35 yaşları arasında beyaz bir erkek olduğunu düşünüyoruz.
Acreditamos que é um homem branco perto dos 30 anos.
Beyaz etlerden oluşan bir beslenme öneririm. - Ne?
Bem, sugiro uma dieta à base de carnes brancas.
Beyaz bir adam tarafından soyuldum.
Um tipo branco assaltou-me.
Beyaz.
É branco.
O Beyaz Billy Dee Williams'ı yargılıyorlar.
Aqui o Billy Dee Williams branco está sendo julgado.
Ben Jacob Barnes, matem tutanların merhum başkana olan saygılarını göstermesine izin verilen St. Louis Beyaz Saray'ından AMT Haberleri için canlı yayındayım.
Sou Jacob Barnes da "AMT News" a falar-vos em directo da Casa Branca em St. Louis, onde as pessoas podem prestar as suas homenagens fúnebres ao falecido Presidente.
Beyaz Atık ötesinde, evet.
Para além do Deserto Branco, sim.
Beyaz Ejderha yumurta kabukları.
conchas de ovos de Dragão Branco.
Biz Beyaz Atık neredeyse konum.
Estamos quase no Deserto Branco.
- Beyaz olanın.
- A branca.
Titanyum dioksit de pek çok üründe bulunan beyaz bir pigmenttir.
Dióxido de titânio é um pigmento branco encontrado em vários produtos.
Aradığımız şüpheli 25-35 yaşları arasında beyaz bir erkek.
Acreditamos que o suspeito que procuramos é um homem branco entre os 20 e os 30 anos.
Beyaz Saray'ın, iç işlerine dair tüm planlarımızı silmesine izin veremeyiz.
Não podemos deixar que a Casa Branca apague todo o nosso programa interno.
Beyaz Saray sana hiçbir zaman saygı duymadı, asıl sorun bu.
A Casa Branca nunca te respeitou, é esse o problema.
Beyaz Saray emniyette.
... evitar uma emboscada.
Yüksek mahkemeye bağlı bir hâkim bizimle Beyaz Saray'da buluşacak.
Vamos reunir na Casa Branca com um juiz de recurso de Washington DC.
Gizli Servis sizi Beyaz Saray'a götürecek.
Os Serviços Secretos vão levá-la à residência.
Beyaz Saray'dan her ayrıldığınızda yanınızda olacak.
Ficará consigo sempre que sair da Casa Branca.
Beyaz Saray çalışanlarının da akıllarında ülkenin geri kalanıyla aynı soru var.
Os operacionais na Casa Branca fazem a mesma pergunta do que o resto da nação.
Burada siyah beyaz bir pelerin olacaktı?
Há aqui alguma capa preta e branca?
Beyaz şarap lütfen ve hanımefendi için de...
Vinho branco, por favor, e para a senhora...
Bir beyaz şarap daha hemen.
Outro vinho branco.
Siyah beyaz olmak istersin, olay bu. Tarafını seçtiğinde böyle olur.
É quando marcas uma posição.
Büyük Buhran döneminde doğdum ben ve şu yetişkin beyaz adamın boyama kitabını boyamasından daha depresif bir şey görmedim.
Eu nasci durante a grande depressão, e nunca vi nada tão deprimente como um rapaz branco já adulto pintando a porcaria de um livro de colorir.
Anlıyoruz ki Han'ın pileli beyaz eteklere ve kalın baldırlara karşı bir zayıf noktası varmış.
Sabemos que o Han tem um fraquinho por saias de pinças e coxas grossas.
Martu ile yeni tanışan beyaz Avustralyalılar onları misyonlara ve yatılı okullara yolladı.
Depois deste primeiro contacto com os Martu, os australianos brancos meteram-nos em missões e internatos. IGREJA APOSTÓLICA MISSÃO JIGALONG - 55 KM
Tütünü harmanlama vakti bütün çiftliği çok zorlardı ve siyah ya da beyaz herkes çalışırdı. Çünkü tütün yaprakları kıvamındayken çabucak toplanılmalıydı.
Quando se colhia o tabaco, era uma altura muito intensa na quinta e todos trabalhavam, brancos e negros, porque tinha de ser feito rapidamente, com as folhas perfeitas.
Beyaz Burgonya Şaraplarının en soylusu.
O mais nobre dos Burgundy brancos.
Siyahla beyaz gibi.
É preto no branco.
- Kırmızı mı, beyaz mı?
- Tinto ou branco?
Hayatım, eminim Dolls o beyaz aygırı yıllar önce terk etmiştir.
Minha cara, acho que o Dolls abandonou o cavalo branco há anos.
O Buntline'ı patlatırsan, bir sineğin göz kırpışından daha hızlı bir şekilde o silahı temiz, beyaz ellerinden uçururum.
Se disparas essa Buntline, tiro-ta da mãozinha mais depressa do que uma mosca pestaneja.
Aptal, beyaz, cadı, şifacı kaltak.
Cabra estúpida pega e curandeira.
Beyaz şarap.
Também vinho branco.