Dük Çeviri Portekizce
1,063 parallel translation
Tam da lafının üstüne geldi Dük Hazretleri.
E em boa hora ali vêm o senhor Duque.
Sevgili Dük'ün öldüğünü bilmeyen var mı?
Quem não sabe que está morto o gentil Duque?
Ancak, siz saygıdeğer lordlarım, bir tarih söylerseniz, ben de Dük adına naçizane görüşümü belirtirim.
Mas vós, meus nobres senhores, podeis assinalar o dia. E eu em nome do Duque levantarei minha voz, o que, penso, de boa feição ele aceitará.
Son duanızı kısa kesin, Dük bir an önce kellenizi görmek istiyor.
Fazei breve confissão. Ele deseja ver vossa cabeça.
" Dük şöyle dedi...
" isto diz o Duque.
Dük şunu ifade etti. " diye.
O Duque isto afirmou "...
Dük şu anda kimseyle konuşmak istemiyor.
O Duque não quer receber ninguém.
Aziz Catesby, lütfen Dük Hazretlerine gidiniz ve benimle birlikte, Belediye Başkanı ile yurttaşların da burada olduğunu, kendisiyle tüm ülkenin menfaatine ilişkin son derece acil ve önemli konularda görüşmek istediğimizi bildiriniz.
Volta junto do gracioso Duque : diz-lhe que eu próprio, o Alcaide e os homens-bons viemos... sobre questões da maior importância... relacionadas com o interesse geral, celebrar uma conferência com sua graça.
Bakın, Dük Hazretleri iki din adamının arasında.
Vede onde se tem Sua Graça, entre dois clérigos!
Dük mü? Oh, hayır. Bir başkası.
- Esse já é outro.
10 numara : Bir dük.
Item 10 : o duque.
Bana abayı yakan ve bizi İsveç Majestesine önereceğine söz veren... Köten'in Büyük Dük'ünü hatırlıyor musun?
Recorda-se do grande duque de Köten que ficou tão encantado por mim... que prometeu recomendar-nos a Sua Majestade na Suécia?
Sana ihanet ettiğimi düşünüp Dük'ü bir güzel dövmüştün.
Pensou que eu o tinha traído e bateu no duque.
Sonra da Dük bizi affedene kadar iki ay hapiste yatmıştık.
Depois, ficámos presos dois meses até o duque nos perdoar.
Şehrimizde Bayan Roland Kingston'un misafiri olacak. Kendisinin büyük büyük babası Dük Vladimir, Morovia arşidükü Maximilian Rupert Lupin'in akrabasıydı.
Está na cidade a convite da Sra. Roland Kingston, cujo bisavô, o Duque Vladimir, era parente do Arquiduque Maximilian Rupert Lupin da Moróvia.
Valfaruta Markizi, şövalye Orlandini ile birlikte. Pontezemolo Dük ve Düşesi, Minni ve Totó di Regalis, Giotto ve Consuela
María González, a condessa Spartaro... o marquês de Vale Parud, o cavalheiro do trabalho Orlandini... os duques Pontezemolo, Minni e Totó Dava Regalis...
- Dük d'Angouleme'le tanış, önce.
- Já conhece o duque d'Angouleme.
Biliyor musun, Dük, Aşkta korkunç şansızım ve sizde atlarda hiç kazanamadınız
Sabe Duque, sou muito desafortunada no amor. E nunca acerto nos cavalos.
Ne dük, ne şeytan, hiç kimse...
Nem o Duque, nem o diabo, nem...
Ama dük ne demişti?
Mas havia um acordo com o Duque. Esqueceste-vos?
Evet, dük arzu ederse gelir, er ya da geç.
Sim, se o Duque quiser, cedo ou tarde chegará.
Dük bana adamdan daha fazlasını verdi.
O nosso querido Duque deu-me mais do que os homens que usei para salvar-vos.
Dük başka birini gönderecek. Drako'nun yapamadığını yapmak için.
Em breve, o Duque enviará outro senhor para cumprir o que Draco prometeu.
Dük ikimizin de kafasını kestirecek.
O Duque vai enfiar a vossa cabeça num mastro e a minha ao lado dela.
Kardinal çağırsaydı, Dük de giderdi.
O Duque iria, se o Cardeal o chamasse.
İyi geceler Dük.
Boa noite, Eminência.
Ama Dük bu konuda çok katıdır.
Mas o Sr. Duque é muito rigoroso nesse aspecto.
Belki de dük bir asansör koyabilir.
Talvez o duque pudesse instalar um elevador.
Savaş alanı değil dük, bir direniş adası.
Näo num campo de batalha, duque, mas uma ilha de resistência.
- Dediğim her şey doğru dük.
- Está tudo correcto, duque.
Bence karınızla ilgilenseniz iyi olur dük.
Julgo que é melhor ir ver como està a sua esposa, Sr. Duque.
- Hayır, dük de orada.
- Näo, o duque fica lá.
Dük, Almanlara tahtadan bir at yaptırtmış.
Esperem até chegarem ao aramado. - Vou lá cima ver.
Gece dük Almanları serbest bırakır ve onlar da şatoyu ele geçirir.
Näo vai deixar-nos fazer isto. O duque mandará os alemäes construírem um cavalo de madeira.
Dük yardımcı oluyor. Savaşı geciktiriyor.
A dar-lhes pontapés nos dentes, enquanto saem da sebe.
Falanca lort, filanca dük, bilmem ne kontu idi. Sayfaları çevirdikçe odanın küf kokulu köhneliği içinde birdenbire fark ettim ki ellerimde tuttuğum bu şey İngiliz erkekliğinin şanını dünyaya yayarak bir imparatorluk yaratmıştı ve pekala benim için de küçük bir imparatorluk yaratabilirdi.
Era Lorde isso, Duque aquilo, Conde não sei das quantas... e, com o virar das páginas, naquele quarto úmido e sombrio, de repente percebi... que tinha em mãos o tipo de "material"... que, solto no mundo, seria capaz de criar impérios.
Tü-tün dük-kâ-nı.
Tabacaria.
Sen ne hissediyorsun Dük?
E tu como te sentes, Duke?
Zavallı Dük, çok yazık.
Pobre Duke, é pena.
Tamam Dük.
Está tudo bem.
Özür dilerim Dük.
Desculpa, Duke.
Ona Dük Anderson dediler.
Chamam-no Duke Anderson.
Temyiz vesaire ile Dük'ün daha en az dokuz ayı var.
Com os recursos e isso tudo, o Duke tem, pelo menos, nove meses.
Dük'ün daha en az dokuz ayı var.
O Duke tem, pelo menos, nove meses.
Dük?
Duke?
Dük.
Duke.
Dük, sensin. Canım benim.
Duke, olha só para ti, meu caro!
Dük, henüz yeri görmedim ve işe gözü kapalı girmek istemiyorum.
Ainda não o vi, Duke, e não gosto de fazer as coisas com pressa.
- Dük, bu senin işin mi?
- Duke, foste tu?
- Merhaba Dük. Nasılsın?
- Tudo bem, Duke?
Hey, Dük, gelip seninle yaşayabilir miyim?
Posso ir viver contigo, Duke?