Frans Çeviri Portekizce
10,063 parallel translation
Fransızın Fransıza taş attığını gördüm.
Vi pedras a serem atiradas, franceses a atacarem franceses.
- Saçlarımı Fransız örgüsü yapmayı öğrendi.
Aprendeu a fazer a trança francesa no meu cabelo. Ele mudou.
Tamam. Fransız kornocuları, bir daha deneyelim.
Trompas, vamos tentar de novo.
Fransızcanın bana daha uygun olduğunu düşünüyorum.
- Vou dizer mais uma vez. Acho que o francês seria o mais adequado para a mim.
Senin adın Manuel Alberto Javier Alejandro Delgado. Fransızcanın neresi sana daha uygunmuş?
O teu nome é Manuel Alberto Javier Alejandro Delgado.
- İzin kâğıdı. Fransızcaya geçmemi sağlayacak.
Faz com que possa ser transferido para francês.
Benden bu kadar. Şimdiden Fransızlar gibi konuşmaya başladın.
Até já soas a francês.
Manny Fransızcaya geçebilsin diye bir şey imzaladın mı?
Assinaste alguma coisa para o Manny poder mudar para francês? - Assinei.
Sana danışmadan Manny'nin Fransızcaya geçmesine izin verdiğim için özür dilerim.
Desculpa ter deixado o Manny mudar para francês sem falar contigo.
Manny'nin hiç hoşuna gitmeyecek. Fransızcayla çok ilgili.
O Manny não vai gostar disso, está demasiado interessado no francês.
Umalım da Fransız kızlar, Amerikalılar kadar hiddetli olmasın.
Espero que as raparigas francesas não tenham uma temperamento forte como as americanas.
Fransızca biliyor musun?
Pode ser francês?
Bu fermanla Fransız kanı dökülecek.
Este édito derramará sangue francês.
Asiller, Francis'e imzalaması için bir ferman getirdiler, fermana göre, bütün Fransızlar gelip, krala ve onun inancına bağlılıklarına dair yemin edecekler.
Os nobres querem que o Francisco assine uma lei que obrigaria todos os súbditos franceses a declararem a sua fé ao Rei publicamente.
Bu fermanla birlikte bütün Fransızarın öne çıkıp krala ve inancına bağlı olduklarını ilan etmeleri gerekecek.
Isto requereria que todos os súbditos franceses se apresentassem e declarassem publicamente a sua fé ao Rei.
Duchez Fransız direnişinin üyesiydi. Almanya'nın Avrupa'nın batı sahilindeki istihkamlarını gösteren Atlantik Duvarı'nın haritasını çaldı.
Duchez foi um membro da Resistência Francesa que roubou o mapa da Muralha do Atlântico alemã, as fortalezas deles na costa oeste da Europa.
- Pekâlâ, bu kısımsa Fransız öpücüğü kısmı.
- A próxima parte é como um linguado.
- Şöyle : Arkadaş olarak tanışırlar ve uygun bir süre zarfında flört ettikten sonra oğlan kızı romantik bir Fransız lokantasına götürür.
Bom, eu diria que se conheceram através de amigos e que depois de namorarem durante algum tempo, ele a leva até um restaurante romântico francês.
Sana kocaman bir Fransız yemeği ısmarladım.
Acabei de te pagar um jantar num restaurante francês.
Fransızların bu durum için bir sözcüğü var : dépaysement. Kafa karışıklığı, ana vatanında olmama hissi gibi.
Os franceses têm uma palavra, dépaysement, desorientação, a sensação de não estares no teu país.
Şu Fransızca sözcüğündeki gibi.
Penso que é aquela tua palavra francesa.
- Fransız hizmetçi.
- Empregada Francesa.
Fransız.
Francês, os dois.
- Sherman... Fransız Devrimi'nde neden yanımdan ayrılma dediğimi hatırlıyor musun?
- Sherman, não se lembra por que pedi que ficasse perto de mim na Revolução?
- Çünkü Fransız Devrimi'nden sonra rüzgar mı esecekti?
Porque depois dela, - vem um rei?
Dedim ki, "Fransız Devrimi'nden sonra halk terör estirecek!"
Depois da Revolução vem o Reino do Terror!
- Fransız Devrimi'nin çok acayip olduğunu. - Ne anlamda?
Que a Revolução Francesa foi louca.
Fransızca öğrenmesin demiyorum tabii.
Mas não esqueci o francês.
Fransızca "rüşvet mi bu" nasıl denir Bonnet?
Atenção aos Franceses com o suborno, Bonnet.
Fransız askerlerin anneleri onlardan iğreniyor lanetlenmeleri için dua ediyordu.
As mães dos soldados franceses olhavam para eles com desgosto, e imploravam a Deus para amaldiçoá-los.
En azından bir Fransız erkeği.
Pelo menos é francês.
Fransız şair Paul Valéry "Gelecek geçmişteki gibi değilmiş." derken haklıymış.
O poeta francês, Paul Valery, tinha razão quando disse : "O futuro já não é o que era".
Tranş, "bir şeyin dilimi" anlamına gelen Fransızca bir sözcüktür.
Tranche é uma palavra francesa que significa "uma parte de algo".
Fransızca okumak için gitmiş.
- Ela só lá estava a estudar francês.
Fransızcada un papillon denir.
Em francês, chama-se papillon.
Ben Fransızca biliyorum, İtalyanca değil.
Só falo francês, não falo italiano.
Postları Fransızlara verip karşılığında at alırız sonra kızını aramaya devam ederiz.
Trocaremos as peles por cavalos com os franceses e continuaremos à procura dela.
Fransızca biliyor demiştim sana.
Disse-te que ele falava francês.
Bu durum Fransızların hoşuna gitmedi ve kadın bunun bedelini ödemek zorunda kaldı.
Naquela altura, isso não caiu bem aos Franceses, e ela teve que pagar.
Sen dilleri Romance biliyor musun? Fransızca, İtalyanca?
Sr. Eriksson, conhece as línguas românicas, francês, italiano...
Bekle biraz, karım Fransızca biliyor.
Espere, a minha mulher fala francês.
Annie, bu adam Fransızca konuşuyor.
Annie, este tipo está a falar francês.
Fransızlar bunu sorun etmiyorlar mı?
E os franceses não têm nenhum problema com isso?
Kahire 1914 Fransızlar her şeyi sorun ederler doğalarında var bu.
Os franceses têm problema com tudo.
Bırakın Kürlerle Fransızlar uğraşsınlar.
Os franceses que tratem dos curdos.
Ya da bırakalım Fransızlar Kürtlerle uğraşmaya çalışsınlar.
Ou deixemos os franceses tentar lidar com os curdos.
Fransız Bağdat'ından Basra ve Kuveyt'e kadar mücadelesini veriyorum.
Reivindiquei aos franceses Bagdad, Basra e o Kuwait.
Eğer adı "Village Du Soleil" ise ki Fransızca'da "Güneşte" demek
Isto mais parece uma Village do Soleil, que em francês quer dizer, a apanhar sol.
Koşan bir tavuğa fransız manikürü yapabilirim.
Era capaz de fazer unhas à francesa a uma galinha mesmo em fuga.
Tam bir sansasyon, Fransızların dediği gibi.
Uma sensación, como dizem os outros!
Fransız Devrimi - 1789
REVOLUÇÃO FRANCESA