Geçti Çeviri Portekizce
23,612 parallel translation
Geçti hepsi.
Está tudo bem.
Sorma fırsatım olmamıştı, çocukluğunuz nerede geçti?
Nunca lhe perguntei, onde cresceu?
Benimkisi dünyanın dört bir yanında geçti.
Cresci pelo mundo todo, na verdade.
Çocukluğum New York'ta geçti.
Passei a minha infância em Nova Iorque.
- Sağ ol Danny. Hangimizin Sevgililer Günü daha berbat geçti diyorduk.
Estávamos a falar sobre quem teve o pior Dia dos Namorados.
Hedef harekete geçti.
- O alvo está em movimento.
- Hades'le aranızda neler geçti?
- O que se passou entre ti e o Hades?
Köprüyü geçti.
Ele simplesmente atravessou a ponte.
Bence eline bir fırsat geçti ve o fırsatı kullandın.
Acho que viste uma oportunidade e aproveitaste.
- İş nasıl geçti?
Como foi o trabalho?
Geciktiğim için üzgünüm. Dosyalara bakıyordum. - Zaman nasıl geçti anlamamışım.
Estive ocupada com ficheiros de casos e distraí-me.
Bak, senin üstünden çok zaman geçti Tamam mı?
Eu já te esqueci há muito tempo. Entendes? Acho que aguento.
Kapımı kırdı geçti aslında.
Bater à minha porta. Bom, arrombou a porta.
Nasıl geçti?
Como correu?
Nasıl geçti?
Então, como correu?
Çok iyi geçti.
Correu lindamente.
Nasıl geçti bakalım antrenman?
O que achaste do treino, hoje?
Burayı biliyorum, çocukluğum burada geçti.
Eu conheço esta casa, estive lá em miúdo.
Şerif köprüyü geçti.
O xerife atravessou a ponte.
Bu polis gücü daha önce de çizgiyi geçti.
Esta equipa especial já ultrapassou os limites antes.
Ömrüm Waikikili bir sahil çocuğu olarak geçti ama kışın dalgalar düzleşince bu bebeği kullanırım.
Sempre fui um miúdo da praia em Waikiki toda a minha vida, mas, quando as ondas são planas no Inverno, conduzo esta beleza.
90 dakika su gibi akıp geçti.
Ena, os 90 minutos passaram a voar. Pessoal!
Kalpli Angie'yle ev gezmeniz nasıl geçti?
Sem nada a registar. Indefinível.
O günden sonra da Bluegrass müzik grubu çok iyi bir yükselişe geçti.
Desde então, a banda dele tem tido imenso sucesso. Começámos por brincadeira e de repente tornou-se algo sério. É uma loucura.
Sesli mesaja geçti.
Voice mail.
Bu gerçek kızım işte. Bu akşam birkaç kez bahsin geçti de.
Para a próxima, castigo a tua mãe.
Matthew öleli bir yılı geçti.
O Matthew está morto há mais de um ano.
Ömrüm geleneksel bilgeliğin sürekli olarak sıra dışılıkla sınandığı bir sektörde geçti.
Passei toda a minha vida na indústria onde a sabedoria convencional - é desafiada pela vanguarda.
Bunca yıl geçti hala çılgınlık anlayışımız çok farklı.
Após tantos anos, ainda temos diferentes conceitos de estilo.
Çok makbul geçti.
Agradecido.
Varisler geldi geçti, ortaya çıkmadı.
Herdeiro após herdeiro, ele nunca apareceu.
- Nasıl geçti? - Kötüydü.
- Como correu?
Bu düşünce aklımdan geçti.
Essa ideia passou-me pela cabeça.
Hayatım koruyucu aile rehabilitasyon evi ve tekrar geri dönüş arasında geçti.
Cresci a ir de uma adopção a um orfanato e a voltar.
Dün senin için çok sıkıntılı geçti.
Ontem foi um caos para si.
3-4 günüm çok zor geçti.
Tenho sido difícil nestes três, quatro dias.
- Dönüş değerlendirmesini geçti.
Ele foi aprovado nas avaliações de regresso.
Aslında söylediklerinin yarısı direk kafamdan geçti gitti.
Sinceramente... metade do que me disse passou ao lado.
- Köprünün altından çok sular geçti.
- Águas passadas.
Kurban 1 harekete geçti.
A vítima nº1 está em movimento.
George Clooney'i geçti.
Ele superou o George Clooney.
- Meg ve Kevin'la görüşmen nasıl geçti?
- Como correu com a Meg e o Kevin?
Marco ile aranızda ne geçti?
O que aconteceu entre ti e o Marco?
Üzerinden on yıl geçti dostum.
Isso foi há 10 anos, meu.
Tedaviyi almak için limanlara gittiğimizde artık çok geçti.
Quando chegamos aos portos para receber a cura, já era demasiado tarde.
Direkt sesli mesaja geçti.
E foi logo para o voice mail.
Aman iyi, babam değilmişsin. Sanjay'le nasıl geçti?
Ótimo, não és o papá.
Hayır etkinliği nasıl geçti?
Como foi o evento de caridade?
İşteki ilk günün nasıl geçti?
Ficámos assim sentados uns 20 minutos.
DOLLS Dolls harekete geçti.
O Dolls está em movimento.
Sana en son iyilik yapıp dükkânı erken açtığımda günüm kurşunlardan kaçmakla geçti. Evet.
Pois.