Günesin Çeviri Portekizce
2,076 parallel translation
Günesin altında dinlenir ama ayın altında hareket etmez.
Descansa sob o Sol e não se mexe sob a Lua.
"İnsanları ne motive edecek?" "İnsanlar istedikleri her şeye sahip olursa, güneşin altında yan gelip yatar."
"Um homem tem tudo o que quer, ele vai só andar a passear ao sol."
Güneşin yanında küçücük kalan, kavrulan bir nesne.
Pequeno, derretido pelo Sol, Mercúrio.
Evden 13 milyar kilometre uzaktayız. Güneşin yörüngesinde, görünen en uzak nesne başka bir küçük, buzdan dünya. Adı Sedna.
Para lá de 13 biliões de quilómetros de casa, o objecto mais distante alguma vez visto a orbitar o Sol, outro pequeno planeta gelado chamado Sedna, descoberto em 2003.
Bunun kabul edilemez olmasının nedeni, felsefi olarak en iyi ; fizik tarihinin erken evresiyle, yani engizisyonun güneşin dünya çevresinde dönüşüne değil, dünyanın güneş etrafında dönüşüne karşı olan birkaç yüzyıl önceki kötü tutumuyla karşılaştırarak anlaşılır.
A razão pela qual isto é filosoficamente inaceitável, pode ser melhor compreendida ao compará-la com um episódio antigo na história da Física, nomeadamente a atitude da Inquisição, há algumas centenas de anos, em relação à ideia de que a Terra gira à volta do Sol e não o contrário.
Gökyüzündeki yıldızların, gezegenlerin ve güneşin konumlarının tam olarak bu teori tarafından öngörüldüğünü kabul edecekleri yerde, Galileo ile bir uzlaşma teklif etmek istediler, ama "yıldızların neden orada ortaya çıktığının altında yatan gerçeği açıklayabileceği yorumunu yapmak?", işte bu, yorum sahibi insanların "küstahlığıydı".
Quiseram promover um compromisso com Galileu onde admitiriam que as posições das estrelas, planetas e do Sol no céu são exactamente como o previsto por essa teoria, mas que era presunção humana propor ser-se capaz de descrever a realidade subjacente, o porquê de as estrelas aparecerem num sítio, em vez de outro.
Descartes, Galileo gibi bilim adamlarının Vatikan'la başını derde sokan... ve güneşin dünyanın etrafını dolaştığı yönündeki baskın görüşü reddeden... yeni bilimsel devrimin savunucularından biriydi.
Ele tinha sido um dos defensores duma nova revolução científica que rejeitava a ideia dominante de que o Sol orbitava a Terra, uma opinião que colocara cientistas, como Galileu, em graves problemas com o Vaticano.
Sıcak güneşin ışıldadığı bir cennet.
Um paraíso banhado por um sol radiante.
Güneşin uzaktaki ağaçları nasıl da aydınlattığını görür.
Vê o sol a iluminar uma fila de árvores à distância.
Yılanın gözünün güneşin altında dinlendiğini ve ayın altında hareket etmediğini söylüyor.
Ele diz que o olho da cobra descansa sob o Sol e não se mexe sob a Lua.
Sonra Horton, gördü dağın tepesindeki o yeri. Huzurlu ve sessiz bir mağara, saklayabilir herkesleri. Güneşin azametli şekilde yerden yükseldiği.
Foi então que o Horton viu, no topo do Monte Nool, uma pequena caverna que parecia sossegada, calma e fresca, onde um girassol crescia orgulhosamente, acima do solo.
Güneşin üstüne dilek tuttum, umarım dileğim gerçekleşir.
Eu desejo, eu desejo, sobre o sol, que o meu desejo seja o primeiro.
Hayır, güneşin doğuşunu izlemek istiyorum.
Não, eu quero ver o nascer do sol.
Güneşin doğmadığı yere bir turşu ittirmek istiyorum.
Eu quero enfiar-lhe um pickle onde o sol não brilha.
# Biz periler güneşin huzurunda... # #... açığa çıkar ve... # #... karanlığı takip ederiz. #
Nós, fadas Que fugimos Da presença
# Biz periler... # #... güneşin verdiği... # #... huzurla ; durmadan... # #... bir düş gibi karanlığı... # #... takip ettik. #
Nós, fadas Que fugimos Da presença
Güneşin doğuşunu bekliyorum.
Aguardando o sol!
Güneşin tepelerin ardından batışını seyredebilir.
Pode ver o pôr-do-sol sobre as colinas.
Muhtemelen herkes gibi güneşin altında mayışmıştır.
Provavelmente está lá fora a apanhar sol como toda a gente.
Güneşin altındaki üzüm gibi kurur gider mi?
Será que seca como um bago de uva ao sol?
- Güneşin altında müzik çalarım
- Toco a minha música ao sol
O güneşin altında müzik çalar
Ele toca a sua música ao sol
Asya'nın doğusunda... Güneşin doğduğu yerde kutsal İmparatorumuz görünür.
A leste da Ásia onde o sol nasce, o nosso sagrado Imperador aparece.
" Güneşin altın ışınlarında yüzen
" Banhados pelos raios de um sol dourado,
Her sabah güneş doğduğunda bu topraklar yeryüzünde güneşin canlandırıcı ışınlarını ilk alan yerdir.
Cada manhã, quando o sol nasce... esta praia é o primeiro lugar da terra... a receber os seus raios rejuvenescedores.
Kim olacak yeni talihlileri bitkin güneşin kefeni altında?
A quem escolheriam eles debaixo do sudário de um sol apático?
Güneşin doğmasına üç saat mı kaldı?
Faltam como 3 horas para o amanhecer?
Güneşin ardından yağmur yağar ama bu sorun değildir
Está ensolarado e chovendo, mas está tudo bem.
Güneşin ardından yağmur yağar ama bu sorun değildir
Está ensolarado e chovendo, mas está tudo bem
Güneşin keyfini çıkarmalısın.
Desfruta o sol.
Güneşin altında...
Sob o sol...
Hey. - "Güneşin altında."
- "Sob o sol".
- güneşin...
- Sob...
O zamanı bilirsiniz, güneşin nasıl gölgeler oluşturduğunu falan.
Vocês sabem como é essa altura, com as sombras do sol e tudo o mais.
Kot pantolonum, kot gömleğim ve montumla güneşin doğuşunu izledim.
Vi o amanhecer nas minhas calças de ganga, camisa de ganga e casaco de ganga.
Güneşin batışını Akdeniz'de, şampanyalarımız yudumlarken izleriz.
A Beber champanhe caro, a ver o pôr do sol?
Bu ülkede yaşayınca güneşin varlığından haberin olmuyor.
vivendo neste país, nem dás por ela que ele existe. Saldos!
Benimle güneşin doğuşunu izlemek isteyen var mı?
Alguém quer vir ver o nascer do sol comigo?
Geceleri güneşin nereye gittiğini.
Onde vai o sol à noite?
Güneşin etrafından. Jüpiter'den sek. Ve doğruca- -
À volta do Sol, ressalta em Júpiter e acerta em cheio no...
Hayır, güneşin doğuşunu görmek istiyorum. Ben iyiyim.
Não, preciso de ver o nascer do Sol.
Güneşin doğuşu için.
O material está doido.
Güneşin doğuşu için, bebeğim.
O material está doido, mano!
Kaldırıma oturmuş güneşin doğuşunu izlerken.
No passeio, a ver o sol a nascer.
Güneşin batmasındaki manzarayı izlemeyi seviyorum.
Eu gosto de acordar com o sol e a vista.
Yüzünü güneşe çevirdiğin zaman, güneşin yüzüne vurması...
A sensação que ficas no rosto quando sais do sol, tão quentinho.
Kurbanların, ki onlardan çok sayıda gördük inandığı Maya-Kiş takvimine göre güneşin yıkıcı gücü karşısında bu yıl 21 Aralık'ta zaman yok olacak.
As vítimas, e já vimos bastantes, aderiram alegadamente ao calendário Maia, que prevê o fim dos tempos para 21 de Dezembro deste ano, em virtude das forças destrutivas do Sol.
Bulutların dağılıp güneşin doğması an meselesi...
É só uma questão de tempo, até que as nuvens se vão e o Sol brilhe...
Bulutların dağılıp güneşin doğması an meselesi.
É só uma questão de tempo, até que as nuvens se vão e o Sol brilhe...
Ayı doğru yönde oynatırız büyüyen kütlesi bizim değil güneşin çekim alanına girer.
Podemos desviar suficientemente a Lua na direção adequada,... e sua massa será atraída pelo Sol, em vez de ser atraída para a Terra.
Kahverengi cücenin hızında ve vektöründe yapılması önerilen değişiklik kuramsal olarak ayı dünyanın L4, L5 noktasına itecek ve güneşin yörüngesine sokarak dünyadan uzaklaştıracak.
Nós propomos alterar a aceleração e o vetor da "anã marrom" presa à Lua o que, em teoria, afastaria a Lua da Terra por L4 - L5 pontos. Onde a gravidade do Sol a estabilizaria suficientemente longe da Terra a fim de evitar outros pulsos eletromagnéticos.