English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ H ] / Hür

Hür Çeviri Portekizce

322 parallel translation
Trende bana karşı çok nazik davranan genç bir beyefendi vardı ben de kendi hür irademi kullanarak onu akşam yemeğine davet ettim.
- havia um jovem no comboio, foi tão agradável comigo que tomei a liberdade de convidar-lo para jantar. "
Ben hür bir adamım!
Sou um homem livre, está me ouvindo?
ABD anayasasini, iç ve dis bütün düsmanlara karsi... koruyup savunacaginiza... ona inançla sadik kalacaginiza... bu yükümlülügü etki altinda kalmadan, hür iradenizle kabul ettiginize... ve su anda üstlenmek üzere oldugunuz görevi... sadakatle yerine getireceginize yemin eder misiniz?
Jura apoiar e defender a constituiçäo dos EUA, contra todos os inimigos, estrangeiros e domésticos, e que terá boa fé e cumprirá o mesmo? Que aceita esta obrigaçäo sem reservas e que irá cumprir os deveres do parlamento no qual vai entrar, assim Deus o ajude?
Hür bir ülke.
Continua a ser um país livre.
Hür insanın hayatı güzel olur.
A vida seria linda se nos deixassem em paz.
Hür Osterlich'e göçeriz.
A Osterlich continua um país livre.
Osterlich hür bir ülke.
A Osterlich é um país livre.
Hayat hür ve güzel olmalı. Biz doğru yoldan çıktık.
O caminho da vida pode ser o da liberdade, porém perdemo-nos.
Bu güçle yaşamı hür ve güzel yapın. Harika bir maceraya dönüştürün.
Tendes o poder de tornar esta vida livre e bela, de fazer dela uma aventura maravilhosa!
Hür adamlardan oluşan bir grubuz.
Somos um grupo de homens livres.
Cayenne özgür adamlara iş vermediğinden bu hür adamların hepsi ümitsizdi.
Como Cayenne não oferecia emprego a homens livres, muitos destes "libérés" eram inúteis.
İyileşince hür ve boşanmış olacaksınız.
Quando estiver melhor, ficará livre e divorciada.
- O burada bir tutsak degildi, Paris hür iradesi olan bir kadindi, bir kraliçeydi hem de cennetin kapilarina kucak acacak kadar cesur bir kralice.
- Ela não era prisioneira aqui, mas, sim, uma mulher determinada, uma rainha com mais coragem do que eu teria tido para navegar contra as marés dos céus.
Bu hür havayı teneffüs etmek ne güzel bir şey.
Jaume, se soubesse o que significa respirar este ar livre...
Bu ülkede kanunlar empoze edilmiyor hür vatandaşlar kabul ediyor.
Neste país as regras não são impostas, são desejadas pelos cidadãos livres.
- Senden başkasına yok. Hür teşebbüs?
E a liberdade de empresa?
Monopoller hür teşebbüsü tehdit ediyor.
Os monopólios entravam a liberdade de empresa.
Hür ülke ona ilham veriyordu.
A terra dos livres e dos bravos era sua aspiração.
Burası hür bir ülke.
Este é um país livre.
Hür bir ülkede polisler yasayı temsil etmeli ve yasalar suçluları da korumalıdır. - Bizim işimiz zaten çok zor.
Num país livre, a polícia deve representar a lei, e a lei também protege o criminoso.
Hür Fransa'nın sesini dinlemiş oldunuz.
Acabaram de ouvir a voz da França livre.
İnsanlar hür yaşayabilirler, hür konuşabilirler, alabilirler, satabilirler, ayık kalırlar, içerler.
Significa que as pessoas são livres, podem falar, ir ou vir, comprar ou vender, estarem bêbadas ou sóbrias.
Artık hür bir adamsın, Jeth.
É um homem livre, Jeth.
Albay Bowie, hür olduğumu söylediniz.
Coronel Bowie, diz que sou um homem livre?
Zaten, ben özgür basını ve hür girişimciliği ve daha ne kadar özgürlük varsa hepsini destekliyorum!
Além disso, sou a favor da imprensa livre, do negócio livre, e de todas as outras malditas liberdades.
Hür Mason mu?
Mações?
Birkaç saatliğine hür olma fırsatı. Tekrar insan olmaya çalışalım ki, bizi yok etsin.
uma hipótese de sermos livres durante algumas horas, de tentarmos ser homens outra vez, para que ele possa destruir-nos.
Hür doğdun ve hayat yasamaya değer ama sadece yasamaya değer çünkü sen hür doğdun...
Nascemos livres E com uma vida que vale a pena Mas que só vale a pena
Bak Doug, senin anlattığın türde bir yaşam istiyorum,... çocuklarımızın koşup oynayarak büyüyecekleri ve hür olacakları bir yer.
Eu quero esse tipo de vida a que te referes, a sério. Um lugar onde os nossos filhos possam correr e estar à vontade.
Şerefli bir davaya hizmet ederek centilmen olmaya hevesli... hür ve yetenekli bütün zeki genç erkekleri... orduya katılmaya davet ediyoruz. Size, başarılarınız ve iyi davranışlarınız ölçüsünde... her tür imkanı vaat ediyoruz.
A todos os jovens espertos, livres e capazes... desejosos de se evidenciarem pela carreira das armas... é dirigido convite para se alistarem... na certeza de que encontrarão todo o estímulo... de que são merecedores em mérito e bom comportamento.
Bunları hür irademle... Onlar ne yaptı biliyorsunuz...
No pleno uso de todas as minas faculdades sabe o que deve pôr.
- Hele bir düşünün. Bir adam önce, uzaklardan hür ve temiz.. .. bir şekilde..
Pensem, meus irmãos, o homem que está perante vós já estava longe, livre quando, tal como Paulo a caminho de Damasco, foi atingido pela luz celestial de Deus.
Tüm yapmanız gereken, bunu hür iradenizle istemek.
Só têm de o desejar.
Diğer Hür Halklar'a gelince... elfleri Legolas, cüceleri Glóin'in oğlu Gimli temsil edecek.
Dentre os outros povos livres, Legolas, representando os Elfos... e Gimli, filho de Gloin, pelos Anões.
Şerefe... Kendinizi hür hissedin
Tome... esteja à vontade.
O, insan ruhunun tutsak olduğu, meleklerin, şeytanların, ve kristal kürelerin göklerde yer aldığı hayal edildiği, hür düşüncenin mevcut olmadığı bir zamanda yaşadı.
Viveu numa época em que, o espírito humano estava agrilhoado, e a mente acorrentada, quando anjos, demónios e esferas de cristal, eram imaginados habitando os céus.
Buraya kendi hür irademle geldim.
Vim por minha vontade.
- Yeniden hür olmak nasıl bir duygu?
- Qual é a sensação de voltar a ser livre?
Kendimi daha güçlü hissettim ve daha hür ve hayatımda daha önce hiç hissetmediğim kadar erkek hissettim.
Eu senti-me mais forte, mais livre, e mais homem do que jamais me tinha sentido.
Sonra birisi çemberi kırıp dümdüz koşmaya başladı. O öylece dümdüz koşarken ve bazen de belki eğriler çizerken çok hür görünüyordu ve biz yine ona gülebiliyorduk.
Enquanto corria em frente, descrevendo curvas de alegria, parecia livre e podíamos rir dele.
Ya da Manchukuo mı desem? Şimdi Sözde itirafınıza göre, kendi hür iraden ile gitmedin.
De acordo com a sua suposta confissão, não foi lá de livre vontade.
Tientsin'de kaldı... Kendi hür iradesiyle Mançurya'ya gitti.
" Ele deixou Tientsin e foi para a Manchúria
gelecek hafta bu sıralarda ben hür bir insan olacağım.
Na semana que vem serei um homem livre.
İnsan diğer hayvanlardan çok gelişmiş beyni, kavrayıcı başparmakları ve de hür oluşu sayesinde ayırt edilebilir.
Os seres humanos distinguem-se dos outros animais... pelos seus cérebro altamente desenvolvidos, pelos seus polegares opostos, e pelo feito de serem "LIVRES".
Seninki gibi bir güzellik gördüğümde, yabani, işlenmemiş, taze güzellik onu hür bırakırım.
Quando vejo uma beleza como a tua, selvagem, em bruto, beleza elementar....... Não descanso até a libertar.
Fakat şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyalara geçmek yapayalnızlığa. Hür olmak, gören gözü çınlayan sesi olmak canı isteyince şapkayı ters giymek bir evet ya da bir hayır için çarpışmak ya da bir mısra yazmak.
Mas cantar, sonhar, rir, caminhar, estar só, ser livre, ter olhos para ver bem, voz vibrante, pôr o chapéu à banda, quando assim agrada, bater-se por tudo e por nada.
Çok endişe etmeyiniz. Yaşadı düşüncelerinde hür, davranışlarında özgür.
Não o lamenteis muito, viveu sem compromissos, livre, tanto no pensamento como nos atos.
Ne "hür"?
Uma "pifi" quê?
Kaleyi terkederken yakalanacak olan olursa, vurulabilir bu yüzden herkes hür iradesinle karar versin.
Alguém apanhado a fugir pode ser abatido por isso cabe a cada um decidir.
Senle Bob kuşlar gibi hür çıkar gidersiniz.
Você e o Bob saem daqui, livres como pássaros.
Hür irademle bu işe karşıyım.
Vou ser objector de consciência.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]