English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ H ] / Hıp

Hıp Çeviri Portekizce

1,637 parallel translation
Hıp, hop. Yavaş ol.
- Tem calma contigo.
Klimamın bunu yavaşlatıp mumyalaşmayı hızlandırmış olması gerekirdi.
O ar condicionado terá abrandado a decomposição e acelerado a mumificação.
Bak, daha hızlı yanıp sönmeye başladı.
Olha, está a começar a piscar rápido.
Bir f-a-h-i-ş-e'nin önünde olanları konuşmak istemiyorsunuz.
Você não quer falar no que acontenceu aqui ao pé da P-U-T-A.
Eğer... bana... izin verirsen, hızlı bir duş alıp, bu anı üzerimden atmak istiyorum.
Agora, se... se fores em frente e me deres licença... vou então e agarrar um duche rápido para tirar este momento de mim.
İyice kıpırdandım ve ayaklarımı kurtardım. Sonra da olanca hızımla kaçtım.
Estiquei a corda, soltei as pernas e corri dali para fora.
Politik hırsını bir kenara bırakıp kendin dışındakileri de bir düşünür müsün?
Podes, por favor, deixar a tua ambição de lado e pensar noutra pessoa para além de ti.
Ama Kyle'a nasıl baktığını görüyorum ve beni, dramatik anlatımları anlayacak kadar tanımadığını biliyorum ama sana diyeceğim şu ki en cici elbiselerini giy en tatlı gülümsemeni takın kıçını kaldırıp buraya gel ve şu erkek arkadaş hırsızına kendini göster.
Mas eu vi a maneira como ela olha para ele. Sei que não me conheces suficientemente bem para decifrares as minhas tendências melodramáticas. Mas dou-te um conselho :
Çocukluğundan beri Victor kahraman babası Ne isterse onu yapmak için kendini hırpalayıp durdu.
Desde criança, que o Victor se esforça por estar à altura do pai.
Bak, gidip yatağımızı alacağız ve hızlı bir şekilde ecza dolabını boşaltıp buradan gideceğiz.
Olha, vamos só buscar o nosso colchão, fazer uma limpeza rápida ao armário dos medicamentos e sair daqui.
Hepimiz biliyoruz ki bu antrenmanların bir boka yaradığı yok. Öyle olsaydı, bu demiri alıp tüm hız ve gücümle sana savurduğumda sana bir milim bile yaklaşamamam gerekirdi.
Nós sabemos que se o teu treino serviu para alguma coisa, devo ser capaz de pegar neste pé-de-cabra e manejá-lo da forma mais difícil e rápida possível sem conseguir acertar-te.
Hepimiz biliyoruz ki bu antrenmanların bir boka yaradığı yok. Öyle olsaydı, bu demiri alıp tüm hız ve gücümle sana savurduğumda...
E todos sabemos que se o teu treino valeu de alguma coisa, poderei agarrar neste pé-de-cabra e manejá-lo o mais difícil e rápido humanamente possível.
Biraz hızlanıp, böcek zehrini ciğerlerimizden atsak fena olmaz.
Devíamos andar mais depressa para tirar o veneno dos pulmões.
Tek bir şey düşünecekler o da, Lois Lane'in,... editörünü baştan çıkarıp kariyerine hızlı bir başlangıç yaptığı.
Presumindo um coisa... Que a Lois Lane ganhou a carreira através da energia do editor dela.
Kap atışı 80 basınç 40 ve düşüyor. Soluk alıp verişi çok hızlı.
A pressão arterial é 80 / 40 e está a cair.
G.H.B., p.C.P., l.S.D., Di--Dri--Diazepam, Lorazepam.
G.H.B., P.C.P., l.S.D., di... dri... diazepam, lorazepam.
Bu güzel yüzlü iki çocuk annesi bir P.T.A. lideri ve hırslı bir eylemciydi.
Este rosto simpático, mãe de dois Era líder do conselho escolar, jardineira exemplar, activista local.
Nezle olduğunu düşünüyor, ama nefes alıp verirken hırıldadığını duydum.
Ela diz que está constipada mas eu ouvi um estertor.
Olasılığı çok düşük ama imkansız da olmayan bir şekilde,... arabanın hızı saatte 70 mile çıkınca, farlar açık, koltuk ısıtıcı düşükte ise radyoda oluşan bir kısa devre yıkıcı bir zincirleme tepkime yaratıp arabayı ve taşıdığı çok değerli yolcuları binbir parçaya patlatıyorsa, ne olmuş yani?
Qual o mal se na eventualidade ainda que possível, de o carro atingir 110 km / h com o faróis acesos e o aquecedor do assento fraco um curto-circuito no rádio causar uma reacção em cadeia que rebenta com o carro e com a carga humana preciosa? !
Olasılığı çok düşük ama imkansız da olmayan bir şekilde,... arabanın hızı saatte 70 mile çıkınca, farlar açık, koltuk ısıtıcı düşükte ise radyoda oluşan bir kısa devre yıkıcı bir zincirleme tepkime yaratıp arabayı ve taşıdığı çok değerli yolcuları binbir parçaya patlatacaktı.
Na possível eventualidade de atingir os 110 km / h com os faróis acesos e o aquecedor de bancos fraco um curto-circuito no rádio causaria uma enorme reacção em cadeia que rebentaria com o carro e a sua carga humana preciosa.
Hükümet, Unimed isimli küçük bir şirketi sentetik THC'yi alıp, tetrahydrocannabinol, ağızdan alınan bir ilaç olarak kullanılmak üzere kapsüllere koyması için destekledi.
O governo apoiou uma empresa de drogas pequena chamada Unimed para fabricar um T.H.C. sintético, o tetraidrocanabinol, e o puseram em cápsulas para ser usado como remédio oral.
Marinol'ün içindeki bu THC, bitkisel esrardaki 21-karbon molekülünün tıpatıp aynısı.
Este T.H.C. no Marinol e a mesma molécula de 21 carbonos da erva da maconha.
... F-p-h-E-y.
F, p, h, E, y.
Oradaki minnacık pencereyi merak ediyorum ve oraya hızlıca sığıp sığamayacağını.
Estou a pensar sobre aquela janela pequena ali em cima, e se você caberia por ela rápido.
Don, parti ikide başlayacak o-y-u-n-e-v-i'ni kurman lazım.
Don, a festa é às 2 da tarde. Tens que montar a p-l-a-y-h-o-u-s-e.
Füzyon, atomların birbirine yüksek hızlarda çarpıp gerçek anlamda birleşmesiyle meydana gelir.
A fusão acontece quando átomos chocam a alta velocidade e fundem-se, literalmente.
Parçacıkların hızlı hareket etmesini sağlamak için ortamın sıcak ve birbirlerine çarpmalarına yetecek kadar yoğun olması gerekir ki, birbirine yakınlaşıp gerçekten birleşebilsinler.
Precisamos colocá-los suficientemente juntos e para fazer isso, tem que ser a quente, que quer dizer que se essa parte se mover rápida e suficientemente densa eles vão chocar um com o outro e podem ficar suficientemente próximos e realmente fundir-se.
Teoriye göre, bir zaman makinesi icat edip ışık hızıyla buradan ayrılsan ve sonra yavaşlayıp geriye dönmek istesen yine ışık hızıyla evine döndüğünde bu seyahatin sana göre saniyeler sürmüştür belki ama diğer insanlara göre haftalar geçmiştir.
Em teoria, se construisses uma máquina que conseguisse viajar à velocidade da luz para fora daqui e depois parasses e voltasses para trás e viajasses de regresso á mesma velocidade, quando chegasses, uma viagem que para ti durou segundos talvez tivesse passado semanas para todos nós
Ve sonuncu ama önemsiz olmayan kural, müşterinin istediği gibi çalışıp, yapabildiğin kadar hızlı yapıp, ona istediğini vermek.
E por último, mas não menos importante, descubra o que o cliente quer o mais rápido que puder e dê a ele.
A. Y. P. N. Kural 2 :
Segunda D.P.C.H :
H.P.V?
SVA?
Ama bana biraz t-e-ş-h-i-r lazım.
- Vendidas! - Mas preciso de alguma p-e-l-e.
Hayır, çıldırtana kadar günlerce uyutmayıp değerli denizkızı yadigârlarının hepsini başkasına verdirip havuza tekrar girmeyi reddettiren türden hıçkırık.
Não, o soluço que não te deixa dormir até enlouquecer e a faz doar suas lembranças da época de sereia e recusar a voltar à piscina.
Zaten silah hırsızlığından elimizdeler bir tanesini sorgulayıp patlayıcılara ulaşabiliriz.
Temo-los pelo roubo de armas. Fazemos um deles dizer onde estão os explosivos.
Bu hayalet güçlü ve hızlı, sanırım ayrıca William ile bir alıp veremediği var.
Este fantasma pode ficar muito forte muito depressa, e está a enfrentar o William.
Ya da anatomi maketimi hırpalamazdın, ki onu tıp fakültesini kazandığımda babaannem vermişti.
Ou destruído o meu modelo anatómico, que a minha avozinha me comprou quando fiz o exame final de Medicina.
Sonunda artan su miktarının, buzun akışını hızlandırıp hızlandırmadığı sorusunun cevabını alabiliriz.
Podia finalmente responder à pergunta sobre se o aumento da quantidade de água está de facto a acelerar o fluxo de gelo.
Ve bana geri dönüp de bu parçanın hazırladığı miks albümünde yer alacağını söylediğinde, gerçekten saygı duydum. Orada, dünyada insanların alıp kullanabileceği materyalin hızla çoğalması konusunda bana son derece ilginç gelen şeylerden birisi, bunun milyonlarca yeni müellif ( yaratıcı ) ortaya çıkartma potansiyelini içermesidir.
Uma das coisas que me intriga sobre a proliferação de material pelo mundo para as pessoas pegarem, é a criação potencial de milhões de novos autores.
Zamanın denenmiş ve güvenilir bilimine göre elektronlar enerjilerini kaybetmeli, hızları düşerek göz açıp kapayana kadar spiral bir hareketle çekirdeğe doğru gitmeli.
De acordo com a ciência confiável e experimentada daquele tempo, os electrões deveriam perder a sua energia, perder velocidade e entrar em espiral em direcção ao núcleo em menos de um piscar de olhos.
Carter, "fahişe" F harfiyle başlar.
Carter, puta escreve-se com p... e não com h...
Laura Burnham 45 mil hızla kaza yapıp kendinden geçmişti.
Laura Burnham teve um acidente frontal a 73 km hora que a deixou inconsciente.
Hasan benim için eve göz kulak olduğunu söylemiş ama onu tüm Hazaralar gibi hırsızlık ve yalancılıkla suçlayıp gün batımına kadar ailesiyle oradan gitmesini söylemişler.
O Hassan disse-lhes que eu o tinha encarregue de olhar pela casa, mas eles disseram que ele era um mentiroso e um ladrão como todos os Hazaras. E ordenaram-lhe que partisse com a família ao anoitecer.
Richard'a hırlayıp onu ısırmaya çalıştı.
Começou a abocanhar e a rosnar ao Richard.
Sınırları aşıp hızlanmalıyız.
Precisamos de passar por cima das tretas... e rápido.
Zaten 1 milyar dolar harcadık. H.R.118 bütçesinden 1 milyon harcayıp okulları yeniden yapalım.
Gastámos biliões, gastemos um milhão na HR11-A, e reconstruímos as escolas.
Kayıt altında olanlardan kayıp kıza en yakın olanlarla başlıyoruz.
Começaremos com os registados que vivem perto de onde desapareceu a miúda. "Rapto de H. Wells"
H-l-Z-L-I.
P-O-W-E-R.
Bu yüzden, yaptığın hırsızlığın utancını... bir kenara atıp, her şeye rağmen takıma katılmanı istiyorum.
E é por isso que quero que tu esqueças o constrangimento que veio com o roubo do meu cacifo e mesmo assim te juntes à equipa.
Kimse karşılarına oturup, gözlerinin içine bakıp "Kes lan hıyarlığı" diyemiyor.
Ninguém os enfrenta, cara-a-cara, e lhes diz : "Deixe-se de merdas."
Tıpkı sıradan bir molekülün yüksek bir enerji ortamından hızla uzaklaşıp sefilce izole olması gibi.
Tal como uma mera molécula, um homem pode passar rapidamente de um estado glorioso de alta energia, para um estado miserável de isolamento.
O zaman, bavullarımı hızlı bir şekilde boşaltıp her şeyi çamaşır makinesine atabilir misin?
Então ouve, pode tirar a minha bagagem rapidamente e meter simplesmente tudo para lavar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]