Iskenderiye Çeviri Portekizce
187 parallel translation
Burasinin batisinda 50 kilometre ileride, bir zamanlarin en büyük sehirlerinden birisi olan, ve Eratosthenes isimli adamin yasadigi, eski Iskenderiye sehri var.
Está a cerca de 50 km a Oeste, da que foi em tempos uma das maiores cidades do mundo, Alexandria. Em Alexandria, nessa altura, viveu um homem chamado Eratóstenes.
Ayni zamanda Iskenderiye Büyük Kütüphanesi'nin de yöneticisiydi.
Era também o director da grande Biblioteca de Alexandria.
Tabii ki Eratosthenes'in 21 Haziran günü, tam ögle saati Iskenderiye'de yasadigi, sopanin hiç gölgesiz durumda olmasi tecrübesinin aynisini,
Eratóstenes teve a presença de espírito para fazer uma experiência, observar se aqui perto de Alexandria, ao meio-dia de 21 de Junho, varas verticais davam sombra.
Iskenderiye'ye yakin olan bu yerde de izleyebiliriz.
E descobriu que sim.
Eratosthenes kendi kendisine sormus olmaliydi : Nasil olurdu da, Syene sehrindeki bir çubuk hiç gölge yapmazken, 800 km. kuzeydeki Iskenderiye'deki çubuk tam ayni gün ayni saatte, oldukça belirgin bir gölge yapardi?
Eratóstenes perguntou a si próprio como era possível, que no mesmo momento, em Siena uma vara não desse sombra, e que uma vara em Alexandria, 800 km mais para Norte, desse uma sombra bem visível?
Birisi buradaki Iskenderiye'deki, digeri ise Syene'deki.
Uma aqui em cima, em Alexandria, e uma aqui em baixo em Siena.
Eger hem Syene'deki hem de, Iskenderiye'deki gölgenin boyu ayni olsaydi, bu da dünya'nin düz oldugunu bize anlatirdi.
Se a sombra em Siena tiver uma certa medida e a sombra em Alexandria tiver medida igual, isso também faria sentido numa Terra plana.
Eratosthenes ayni anda Syene'de hiç gölge yokken, Iskenderiye'de belirgin bir gölgenin nasil izah edilecegini kendi kendine sormus olmali.
Mas como podia ser, perguntava Eratóstenes, que no mesmo instante não houvesse sombra em Siena, e em Alexandria houvesse uma considerável?
Gölge uzunluklarindaki farkli gözlemler, Iskenderiye ve Syene arasindaki mesafenin, 7 derecelik bir egime sahip oldugunu göstermekteydi.
Pela diferença observada no comprimento das sombras, a distância entre Alexandria e Siena, teria de ser cerca de 7 ° ao longo da superfície da Terra.
Eratosthenes Iskenderiye ile Syene arasindaki uzakligi da biliyordu.
Eratóstenes conhecia a distância entre Alexandria e Siena.
Hem eski Iskenderiye'deki bir bilimadaminin, bir hesabini ispatlamak için, bazi denizcilerin hayatini tehlikeye atmanin bir alemi var miydi?
Que histórias de aventura e coragem, não terão sido contadas então, quando marinheiros e navegadores, homens práticos do mundo, arriscavam suas vidas por causa da matemática, dum cientista da antiga Alexandria.
Kahire ve İskenderiye'nin savunulması lazım.
Cairo e Alexandria têm de ser defendidas.
İskenderiye'ye ya da Kahire'ye El Alamein üzerinden saldırmak için yeniden organize olmalıyız.
Deveríamos reagrupar-nos e ir a Alexandria, a El Alamein ou ao Cairo.
İskenderiye, Kahire umrumda değil.
Alexandria, o Cairo... tolices.
Diyelimki öyle. Ama şunu bilmelisin, İleri kuvvetlerim İskenderiye'nin 200 kilometre yakınında.
Imagino que não, mas deve saber que a minha primeira linha está a menos de 200 kilómetros de Alexandria e que em menos de um mês Teremos ocupado o Cairo.
İskenderiye, Yafa ve Şam.
Alexandria, Jope, Damasco.
Eğer başarılı olursan, İskenderiye'nin doğusunun en zengin adamı olursun!
Se conseguir, vai ser o homem mais rico a leste de Alexandria.
Ama böyle bir şey İskenderiye'de hiç olmadı.
Mas nunca aconteceu isso em Alexandria.
İskenderiye'yi istedim.
Pedi para me darem Alexandria.
İskenderiye'den geldiler. Mesina'dan. Kartaca'dan Kıbrıs'tan Roma'dan Korint'ten Atina'dan Frigya'dan ve Yahudiye'den.
Eles vieram de Alexandria Messina Cartago Chipre Roma Corinto Atenas Frígia e Judeia!
İskenderiye... Budapeşte... Paris.
Alexandria Budapeste, Paris...
Sezar'ın gemileri büyük denizde Mısır'a yelken açtığında tıpkı Romalılar gibi Mısırlılar da birbirleriyle savaşıyorlardı çünkü genç kral Ptolemy tahtı kız kardeşi Kleopatra ile paylaşmak istemiyordu. Onu İskenderiye kentinden atmıştı ve onu yok etmek için uğraşıyordu.
Ao mesmo tempo que as galés de César zarparam o grande mar até ao Egipto acontecia que, tal como os romanos os egípcios também faziam guerra, entre si pois o rei Ptolomeu não queria continuar a partilhar o trono com a sua irmã Cleópatra mas levou-a da cidade de Alexandria e procurou destruí-la.
Gerçi İskenderiye'den kaçtığı doğru...
Embora seja verdade que ela fugiu de Alexandria...
İskenderiye ile onun arasında kaç askerin var?
E quantos dos vossos homens estão entre ela e Alexandria?
Achillas tüm ordusuyla İskenderiye'ye doğru ilerliyor.
O Achillas está a transferir o exército em peso para Alexandria.
İçlerinden biri büyük İskenderiye Kütüphanesi'ydi.
Algumas casas... Uma delas, a grande Biblioteca de Alexandria.
Senin ve diğerlerinin defalarca söylediği gibi aklı başında hiçbir general iki lejyonla İskenderiye'yi tutamaz.
Nenhum general de bom senso poderia cercar Alexandria com duas legiões...
Merkezde, bu tek halkın, tek ulusun başkenti İskenderiye mi olacak?
De nós! No centro, a capital deste mundo, deste povo único, desta nação é Alexandria?
Ben de İskenderiye'ye geleyim, daha uzun konuşalım bunu.
Deixa-me ir a Alexandria e falar mais contigo.
Bilge Sosigenes, affedersiniz ama burası Tarsus, İskenderiye değil.
Meu sábio Sisogenes, perdoa-me mas estamos em Tarsus, não em Alexandria.
Eve, İskenderiye'ye, Mısır'a.
Volto para Alexandria, para o Egipto.
"Ne zaman istersen İskenderiye'ye gel."
"Aparece em Alexandria quando quiseres."
Yıllar önce, sen genç bir süvari subayı iken İskenderiye'deki sarayda şişko bir Romalı generalin komutası altındaydın.
Há anos, quando eras um jovem oficial da cavalaria colocado no palácio de Alexandria às ordens daquele general romano.
İskenderiye'de çok uzun kalma!
Não fiques demasiado tempo em Alexandria!
Antony, İskenderiye'ye gelip Roma ile Mısır arasındaki ittifakı görüşecekmiş.
António virá cá para negociar a aliança de Roma e do Egipto.
ÖIdüğünde, diye yazıyor Marc Antony öldüğünde son arzusu sevgili İskenderiye'sine gömülmekmiş!
Quando ele morrer, diz aí quando Marco António morrer o seu desejo é ser sepultado na sua amada Alexandria!
İskenderiye'de sana sadık iki lejyon kaldı.
Há duas legiões completas aqui em Alexandria que permaneceram completamente leais a ti.
Gaius Julius Sezar'ın orduları karşıIık olmadan İskenderiye'ye doğru ilerliyor.
Os exércitos de Gaius Julius César estão a avançar, sem oposição, sobre Alexandria.
- İskenderiye'de kalmak.
- Permanecer em Alexandria.
Hatırladığım kadarıyla, Sezar İskenderiye'yi iki lejyonla tutmuştu.
Se bem me lembro, César dominou Alexandria com duas.
Ya sana hiç bir zarar gelmeyeceğine ve güvenle İskenderiye'ye geri getirileceğine söz verirsem?
E se eu te prometer que nada de mal te acontecerá e que serás levada de volta para Alexandria?
Ne İskenderiye'de, ne Roma'da, ne de Camelot'da böylesi bir kraliçe görülmemiştir.
Nem Alexandria, Roma ou Camelot viram uma tal rainha.
Bu akşam bir uçak alabilirsem, bu malları İskenderiye'ye götüreceğim.
Se tiver um avião hoje à tarde, levo este material a Alexandria.
İskenderiye'de ipek karşılığında müthiş bir anlaşma ayarlamış.
Arranjou um negócio chorudo em troca de seda, em Alexandria.
İskenderiye'de yaşlı bir Yahudi harmanlamış.
Um velho judeu de Alexandria tinha a receita.
İngilizler, Mersa Matruh, Ma'aten Bagush, Fuka ve El-Daba'yı bırakıp geri çekilişini sürdürdü. Ta ki 30 haziran 1942'de İskenderiye'ye 100 km. mesafedeki bir demiryolu kasabasına ulaşıncaya dek :
Passando Mersa Matruh, Maaten Bagush, Fuka e Daba, os britânicos foram recuando, até que em 30 de Junho de 1942, chegaram a uma estação a apenas 100 km de Alexandria...
Yakıt azalıyor, Rommel'in ikmal kolları büyük bir yüke katlanıp 2.250 km. uzaklıkta Trablus'ta bulunan ana üslerine gidip gelirken Montgomery 100 km. ötedeki İskenderiye'den besleniyordu.
Sem combustível, as tropas de Rommel tinham de passar pelo inimigo, e estavam a 2300 km da sua base em Tripoli, enquanto Montgomery estava a 100 km da sua base, em Alexandria.
İskenderiye, Churchill'e, zafer çanlarını çalmasını müjdeledi. O da bunu yaptı.
Alexander avisou Churchill para mandar tocar os sinos da vitória, o que Winston fez.
İskenderiye trenine yetişeceğiz.
Temos de apanhar o comboio para Alexandria.
İskenderiye'ye mesela.
Alexandria, por exemplo.
İlk kabul gören görüş İskenderiye Kütüphanesi'nde başarılı bir astronom olan, Claudius Ptolemy tarafından sunuldu.
A visão predominante foi então formulada por Cláudio Ptolomeu, um astrónomo Alexandrino, e também o supremo astrólogo do seu tempo.