Kahvaltı Çeviri Portekizce
9,952 parallel translation
Yatakta kahvaltı, ha?
Caramba. Pequeno-almoço na cama?
O zaman kahvaltıdan sonra bavulunu hazırla.
Portanto, depois do pequeno-almoço... prepara uma mala.
Bu mekanik hizmetçiler, yatağa kahvaltı getirmekten daha fazlasını yapabiliyor.
Esta empregada doméstica mecânica é capaz de servir mais do que um pequeno almoço na cama.
- Hayır Soph, kahvaltı işte böyle olur.
! Não, Soph. Isto é como um pequeno almoço deve ser.
Anita, kahvaltıda bize katılacağını bilseydik mikro çiplerden alırdım.
Se soubéssemos que ias tomar o pequeno almoço connosco, Anita, teria comprado alguns "microchips".
- Hayır! Hayır! - İşte şampiyonların kahvaltısı!
- Café da manhã dos campeões.
- Evet, galiba. Şampiyon kahvaltısı?
O pequeno-almoço dos campeões?
Kahvaltı!
Pequeno almoço!
Harika kahvaltı.
É um ótimo pequeno-almoço.
Şampanyayla kahvaltı? Hayır.
- Champanhe para o pequeno-almoço?
Lowell'in kahvaltısından kalanları yiyince Jerome olduğunu fark ettim. Hani Major'la birkaç hafta önce gelen çocuk.
Comi um pouco do pequeno almoço do Lowell esta manhã e, era o Jerome, aquele miúdo que veio aqui há umas semanas com o Major.
Senin kahvaltılık yumurtandan beyni yedim ve yoldayken bir imge gördüm.
Comi um pouco dos teus ovos com cérebro quando estava de saída e tive uma visão.
Kahvaltı köşesine gelin!
Anda para o canto do pequeno-almoço!
Siparişini aldım ve kahvaltıdan akşam yemeğine kadar bu masada oturdu.
Anotei o pedido e ele sentou-se nesta mesa, do pequeno almoço até ao jantar.
Ben de sana hızlıca bir kahvaltı hazırlayayım.
Vou preparar o café. Cinco minutos.
Kahvaltıda konuşulacak bir şey değil.
Não é conversa para o pequeno-almoço.
Umarım iyi kahvaltı etmişsinizdir çünkü bugün çok ter dökeceksiniz.
Espero que se tenha alimentado, porque vai precisar de energia no julgamento de hoje.
Kahvaltı niyetine.
Pequeno-almoço.
- Kahvaltını bitir hadi.
Acaba o teu café.
Pekala, teşekkürler, Josh. Bu, yeniden hoşgeldin kahvaltısı mı?
- Isso é um café de boas vindas?
O anki haline, ihtiyaçlarına, keyfine, sağlığına, kahvaltısına, rüzgarın estiği yöne göre değişecek.
dependendo da sua disposição, das suas necessidades, dos seus caprichos, da sua saúde, do seu pequeno-almoço ou do lado donde soprar o vento.
Çocukların hangi kahvaltılık gevrekten yiyor Ray?
Que cereais comem os teus filhos? - O quê?
Kahvaltılık. Hangisinden yiyorlar?
O que comem ao pequeno-almoço?
Kahvaltı mı, ah lütfen.
Tomar o pequeno-almoço?
Kahvaltı ettin mi?
Já tomaste o pequeno-almoço?
Kahvaltı? Öğle yemeği?
Pequeno-almoço.
Akşam yemeğinde kahvaltı mı yiyoruz?
- Pequeno almoço ao jantar?
Yüzbaşı Marshall ile kahvaltı talep ediliyor.
A solicitar autorização para tomar o pequeno-almoço com a Capitã Marshall.
Bu mekanik hizmetçiler, yatağa kahvaltı getirmekten daha fazlasını yapabiliyor.
Esta empregada doméstica mecânica é capaz de servir mais do que, apenas, o pequeno-almoço na cama.
Sue Finlay'e kahvaltısını veriyor da biraz burada kalman en iyisi, olur mu?
A Sue está a dar o pequeno-almoço ao Finlay, então, talvez seja melhor ficares aqui um pouco.
Bana her sabah kahvaltı hazırlayan küçük bir kız hatırlıyorum.
Lembro-me de uma rapariga que fazia-me o pequeno-almoço todas as manhãs.
Annem, kahvaltıdan önce bir tasarımcının elbisesini dikerdi... -... kumaşını göz kararı keserdi.
A minha mãe fazia um vestido de estilista num ápice, tirava as medidas de olho.
Kahvaltılık bir şey ister misin?
Queres pequeno-almoço?
Kahvaltı hazırlıyordum.
- O pequeno-almoço.
Gecenin bir yarısı kahvaltı hazırlarken buldum burada.
Encontrei-o aqui, a meio da noite, a fazer o pequeno-almoço.
Gecenin bir yarısı canı kahvaltı yapmak istemeyen insan mı var?
Não pode comer a meio da noite?
Sonra gidip kardeşim Norman'ı kahvaltı için uyandırmamı söyledi.
E disse-me para ir acordar o meu irmão, o Norman, para tomar o pequeno-almoço.
Kahvaltının kokusu o.
O que sentes é o pequeno-almoço.
Kahvaltımı çoktan yapmış olmam senin için iyi.
Para tua sorte já tomei o pequeno-almoço.
- Hayır, yani kahvaltı ediyordum...
- Prometo que vou falar contigo, mas tenho de falar com o Agente Bellamy. - Tomava o pequeno-almoço, e...
Evet şampiyonların kahvaltısı.
O pequeno-almoço dos campeões.
- Kahvaltılık almak için çıkmıştım.
Fui buscar o pequeno-almoço.
... dünyayı daha huzurlu bir yer hâline getirmek için yaptığımız şeyleri daha ayrıntılı konuşmak için Başbakan'ı yarın bana katılmak üzere kahvaltıya davet ettim.
convidei o Primeiro Ministro para me acompanhar amanhã no pequeno-almoço para que possamos discutir em detalhes os esforços que ambos estamos a fazer para assegurar um mundo mais pacífico.
O kahvaltının ardından, Başbakan binayı terk etmeden önce tüm tartışmalarımızın sonucunda yarın sabah bir demeç verilecek.
As nossas declarações, como resultado dessas discussões, vão ser feitas amanhã de manhã, depois desse pequeno-almoço e antes do Ministro partir. - Tens alguma coisa para comer?
Raymond'un her sabah kahvaltı yaptığı yer burası.
É aqui que o Raymond toma sempre o pequeno-almoço.
Hayır, her zamanki kahvaltısını yiyip gitti.
- Não, comeu o prato habitual.
Şimdi yemek yapıyorım. Kahvaltı hazırlıyorum.
Agora, vou cozinhar.
Kahvaltı eskiden bir aile öğünüydü.
O pequeno-almoço era uma refeição familiar.
Kahvaltıya gelin.
Venham tomar o pequeno-almoço.
Kahvaltı hazırlıyordum.
É o pequeno-almoço.
Kahvaltı böyle olur işte.
Belo pequeno-almoço.