Karım Çeviri Portekizce
44,648 parallel translation
Gördün demek. Uh, o benim eski karım.
Aquela era a minha ex-mulher.
- Oh... Bana eski karımın yanında işe girdiğini mi söylüyorsun?
Estás a dizer-me que trabalhas para a minha ex-mulher?
Kızlarımızı nasıl yetiştirsek diye karımla çok şey düşündük, inan buna. - Evet.
Eu e a minha mulher pensamos muito na forma como educamos as nossas filhas, acredite.
Karımı ısırır mısınız?
Podia morder a minha mulher?
Kurtarıcı'nın karımı buraya getireceğini bilmeliydim.
Devia saber que a Salvadora traria a minha mulher para aqui.
- İşte benim karım.
Essa é a minha miúda. Hmm.
Ya biliyorsun işte, bebekler karımın dengesini bozdu.
Acho que os bebés podem ter destroçado a minha mulher.
- Evet. Karım olur.
É a minha mullher.
Karım, en iyi arkadaşım, gitti. çocuklarım gitti, kariyerim gitti. ve kendimle anlaşmaya vardım.
Perdi a minha mulher, a minha melhor amiga, a minha filha e a minha carreira e estou a lidar com isto sozinho.
Kono, son on senemi avuç kadar bir hücrede Nugget diye bir müebbetlik ile geçirdim yani... yani karım hafta sonu kaçamağına gidiyoruz diyorsa, pek soru sormam.
Kono, passei os últimos 10 meses numa cela minúscula, com um condenado chamado "Nugget". Então, quando... a minha esposa quer uma escapadela de fim de semana, eu não faço perguntas.
Karımı öldüren insanlar.
Das pessoas que mataram a minha esposa.
Karımı uyandırıp kızımızın kayıp olduğunu ona söyleyemiyorum bile.
Não vou acordar a minha mulher e dizer-lhe que a nossa filha desapareceu.
Karım, avukatım ve dahiliyecim bana karşı komplo kurmuyorsa hayır, yok.
Só se a minha mulher, o meu advogado e o médico conspirarem contra mim.
Evet, çıkarımı kollayıp çok insana çok para kazandırdım.
Sim, foi assim que ganhei fortunas para muitos.
- Hadi dostum karım içeride.
Vá lá, meu! Deixa-me entrar.
- Karımın aklını çeldin. Senden kurtulmak istese de, gitmesine izin vermedin.
Seduziste a minha mulher, a seu favor, direi que a Katarina rompeu a relação,
-... ama karım ve çocuğum gitmişti.
A minha mulher... - A minha filha...
Benim karım sekiz aylık hamile.
A minha mulher está grávida de oito meses.
Efektler ve set robotları üzerinde çok sıkı çalıştım fakat işten çıkarıldıktan sonra kostüm dizaynı işine girmeyi düşünüyorum.
Trabalhei tanto em efeitos e adereços, mas desde que fui demitido, estive a pensar em fazer uniformes.
Saatli bombanın çıkarılmasına yardım mı edecek?
Ela vai ajudar a tirar o meu coração?
Sorun yeni karın mı?
A nova esposa não está a dar certo?
Edwards'ı bu olaya karıştırmasak olmaz mı?
A Edwards pode ficar de fora?
- Nadiren ortaya... ortaya çıkar ve bana bir hediye getirirdi, o hediyeyi açmazdım bile çünkü nasıl aldığını bilirdim.
E de vez em quando ela aparecia e trazia presentes que eu não abria porque sabia como é que ela os pagava.
Tüpünde kötü bir karışım varmış.
Teve problemas no tanque.
Karımla birlikte kafayı mı buldunuz?
Fumou um charro com a minha mulher?
ben karısıyla yanındayım, ve cocukları ağlıyor, biliyorsun, sadece sonunu beklersin.
Eu estava lá com a mulher dele e os filhos estavam a chorar, à espera do fim.
, Onun karısı... gözyaşlarıyla, ve ona yaslanmış, ve şöyle diyor, " Evet, git, aşkım.
A mulher dele estava lavada de lágrimas, debruçada sobre ele e disse : " Força, meu amor.
Daha önce olduğu gibi yaşamak istiyorum. Öncesinde gittim ve her şeyi karıştırdım. William bulundu ve herkesin dram tarafları açıldı.
Quero voltar àquilo que tínhamos antes de eu deixar tudo do avesso, ter encontrado o William e aberto a porta para o drama de toda a gente.
Catherine iyiydi, daima oradaydı, ben çalıştım ve o... o bana göz kulak oldu... ve ailemize, hayatımıza, ve, uh... tam bu noktada, karısından iş arkadaşına gitti.
A Catherine nunca me falhou. Eu trabalhava e ela cuidava de mim, da nossa família, da nossa vida e, a certa altura, ela passou de esposa a colega de equipa.
Mahpus damlarından çıkarılıp Five-O ile görüşmeye getirildiğime göre galiba bir suç dehasıyım ben.
Devo ser algum tipo de criminoso brilhante para que me tirarem da prisão para uma reunião com a "Five-O".
Umarım yakında bir şeyler çıkar.
Esperamos ter uma identificação em breve.
Sırf bu adamın hatırı için hayatlarınızı bağışlayacağım. Ama onu haksız çıkarırsanız, kimseyi affetmem.
Vou poupar-vos por causa da honra deste homem, mas se provarem que não são dignos, não pouparei ninguém.
Yani, el yazısı ve düz yazıların karışımı, g'leri yazma şeklim...
A mistura de letras cursivas e impressão, a maneira como faço o "G"...
Yaptıklarını haklı mı çıkarıyor bu?
- E isso faz parecer tudo bem?
Anladığım kadarıyla burada şeytan çıkarıyormuş.
Até onde sei, ele fez um... um exorcismo aqui?
Tamam, şimdi seni rahat bırakacağım çünkü yastasın ve sarhoşsun ama şunu anlaman gerek Porscha Williams, karını öldürmemiş olabilir.
- Vou deixar passar essa porque está a sofrer e está bêbedo, mas tem de perceber que a Porscha Williams pode não ter morto a sua esposa.
Kötü bir karışım.
Aquele cocktail desagradável.
Kapıları açmak lazım, ama kırmaya kalkarsak çatışma çıkar.
Se quisermos entrar agora, teremos que explodir aquelas portas. Isso significa danos colaterais.
Çok karışık biliyorum ama asıl önemli olan buraya hayatımı riske atarak geldim çünkü sen Kurtarıcısın ve ailenin sana ihtiyacı var.
É complicado, mas... O que interessa é que arrisquei a minha vida a vir cá, porque tu és a Salvadora. E a tua família precisa de ti.
Herkes MacLeish'e oy verdiğinde yüzünü görsem keşke. Kulaklarından duman çıkar mı dersin?
Ela devia seguir a recomendação do Senado.
- Dün bir kazaya karışmış. - Yani MacLeish hakkında bilgi getirirken yolda kaza mı yapmış? Görgü tanıkları arabayı bırakıp gittiğini söylüyor.
- Ela teve um acidente rodoviário ontem e uma testemunha disse que ela abandonou o local.
Umarım tanıyan biri çıkar.
Espero que alguém a reconheça.
Adliyeden randevu aldım bile yani akşamüstü karı, koca olacağız.
Já marquei uma audiência no tribunal, então, ao anoitecer, seremos marido e mulher.
Olay örgüsü Soğuk Savaş temalarının ilginç bir karışımı.
O roteiro é uma boa mistura de temas da Guerra Fria.
Beth'in bedenindeki katranın içinde bulunan hidrokarbon ve heterosiklik bileşikleri çözmek için... -... dizel yakıtı ve solvent karışımı.
Diesel e solvente para dissolver os compostos do piche na pele da Beth.
Ve biz de kar ortağı olduğumuza göre F-Braves kutu başına beş dolarını alacak ve biz de sıra dışı satıcılığımızın ödülü olarak payımızı alacağız.
E, como somos participantes nos lucros, os Bravos ficam com os 5 dólares por cada caixa deles, e cada um de nós fica com uma parte, pelas nossas vendas excepcionais.
Anladım ki hayat karşına ne çıkarırsa çıkarsın, iyi olacaktın.
Sabia que não importando o que a vida atirasse contra ti, Casey, que tu irias ficar bem.
Bar kavgasına karışalım.
Meter-nos numa briga de bar.
Organlarını sonra çıkarırım.
Posso arrancar-te os membros mais tarde.
Ben de tasmasını çıkarıp onun yerine sadece köpeklerin duyabileceği yüksek frekans yayan uzaktan kumandalı bir hoparlör taktım.
Por isso, substitui o telecomando da coleira dele por um altifalante que emitia sons de alta frequência que só os cães conseguem ouvir.
Nutraloaf vücut geliştirmekte olan bir mahkumun bütün besin ihtiyacını karşılayan, kafeteryadaki artıklardan yapılmış bir karışım.
A "dieta" é uma mistura das sobras do refeitório que proporciona todos os nutrientes ao desenvolvimento de um recluso.