Karıştır Çeviri Portekizce
6,962 parallel translation
Kaya gibi sağlam olana kadar karıştırılmazsa hiçbir şeye mani olmaz.
Se não for agitado até que endureça,
Yüzbaşı, İskoç tanıdıklarımı destekleyen akılsızca yorumlar yaptığımı kabul ediyorum. Tedbirsizliğim ne vatana ihanetle karıştırılmalı ne de yolculuğuma devam etmemi engellemeli.
Capitão, admito que fiz alguns comentários precipitados em apoio dos meus conhecidos escoceses, a minha imprudência não deve ser confundida por traição, nem deveria impedir-me de continuar a minha viagem.
Bayan Al Fayeed, bunların biraz kafa karıştırıcı olduğunun farkındayım.
Sra. Al Fayeed, Compreendo que tudo isto seja algo desconcertante.
Bu kafa karıştırıcı falan değil.
Isto não é desconcertante. Isto é...
Hayır, seçimlere hile karıştıracağını düşünüyoruz ama bu sorun değil.
Não, pensamos que ele manipulará as eleições, mas não faz mal.
- Günleri karıştırmışlardır. - Mümkün değil.
Devem ter-se enganado nas datas.
Ve böyle bir pisliğin peşinden gitmemek beni çok zorluyor ama polisler bağımlıların toplantılarına rozetlerini karıştırdığı anda alkolikler buraya gelmeyi bırakır.
E preciso controlar-me para não ir atrás dele, mas quando os polícias começarem a actuar em encontros do AA, é quando os bêbados vão parar de vir.
Sıkıldığımda fizik sayfalarını karıştırırım sadece.
Física eu só dava uma vista de olhos quando estava entediada.
- Irkla işi karıştırmayı sevmeyiz. - Kimi kandırıyorsun Tully?
Não gostamos de misturar raça com negócios.
Uzayı sizin etrafınızda bükerek algılarınızı karıştırıyor.
Está a confundir os vossos sentidos, distorce o espaço à vossa volta.
Labirent algıları karıştırıyor uzayı büküyor.
O labirinto, confunde os sentidos, distorce o espaço.
Aslında bu etkiyi büyüterek etrafınızda boyutsal bir balon yaratabilirim. Böylece Minotor'un bile aklını karıştırıp sizi bulmasını engelleriz.
Posso amplificar esse efeito, criar uma bolha dimensional à vossa volta, que confunda a tal ponto que nem mesmo o Minotauro possa encontrar-vos.
Sanırım hayır, karıştırdım herhalde.
Acho que não. Estou enganado.
Güvenlikten birisi, onu geç saatte arkadaki ofiste... -... bazı belgeleri karıştırırken yakaladı.
Um dos guardas apanhou-o no escritório fora do horário de trabalho, a folhear alguns papéis.
Belki de ismini karıştırıyordur.
Talvez ele tenha confundido o nome dela.
- Benim eşyalarımı mı karıştırıyordun?
- Andou a mexer nas minhas coisas?
Tüm bu annelik, Storybrooke ve tüm bu buz problemi ile ilgili sorumlulukların senin için ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini düşünemiyorum bile.
Não consigo imaginar como as coisas devem estar complicadas com as tuas novas responsabilidades como mãe e para com Storybrooke, e... este problema com o gelo.
Eğer çok yaşlı ve aptalsanız sosyal medya kafa karıştırıcı olabilir.
Quando eu era mais jovem, eu não saia muito.
Affedersiniz, delilleri karıştırıyorsunuz.
Com licença. Está a mexer nas nossas provas.
Arkamdan iş karıştırıp geçmişimi kurcaladın ve bununla beni kontrol etmeye çalıştın hemde evli olduğun gerçeği ortadayken.
Encontraste algo sobre mim nas minhas costas e depois... E depois fizeste um filme gigante, enquanto tu omitiste que foste casada!
Keşke erkek gururunu işe karıştırıp gizli tutmasaydın.
Quem dera não fosse tão machão e se deixasse de segredos.
Hayır, işle arkadaşlığı asla birbirine karıştırmam.
Não misturo a vida pessoal com trabalho.
Ne haltlar karıştırıyorsun?
Que estás a fazer?
Papa Midnite'la ruhları geri yollamak için büyüleri karıştırıyoruz.
Estou a trabalhar com o Papa Meia-Noite... para acabarmos com os espíritos.
Maalesef karıştırıyorsunuz.
O senhor deve estar enganado.
İki litrelik demir döküm kazan kullanarak insan kanı ekliyorsun, bir çay kaşığı kırmızı fosfor sonra insan saçı ile karıştırıyorsun.
Usando um caldeirão de 2 / 4 de ferro fundido, adicionas sangue humano, uma colher de chá de fósforo vermelho, depois, o cabelo humano.
Gördün mü aslında bu her zaman benim de kafamı karıştırmıştır.
Bem, olha... Na verdade, isso sempre me confundiu.
Bu gerçekten kafamı karıştırıyor.
Isto está realmente a mexer com a minha cabeça.
Yargıç ve jüriyi oynamak, insanların aklını karıştırıyor.
Isto de brincar de juiz e júri, mexe com a cabeça das pessoas.
Kırılma ışık indeksi, her zamanki şeyler, silikon dioksit, potasyum ve çinko oksit ile karıştırılmış.
O índice de refracção da luz encontrou o habitual dióxido de silício misturado com potássio e óxido de zinco.
- Evet, dediğim gibi çamuru karıştırıyorsunuz.
Sim, como eu disse, estão a retirar a lama.
Çok kafa karıştırıcı bu. İnan ki gerçekten anlayıp...
É muito confuso, nem sei se eu...
Doğru ya. Bu ikisini sürekli karıştırıyorum.
É verdade, confundo sempre essas coisas.
Taşınma usullerin çok kafa karıştırıcı da.
Porque o teu modo de mudanças é confuso.
Görgü tanıdığı farklı bir yerde gördüğü yüzü suçla ilgili olanla karıştırıyor.
A testemunha confunde uma cara que já viu noutro contexto com uma relacionado a um crime.
- Bazen satıcılar kendi özel karışımlarını yapmak için kokainle başka uyuşturucuları karıştırır.
- Às vezes, os traficantes misturam cocaína a outras drogas para criar um produto assinado.
Kafalarını sağlam bir polis hikayesiyle karıştırıyorum.
Deslumbro-as com histórias policiais.
Karıştırıp bekliyorsun.
Misturas e esperas.
Bir kaç gün önce iç çamaşırı çekmecemin karıştırılmış olduğunu fark ettim.
Mas há alguns dias, notei que a minha gaveta das cuecas estava uma confusão.
Hayır ama arama eğitimlerini onların çöplerini karıştırmakta kullanıyor.
Não, mas ela está a praticar o que aprendeu a vasculhar o lixo deles.
- Çöpleri mi karıştırıyorsun?
- Revistas o lixo?
- Çok kafa karıştırıcı ve çok çok hoştu. - Ona ne yaptın, Hodgins?
O que é que lhe fizeste, Hodgins?
Herkesin kafasını karıştırıp gittiniz.
Confundiste toda a gente.
Bazı şeyleri birbirine karıştırırız.
Nós embaralhamos as coisas.
Belki de kibir ve gururu birbirine karıştırıyoruzdur.
Podemos estar a confundir arrogância com orgulho.
- Kafamı karıştırıyor.
- É confuso.
Tuz katılaşma sürecini hızlandırır ama adam akıllı karıştımak lazım.
O sal acelera o endurecimento, mas tens de misturá-lo totalmente.
Belki de DJ'in kafası karışmıştır, cümbüşte falan olduğunu sanıyordur.
Acho que o DJ confundiu-se e pensou que isto era uma rave.
Cinderella'da, üvey kardeşler ayakları ayakkabıya girsin diye ayaklarını kesmişlerdir, ve en sonunda da gözleri güvercinler tarafından çıkarılmıştır.
Na Cinderela, as meias-irmãs mutilaram os seus pés para caberem no sapato, e os seus olhos foram eventualmente arrancados por pombas.
Kafan karıştı sanırım, değil mi?
Suponho que seja confuso. - Pois...
Sanırım meth göğüslerimden kan dolaşımıma karıştı.
Acho que a "meta" entrou na minha corrente sanguínea.