Karısı mı Çeviri Portekizce
10,555 parallel translation
Bunu da karısı mı yaptı?
A sua mulher fez isto também?
Ben senin karınım. Seni seviyorum. Sırların benimle daima güvende.
Sou sua mulher, amo-o, os seus segredos estão seguros comigo.
- Teknik açıdan konuşursak, bu alkol herhangi bir karışımın içinde kullanılır zaten.
- Tecnicamente falando, é qualquer coisa servida com um mixer.
- Sanırım sanırım onu oradan almış ve kafamızı karıştırsın diye kanı ve motel çarşaflarını oraya bıraktın.
Imagino que tenhas feito esse arranhão e deixado o sangue nos lençóis do hotel para dar-nos uma pista falsa.
"Steve onlar için James Dean Prenses Diana, John Lennon ve biraz da Noel Baba karışımıydı".
"Ele era uma combinação de James Dean, " da Princesa Diana, do John Lennon e talvez do Pai Natal.
Tahminimize göre elindeki tabelayı düşürdüğü yerde saldırıya uğramış. Ormanın içine sürüklenirken hayatı için savaşıyor olduğunu ve Salem'e gitmeyi düşünmediğini düşünecek olursak mantıklı bir çıkarım.
Supõe-se que foi atingido no local, e vê-se que se debateu enquanto foi levado para o mato e não a pensar em chegar a Salem.
Eğer karışımınızı Bayan Adalind üzerinde denediyseniz ve işe yaramaz hâle geldiyse... sanırım bana çok büyük bir iyilik yaptınız.
Se testaram a vossa mistura na Adalind, e ela agora é inútil, parece que me fizeram um grande favor.
Asit ve bazların karışımına benziyor. Bazı bölgelerde dokuları çürütmüş diğerlerini nötralize etmiş.
Parece uma mistura de ácidos e bases decompondo mais o tecido em algumas áreas, e neutralizando noutras.
Bir genç kızın yaşaması gereken sosyal hayatı yaşayamadığım için kafam çok karışık. Yaşayamıyorum çünkü kafamda başka bir şey var.
Tudo conspira para eu ser uma adolescente que não espera ter a vida social normal de adolescente se estou ocupada demais a preocupar-me com...
- Biraz dışarı çıkar mısın lütfen?
- Espera lá fora.
Etanol, isopropol, kloro-obenzilfenol... -... potasyum hidroksit karışımı.
Era etanol, isopropil, 2-benzil 4-clorofenol e hidróxido de potássio.
Belki senin kadar zengin değilim. Sadece dördüncü sınıftan ayrılan bir cahilim. Bir karım ve iki kızım var.
Gostava de ser tão generoso como vocês, mas sou só um analfabeto com a 4.ª classe.
- Ben karısıyım.
- Sou a sua mulher.
- Hayır. Dükün karısıyla mı?
A mulher dum duque?
Bu konudaki yanlış çıkarımım için özür dilerim.
Desculpem a minha conclusão errônea sobre o abuso.
Böylece yükü 1600'lerin Avrupa ürünlerinin mükemmel bir karışımı hâline geldi.
A sua carga é um admirável conjunto de produtos europeus dos anos 1600.
Ben gideyim, eserleri bulayım, bu karışıklığı toparlayayım.
Eu vou, encontro os artefactos e resolvo esta confusão.
- Ama ne? Çabuk çıkar mısın?
- Não há mas, fora daqui.
Selamlar! Güzel karım nasılmış bakayım?
Como está minha linda mulher?
Ve onu bu işe karıştırmayacağım çünkü o yanlış bir şey yapmadı.
E não vou arrastá-lo para isto, porque ele não fez nada de mal.
Sırlarımı nasıl ortaya çıkarırdın?
Como fazias para eu dizer os meus segredos?
İki seçeneğin var. Canını sıkıp yukarı çıkar ve kendine acımak için suya girersin ya da toparlanıp okula gider ve o kızı tanımıyormuş gibi yaparsın.
Podes lastimar-te escadas fora e tomar um banho de autocomiseração ou podes recompor-te, ir para a escola e agir como se nem conhecesses essa miúda.
O yüzden bana destek çıkar mısın lütfen?
Por isso, podes fazer-me um favor, por favor?
Şimdi, ya Kate'le bir dakika içinde konuşurum..., ya da diğer bacağına da bir tane sıkarım.
Agora, eu falo com a Kate nos próximos 60 segundos, ou coloco uma bala na outra perna.
Aruba'dakinde tatlı su var, ama Bay Isaacs'te tatlı ve tuzlu su karışımı var.
Em Aruba era água fresca, mas no caso do Sr.Isaacs, foi uma combinação de água fresca e salgada.
Sırf benim için özel karışım yaptılar!
Eles misturaram um sabor extra só para mim!
Bayım, karınız kaçırıldığınıza dair bir fikre kapılmış.
Senhor, a sua esposa pensou que você estava desaparecido.
- Aklım karışmış sadece.
Eu estava confusa.
Lütfen hepiniz odamdan çıkar mısınız?
Podem sair todos do meu quarto?
Karısı var mıymış?
Arranjou uma mulher?
Şimdi ise baştan çıkarıcı şey ortadan kalkmış oldu çünkü Tanrı bir kez daha benim kendim için yapamayacağım şeyi benim yerime yaptı.
E agora essa tentação foi removida, porque mais uma vez, Deus fez por mim o que não fui capaz de fazer por mim mesma.
çürümüş meyve ve ketçapın hoş karışımı.
Uma maravilhosa mistura de pão bolorento, fruta podre, e ketchup.
Ayrıca eski karısını aradığında Richie'nin yerini tespit edebiliyor muyuz bir bakalım.
E vamos ver se ela pode descobrir onde é que o Richie estava quando fez aquela chamada para a ex-mulher.
Bana verdiğiniz şehir ve tarih olan listeden bir bağlantıya ulaşamadım ama dün Richie'nin eski karısını aradığı yeri tespit ederken ilginç bir şey buldum.
Não tive sorte a ligar essa lista de datas e cidades que me deste, mas, quando segui a chamada do Richie para a ex-mulher ontem, encontrei algo interessante.
- Eski karımın evinin tam karşısında?
Eu sei. - Em frente à casa da minha ex-mulher?
Bay Durst, Lütfen öne çıkar mısınız?
Sr. Durst, pode chegar-se à frente, por favor?
- Ben kalabalığa daha iyi karışırım.
- Vou integrar-me melhor.
Onu benim bilgisayarımı karıştırırken yakalamış.
Ela apanhou-o a mexer no meu portátil.
Majid, Amerikalıları karıştırarak beni soktuğun riskin farkında mısın?
Majid, entendes o perigo em que me colocas ao envolver este americano?
Kafası karışık genç adamlara yardım eli uzatmak yerine, bir plan veriyorsunuz.
Vocês pegam em jovens confusos, e em vez de ajudá-los, dão-lhes um plano.
Mary Shelley adında Frankenstein Kalesi'nde birkaç gece geçiren bir tanıdığımız olmadı ve sırlarımızı ortaya çıkarıp bizim ismimizi değiştirip kaçmamıza neden olmadı.
E nunca conhecemos uma tal Mary Shelley, que passou algumas noites no castelo Frankenstein, tropeçou nos nossos segredos e nos forçou a mudar de nome e a desaparecer do mapa.
Kafana o kadar çok kurşun sıkarım ki, tanrı bile seni tanıyamaz.
ponho tantas balas na tua cabeça que nem sequer Deus te reconhecerá.
Ve şimdi koridora çıkıp karısı ve kızına, ömrünün çoğunu bu şehre hizmet etmek için geçirmiş bir adam için nasıl adalet olmadığını açıklamak zorundayım.
Tenho de ir para o corredor e explicar à mulher e à filha dele que não há justiça para alguém que deu a maior parte da vida em serviço?
Merhaba, ben Dr. Shepherd'ın karısıyım.
Olá, sou a mulher do Dr. Shepherd.
İyileşeceklerini söyledim ve lavanta ile hintyağı karışımı bir şey sattım.
Eu prometo-lhes saúde e vendo-lhes lavanda misturada com óleo de castor.
B şıkkı, kovayı ters çevir ve ortaya çıkar ki ben bunu yapmadım, tabii ki altında iki kafalı bir maymun vardı.
B, virar o cesto e mostrar que não tinha um macaco de duas cabeças escondido.
Benim hayatım... Karışık..
A minha vida é muito complicada.
Tüm bağlantılarımı aradım, hepsi kayıplara karışmış.
Tentei todos os meus contactos, eles desapareceram.
Diğer yol, karışık olan başsavcılıktan ve CIA'den arkadaşlarımı arayıp bir iyilik isteyeceğim. Arkadaşlarım, yer altının derinliklerinde çok karanlık ve çok kirli bir şekilde cehennemi yaşamanı sağlayacaklar
A outra forma, a forma complicada, peço um favor ao Procurador-Geral, aos meus amigos da CIA, e para pessoas mais obscuras, sujas e escondidas que vão fazer da sua vida um inferno.
Son olarak yanlış, biz askeri liderliği çocuklarımızın hayatlarını 200 yıllık geleneklere göre değil içlerindeki tanrı korkusuna yenik düşerek korusunlar istiyorum. Fakat onlar bu olanların yanlarına kar kalacağını sanıyorlar.
E é errado que a liderança dos nossos militares, os homens a quem confiamos as vidas dos nossos filhos, sintam-se tão protegidos por tradições de 200 anos que acham que não vão responder por isso.
Beyinlerine bir takım hücreler enjekte ediyordu fetal sap hücreleri ve bir çeşit yabancı maddenin karışımı.
A injetar os seus cérebros com uma coleção de células. Uma combinação de células estaminais fetais e matéria desconhecida.