Kaset Çeviri Portekizce
1,726 parallel translation
Ulan o kaset bizim uzay maceramızın tek belgesi.
É a prova da aventura no espaço. Desaparece!
O zamandan beri aynı kaset.
Tenho essa gravação há... Desde então.
Gözler objektife benzer, Fakat gerçekten gören kaset beynimizin arkasıdır.
Os olhos são como lentes, mas o que realmente se está a ver é a parte de trás do cérebro.
Al, işte kaset bu. Dinle.
Aqui está a fita.
O kaset Bay Chotlani'nin geçirdiği kazada yok edildi.
Essa cassete foi destruída... no acidente do Sr. Chotlani.
Eğer bu video kaset gerçekten sahteyse o zaman bu anlamsız şeyi yapan kim?
Se o vídeo é mesmo falso, quem é o responsável por este material absurdo?
Bana gönderdiğin kaset ve fotoğraflardan bahsediyorum.
Estou a falar da cassete e das fotos que me mandaste!
Fotoğraf ve kaset mi?
Fotos e a cassete?
Arkadaşlarıma danıştım. Bloke edilmiş mail almadığımız süre içersinde kaset kendi kendine en güçlü ispat olmayabilir.
Consultei os meus amigos, desde que não recebemos aquela chantagem, 350 01 : 11 : 06,564 - - 01 : 11 : 09,397 e a própria cassete pode provar tudo,
Peki o kaset?
A cassete de vídeo?
Sen Hong Kong'ta ortaya çıkmadan iki günde bu kaset geldi. Çok kızmama rağmen isteğine saygı gösterdim.
Recebi este vídeo dois dias antes de apareceres em Hong-Kong e, apesar de estar chateado, respeitei a tua escolha.
Kitty son görüldüğünde ise yata biniyordu, kaset görüntüsü de var.
A Kitty ia a embarcar, da última vez que a viram.
George Sr. kısa süre önce piyasaya sürdüğü kişisel gelişim kaset serisiyle yeni keşfettiği maneviyatını pazarlamıştı.
E vejo-as vezes sem conta. O George Sr. lançou recentemente uma linha de cassetes de auto-ajuda... que pregavam a sua recém-descoberta espiritualidade.
İçinde kaset yok.
Não tem cassete.
Ne tür bir kaset, biliyor musunuz?
Que tipo de cassete, sabe?
Video kaset üzerindeki parmak izleri mi diyorsun?
Aquelas impressões digitais na cassete de vídeo que recuperaste?
Bak Vanilla Ice, şu anda katil zanlısı durumundasın. Bu işin ucunda idam var. Gerçek idam, kaset ismi değil.
Vanilla Ice... a esta altura olhas para um "rap homicídio", que te pode levar à pena da morte, e não falo do título do disco.
- Danny'ye mümkün olan bütün kameralardan kaset toplamasını söyle.
Pede ao Danny que recolha todas as gravações disponíveis.
Steve Taylor dört yıl önce videosunun içinde bir kaset unuttu...
Há 4 anos atrás, Steve Taylor deixou acidentalmente um filme no vídeo...
... video kaset yada DVD sadece 9.99 dolar.
- Férias da Páscoa em vídeo e DVD por 9,99...
Evet, ben, sipariş vermeyi düşünüyordum kaset, video kaseti üniversite kızları ve çılgınlar, çılgınlıklar.
Estava a pensar encomendar o vídeo... sobre as universitárias e a loucura.
Bir şişe şarap açarız bir de kaset kiralarız.
Podemos comprar uma garrafa de vinho e alugar um vídeo.
Arkadaşım Bree, gizemli bir kaset keşfetmişti.
Uma cassete misteriosa fora descoberta pela minha amiga Bree.
Neyse, geçen hafta kaset ortaya çıktı. Danny'nin amcası öleli çok oldu. Ama adamlarından biri anlaşma yapmış.
De qualquer maneira, na semana passada uma dessas cassetes apareceu... e o tio do Danny já desapareceu à muito tempo mas um da equipa dele quis fazer um acordo.
Birden bire fikrini değiştirecek olursa kaset polise gider.
Se por alguma estranha possibilidade, ele mudar de ideias... a cassete vai para a polícia.
Yoksa kaset polise gider.
Ou a cassete vai para a polícia.
- Kasa açılmadan kaset yok. - Aynen öyle.
Não tem a cassete, até esse gajo abrir o cofre?
Eddie, sizin eski analog sisteminiz, mevcut tehlikeleri analize ve geçmiş olayları arşivlemeye yarayan video kaset üstüne kurulu.
Eddie, o teu sistema analógico depende de cassetes... para analisar ameaças actuais e arquivar factos passados.
- Takılıyor veya kaset yiyorlar mı?
- Às vezes encravam ou comem a fita?
Çektiğimiz kaset bu.
Esta é a cassete que gravámos.
Sana bir kaset ayarlayayım.
- Claro, vou buscar a cassete.
Kaset mi?
Gravação?
Babanın on yıl önce çalıştığı davada, kimliği belirsiz kurbandan sperm aldığını gösteren bir kaset var.
Temos imagens suas a retirar sémen de um caso Jane Doe... no qual o seu pai trabalhou há dez anos.
Bunun sadece bir kaset olmadığını nereden bileyim? Beni dinle.
Como vou é que saber que isto não é uma gravação?
Ama şu andan itibaren benim güvenilir IPOD'um ve kaset adaptörüm var.
Mas, por agora, tenho o meu fiel iPod e o adaptador de cassetes. Boa.
Bana yola çıkmadan kaset çaları kontrol etmediğini mi söylüyorsun?
Não verificaste o rádio antes de sairmos?
Reddedilemez kanıt diyebileceğim bir kaset.
Um pequeno programa a que chamo'Provas Irrefutáveis'.
İki dakika arkaya gitti, çıktı, kaset bozuk.
Foi lá dentro dois minutos e quando veio disse que a cassete estava estragada.
Kaset kaybolabilirdi, ya da kazara silinebilirdi.
A cassete podia perder-se ou ser apagada acidentalmente.
Jüriden birine şantaj için kullandığı bir kaset olduğunu mu söylemiştin?
Disseste que ela tinha uma cassete, para chantagear alguém do júri?
Belki gelecek sene, yanımda bir kaset getirmeliyim.
- No próximo ano trago uma cassete.
- Sana karışık kaset yapmış.
- Trouxe-te uma compilação.
Kaset yok.
- Não há.
Kaset sende mi?
Tens a cassete?
- Kaset ne kadar uzunlukta olsun?
- Quando queres fazer essa cassete?
Postayla bir video kaset almış.
Recebeu uma cassete de vídeo no correio.
- Ne yani, kaset sahte mi?
- Então? O vídeo é falso?
Kaset işi tamam.
A cassete está terminada.
Kaset tekrar ediyor.
O vídeo está em loop.
- Öyleyse kaset nerede?
- Então onde é que ela está?
- Bir çeşit kaset ya da...
Uma cassete, ou...