Komşu Çeviri Portekizce
1,721 parallel translation
Merhaba komşu.
Olá, vizinho.
İyi söyledin, komşu.
Bem dito, vizinho. Salut.
Yaşlı bir komşu parçası mı?
Quem é que vai reportar-nos, um velho chato de um vizinho?
Dünyanın dört bir tarafından binlerce gazeteci komşu Afganistan'daki savaşı gözlemlemek için İslamabad'a gelmişlerdi.
Milhares de jornalistas de todo o mundo foram para Islamabad, a fim de cobrir a guerra no vizinho Afeganistão.
- Jack Ketchum - KOMŞU KIZI
"A Vizinha"
"Jessie ve Tod lezbiyen bir çiftle komşu oldular, Bev ve Nina."
E a Jessie e o Todd passam a ser vizinhos de um casal lésbico, a Bev e a Nina.
- Anlamadım? Tıpkı soğuk sudaki penis gibi işte böyleyim komşu.
Como um penis na água fria, é assim que estou vizinho.
- Komşu aşağı düştü. Çocuğu oradan çek!
Tire a criança daqui!
Bizim yardıma ihtiyacımız yok, komşu.
Não precisamos de um elevador, vizinho.
Onun için ben yokum, komşu.
Para ela eu não existo, vizinho.
Komşu bir köy olağanüstü bir durum nedeniyle acil yardımımızı istedi. Üstüne üstlük bir de bölgeye insan yiyen bir kaplan geldi.
Uma aldeia vizinha está aflita e precisa da nossa assistência, para já não falar da chegada à região dum tigre devorador de homens.
Bu yüzden iki iyi komşu olarak kalmalıyız.
É por isso que só podemos ser bons vizinhos.
İki komşu gezegen Mars ve Venus Dünya'ya dönüştürüldü.
Dois planetas vizinhos... Marte e Vénus... foram terraformados.
Komşu kabileler sayıca bizden üstün.
As tribos vizinhas são mais do que nós!
Komşu olarak barış içinde yaşayabileceğimizi düşünmüştüm. Ama sanırım yanılmışım.
Pensei que podíamos viver como vizinhos em paz, mas parece que estava enganado.
Bu satıcılarla komşu çocuklar.
Crianças a andar de bicicleta ao pé de traficantes de droga.
Komşu oluyoruz.
- Vamos ser vizinhos.
Bu kadınla komşu olmak istemiyorum.
Não vou ter essa mulher como vizinha.
Amigo kız komşu ilçeye fırlatıldı.
LÍDER DE CLAQUE ARREMESSADA PARA A CIDADE VIZINHA
O komşu çocuğu, Mike Wilden vardı ya?
Lembras-te daquele miúdo nosso vizinho, o Mike Wilden?
Akıllı temiz insanların komşu olduğu mu?
E a família perfeita, como vizinha? Sim.
Buna karşın, senin babanın 20 yıllık, komşu gözetimine güvendiği bir arabası var ve dava açılmaz.
O teu pai tem um carro de 20 anos, faz parte da associação local e não me vai processar.
- Teşekkür ederim. Bir "hoşgeldin komşu" içkisi ister misin?
Tome uma bebida de "bem-vinda à vizinhança".
Oh, mike. Birbirimizin başına pek çok dert açabiliriz, ya da bildiklerimizi unuturuz ve iyi birer komşu oluruz.
Então, Mike... podemos arranjar muitos sarilhos para nós os dois, ou podemos esquecer o que pensamos saber e ser bons vizinhos.
Selam, komşu.
Olá, vizinho.
Komşu birazdan gelecek. O zaman öğreniriz.
A vizinha deve estar a chegar, por isso, já vamos saber.
Bir komşu onları yaklaşık yarım saat önce eve girerken görmüş.
Um vizinho viu-os entrar há meia hora.
Birbirine komşu kaburgalar arasındaki kaslarda bulunan, kemiklerdeki çentikler ve kan akışı... bıçaklanmayla uyumlu.
Cortes nas costelas e hemorragias nos músculos intercostais adjacentes indicam que foi apunhalada.
Kendi çöp kutusunda hiç yer kalmamış olan komşu gibi..
Como o vizinho cujo contentor já estava cheio.
- Selam komşu.
Olá, vizinho.
Düşman, kelleniz karşılığında Gestapo'dan ödül alacak olan yaşlı komşu kadın olabilir.
Pode ser a velhinha do lado que quer receber o prémio que a Gestapo vai dar pelas vossas cabeças!
Yeni komşu.
O novo vizinho.
Şimdi, düşmanca duygularla bizi yok etmeye çalışan komşu şehrin saldırısı öncesinde...
Quando estamos prestes a ser subjugados por uma cidade vizinha hostil, surge um novo governo.
Komşu kasaba bizi yok etmek üzereyken yeni bir hükümet ortaya çıkıyor.
Quando estamos prestes a ser subjugados por uma cidade vizinha hostil, surge um novo governo.
Daha birkaç hafta önce bu masada oturmuş çiftliğimizi, komşu kasabanın bir sonraki saldırısından nasıl koruruz diye düşünürken şimdi oturmuş çikolatalı keklerimizi yiyerek paket takibi hakkında gevezelik ediyoruz.
Há apenas algumas semanas, estávamos sentados nesta mesa a tentar descobrir como iríamos proteger a nossa quinta da cidade vizinha. E agora estamos sentados, prestes a comer panquecas com flocos de chocolate e tu a falares sobre a contabilidade dos pacotes, é...
Beni paçoz bir boyacıyla, dandik bir fotoğrafçıyla ve komşu kızla aldattın da ondan!
Porque me traíste com um pintor medíocre, um fotógrafo de merda e com a vizinha.
Bunu yan komşu verdi.
A nossa vizinha deu-me isto.
Eğer istersen dışarıdaki komşu kameralarına da bağlanabiliriz.
Se quiser apanhamos as câmaras dos vizinhos também.
Bizim komşu, çıkagelmiş. O yıl hasat iyi oldu diye bize mısır getirmiş.
Era o lavrador que vinha oferecer-nos milho, tinha tido uma óptima colheita.
Sonra komşu Johnny geldi.
Até que o vizinho Johnny chega a casa.
Merhaba komşu.
Olá, vizinha.
Michelle bana komşu olduğunuzu söyledi.
A Michelle disse-me que vocês são vizinhos.
Nesiller boyu Kara Akrepler denen seçkin savaşçılar, bütün komşu kabileler üzerinde hüküm sürdü.
Durante gerações, os guerreiros de elite, os Escorpiões Negros, detiveram o domínio sobre todas as tribos vizinhas.
Manastıra komşu bir restaurant açtı.
Abriu um restaurante na vizinhança das "Irmãs do divino Tubérculo."
O bölgeye komşu olan hiç bir bina yok yani orada düşmüş olamaz
Não existem edifícios adjacentes à central de estacionamento, por isso ela não caiu lá.
Duvarlar kalın, az sayıda komşu var ve evler birbirinden uzak.
Paredes grossas, os vizinhos são poucos e distantes.
Komşu yoktu.
Não havia vizinhos.
Şimdi bütün konu komşu öğrenecek.
O bairro inteiro vai saber.
bizler, sizin komşu denzinleriniziz, sizlerle kardeşiz.....
Nós somos os vossos amigos denzins, os vossos ilustres irmãos
Birkaçı dışında bu gezegenlerin çoğunun birbiriyle düzenli bağlantısı yok.Ama olanların da komşu gezegenlerinde hastalıktan iz yok.
A maioria desses planetas não mantém contacto regular entre si, mas alguns deles mantêm contacto regular com outros planetas vizinhos, que continuam completamente inafectados.
Gelen, komşu kızı Allison Rolen'dı.
Allison Rolen.