Nak Çeviri Portekizce
2,679 parallel translation
Belki de Sığınak'ın yöneticisi olarak kamayı istersin?
Talvez gostarias de continuar como chefe do Santuário?
Pekin Sığınak'ı küçük Ralphie'leri çok hızlı yetiştiriyor.
O Santuário de Pequim tem alimentado com sucesso os pequenos Ralphies.
Bunlar Will Zimmerman ve Henry Foss, Sığınak'tan arkadaşlarım.
Estes são o Will Zimmerman e o Henry Foss, meus amigos do Santuário.
Onlara bir sığınak aradığını söyle onlarla arkadaş olup, gözlerine girmeye çalış.
Diz-lhes que procuras asilo, faz amigos, torna-te querido.
Bu bir Kulamanu Heiau, bir kadim tapınak, bir mezarlık, gizli bir kabristan.
Isto é uma Kulamanu Heiau... Um templo antigo e... Um cemitério, cemitério sagrado.
JSOC istihbaratını ve ekibin yakalandığı bölgenin son termal görüntülerini topladık. Uydular eski sığınak çevresinde ani hareketlenmeler saptamış.
Com base nas informações da JSOC e nas imagens térmicas da área onde a equipa foi presa, os satélites detectaram agitação de recente actividade neste abrigo de guerra coreano.
Bölge temel olarak tünellerle çevrilmiş bir sığınak.
Tudo bem, ouçam. Este complexo é basicamente, um abrigo cercado por túneis.
Şanslıyım ki, geleneklerine göre, ihtiyacı olana yemek ve barınak verilirmiş ve kesinlikle öyle oldu!
Felizmente para mim, o costume dita que ofereçam comida e abrigo aos necessitados. E eu era um deles.
Annemin tüm yaptığı PBS izlerken, nakış yapmaktır.
Tudo o que a minha mãe faz é tricotar enquanto vê televisão.
Harika eski bir sığınak.
Fixe, um bunker antigo.
Hurdayla dolu eski bir sığınak.
É só um bunker velho cheio de lixo.
Sonra orayı sığınak olarak kullandı.
Mais tarde, passou a usar o apartamento como refúgio.
Burası tapınak değil.
Não estás no templo.
Evet. Büyük özel bir sığınak.
Sim, é um bunker especial.
Özel sığınak mı?
Um bunker especial?
Haritada sığınak işaretli değil.
O bunker não está indicado no mapa.
Hayır, Ama birkaç tekne, sığınak veya battaniye...
Não, mas talvez uns barcos. Abrigos e cobertores.
Sığınak bu tarafta.
O bunker é por aqui!
Tapınak gibi birşeye benziyor?
Parece um templo ou um santuário, sabem?
Turplar, balkabakları, böğürtlenler, mısır unu, kınakına ağacıyla bile.
Nabos, abóboras, amoras, farinha de milho, casca de árvore.
Bir barınak bulmalıyız.
Precisamos encontrar um abrigo.
Gizli barınak.
Um covil.
- Gizli barınak.
Um covil.
Nik Nak ister misin?
Queres um Nik Nak?
Tamam ama sonra ağzımda cips tadı olacak.
Está bem, mas mais tarde a minha boca vai saber a Nik-Nak.
Eski efsanelerde iyileştirme gücü olduğu söylenen bir tapınak bulmamız gerektiğini söyledi.
Contou-me que tínhamos de encontrar um santuário, um antigo mito que tinha poderes curadores.
Bu tapınak, çorak bir kıyısı olan boş bir adadaydı.
Numa ilha ausenta de vida natural, numa costa deserta.
Sen direnişçilere barınak sağlar ve besleyebilirsin.
Pode alimentar e abrigar os que por aqui passarem.
Grönland'a ilk seyahatimizde cihazlardan birini, Yığınak Buzuluna kuruyorduk.
Na minha primeira ida à Gronelândia, estávamos a montar uma das câmaras no Glaciar de Store.
Fikir, Yığınak denilen bu buzuldan ortaya çıktı.
E essa ideia surgiu de um glaciar chamado Store.
Onlar için barınak diyorlar.
Dizem que é um santuário para eles, mas...
- Benim için de bir barınak tabii.
- É mais um santuário para mim.
Sığınak
O Refúgio
Böyle konuşmamalısın. Burası bir tapınak.
Não podes falar assim, Isto é um templo.
Daha ileriye. Nakış bölümüne gel.
Adiante para os bordados.
"Rengârenk nakışlı keten korsajlar..."
"As camisolas de linho de cores variadas"
Nakışı âdeta dalyayı andırıyor.
Um bordado que imite uma dália.
Buralarda nakış için kusursuz bir kumaş olacaktı.
Tenho um tecido no qual ficaria maravilhoso o bordado que pensei...
Söylersem, beni nakışçısı yapar.
Para acabar como a bordadeira permanente dela?
Bitmek bilmeyen nakışlardan bıktım usandım!
Estou farta desta tapeçaria inacabável!
Marie-Louise, yani nakışçım hasta. Ve kraliçe, dalya deseni yapmamızı istedi.
Marie-Louise, minha bordadeira, está doente e a Rainha pediu-me que lhe fizesse um modelo de dália.
Madam Campan, bana iyi bir nakışçı olduğunu söyledi.
Ela assegurou-me que borda muito bem.
Ona göre nakış yapmam ve kitap okumam aynı şeyler.
Ele não sabe a diferença entre ler e bordar.
Teslim ettiğimiz vakit, kraliçeye nakışı senin yaptığını söylerim.
Quando for oportuno, direi à Rainha que bordou a amostra.
Benim nakış yapabildiğimi bilmiyor.
A rainha não sabe que bordo.
Nakışı tamamlaman ne kadar sürer?
Quanto demorará para fazer o bordado?
Nakış yanında mı?
E o bordado?
Defter ve nakış yanında mı?
Tem o caderno de bordados?
Bu dalya nakışını iki gün önce istemiştim.
Há dois dias pedi que me bordasse uma dália.
Altınlar yaptığınız nakış için.
Dê estas moedas de ouro à sua bordadeira.
Öyleyse sana iyi bir sığınak gerekecek.
Então, vais precisar de um casaco quente.