Nevi Çeviri Portekizce
1,751 parallel translation
Bak, Dana'nın senin için çok şey ifade ettiğini biliyorum ama bunun için, bir nevi kaçak durumuna düşmeye değer mi?
Sei que gostas muito da Dana, mas achas que vale a pena abandonares a missão?
- Evet, bir nevi.
Sim, mais ou menos.
- Bir nevi. Jerry Friddle'ın kafasına bir demiryolu çivisi çaktın.
Enfiaste uma agulha de caminhos-de-ferro no crânio do Jerry Friddle.
Evet, bir nevi, Bayan Reynold's ve annesiyle kalacağım.
- Mais ou menos. Vou morar com a menina Reynolds e a mãe dela.
Polislik sadece insanları tutuklamak demek değildir. Nişancılık, bir nevi askeri eğitim var.
O trabalho da polícia não consiste apenas em lidar com as pessoas, mas também na perícia de atirador, no treino paramilitar...
Bill asırlardır onun bir nevi yatıştırıcısı gibi oldu.
Ele é a droga preferida dela há séculos.
Ve sen de, Mugabe'nin olayı İngiltere'ye yıkmasının asıl sebebinin bu olduğunu düşünüyorsun, öyle mi? Bir nevi.
Percebe que isto só valida a alegação de Mugabe que a Grã-Bretanha está por detrás disso?
Paran aynen yatmaya devam edecek fakat bunu, bir nevi bağış olarak kabul etmeni isterim.
O teu dinheiro, obviamente, vai todo para o Tesouro mas pensa nisso como... uma doação.
Bir nevi sigorta.
Protecção.
Neden geçmişini bir nevi tehdit gibi görüyorsun?
Porque vê o seu passado como uma ameaça tão grande?
Bir nevi ayrılıyor. En azından, eskisi kadar etrafta olmayacak. Çünkü Sam'i ilk sıraya koyuyor.
Vai-se quase embora, ou pelo menos, não estará tão presente, porque põe a Sam em primeiro lugar.
Bir nevi öğreticiler tarikatı.
Algum tipo de culto de mentores.
Lise sondayım, yani bu yıl bir nevi zafer turum.
Agora sou finalista, portanto este ano a modos que é a minha volta da vitória.
Çektiğim bu ızdırap, insanlara bu güne kadar davranış şeklimin bir nevi kader intikamı mı?
Este meu sofrimento é um castigo do destino pelo modo como trato as pessoas? "
Bir nevi, evet.
De certa forma.
Çok büyük bir yayınevi değil ama annem çok gururlu.
Não é Simon Schuster mas minha mãe está orgulhosa
Bir nevi kayboldum.
Tipo... desapareci.
Biz de bir nevi laboratuar ucubeleriyiz.
Somos simpatizantes de anormais, neste laboratório.
Yani bir nevi dünyalar arasındaki zarı geriyor. Bu sayede de bu taraftan onların görüntülerini görebiliyoruz.
A janela, essencialmente, estende a membrana entre os nossos mundos e permite-nos...
Geçen gece Ryan'la nişanımızı iptal ettikten sonra tekrar nişanlanmadan önce bir nevi bilirsin işte Baze'le yattım.
Na outra noite... depois de o Ryan e eu termos acabado o noivado, mas antes de reatarmos, eu fiquei que... sabes, eu... - Fiz sexo com o Baze.
Ben, bir nevi genlerinin yarısını taşıyorum.
Eu meio que tenho os seus genes.
Yani senin adını gördüğümde ve dosyanın başında adresini gördüğümde, ben bir nevi...
E minha assistente social ia demorar uma eternidade para que assinassem, quando vi o seu nome e endereço no ficheiro, só... Certo, até que assine esse pedaço de papel, ainda é legalmente... meu pai. Meio que...
Her mikro parçacık bir seri numarasına sahiptir. Ayırt etme amaçlı bir nevi elektronik atış artığı gibidir.
Cada microponto tem um número de série para objectivos de identificação, como o GSR electrónico.
Hannah senin 6 aydır bir nevi seks diyetinde olduğunu söyledi.
A Hannah diz que fizeste uma pausa sexual de seis meses.
Bir nevi pusula. Ama vampirleri gösteriyor.
É uma espécie de bússola, mas indica os vampiros.
Bazen intihara meyilli biri, intihardan önceki son günlerde aileye "Sizi seviyorum" der. Bir nevi veda.
Por vezes uma pessoa suicida, nos dias que levam até ao acto, proclamará "Eu amo-vos" à família, como uma despedida.
Bir nevi deneme tahtası sayılırım.
Uma espécie de alvo fácil.
Bir nevi teşekkür gibi. Yani katilimiz buradan vurmuş.
- O assassino bateu-lhe aqui.
Yani bir nevi köpek sever gibi.
É como gostar de cães.
Aslında Amerikalıların aradıkları bir nevi saygılı saygısızlık.
Acho que é preciso um tipo... de desrespeito saudável por tudo que é querido pelos americanos.
'Bir nevi Metodist gibi olsun mu? '
Poderia trocar por metodista? "
Bir nevi.
Mais ou menos isso.
Bir nevi, "şimdi ne yapacağız" durumu.
Tipo "o que fazer agora?"
Bir nevi eridi ve şu kanala girdi.
Ele como que derreteu e escorreu para o esgoto.
Kanıta saçma dedi. O da sana bir nevi aptal demiş oldu.
Ele chamou às provas "tretas" e ela chamou-lhe estúpido.
Çünkü şu an, bir nevi aile şeyinin ortasındayız ve...
Porque parece que estamos numa coisa de família, então...
Hayatımın geri kalanından bir nevi istifa ediyorum.
É como demitir-me para o resto da minha vida.
Yani bir nevi kişisel bir soru bu.
Portanto é uma espécie de... pergunta pessoal.
Bilgi de bir nevi güçtür.
A informação também é poder.
Sanırım bu bir nevi isteğimin gerçek olmasıydı.
Acho que foi uma espécie de concretização de um desejo para mim.
Bu bir nevi doğmak.
está por nascer
Bak, Sheldon'ın Stan Lee'yi kaçırmasından bir nevi ben sorumluyum ve gerçekten telafi etmeyi çok istiyorum. İşte ben de belki sen bana telefon numarasını verirsin de ben de onlara bir buluşma ayarlarım diye umuyordum. Özür dilerim.
Sou a culpada de o Sheldon ter perdido o Stan Lee e quero muito compensá-lo, por isso, esperava que me pudesses dar o número de telefone dele, para eu tentar que se encontrem.
Biz de bir nevi aileyiz.
E somos uma espécie de família.
Bir nevi.
Mais ou menos.
Bir nevî gitmeye hazırdım.
Eu estava pronto para ir.
İyi misin diye bakmak için. Yani bir nevî bir insan ile insana benzer birinin sohbeti.
Ter certeza de que está bem, um pouco de interação entre humano e humanoide.
Evet bir nevi öyle.
Parece um dos teus livros.
Ve ben bir nevi grubumuzun ona hitaben yapacağı övgü konuşmasından sorumluyum da.
Trabalhámos com o seu pai nas aulas de Anatomia.
Zannedersem en kolay yol bezi, bir nevî kâse gibi kullanmak.
Acho que a maneira mais fácil seria usar a fralda com uma taça de sabores.
Bir nevî saklıyordum ama... Şey...
Estava a guardá-la, mas...
Yani yüz derisini çıkarmak zorunda kaldın. Bir nevi.
Por outras palavras.