Nobet Çeviri Portekizce
2,224 parallel translation
Matematiğe giriş sınıfında gördüğüm kız, Navid'in bayıldığını söyledi, ama beden eğitimi dersinden arkadaşım Abby, nöbet veya benzeri bir şey geçirdiğini söyledi.
Uma rapariga da minha aula de matemática disse que o Navid desmaiou, mas a Abby, da aula de educação física disse que ele teve uma convulsão ou algo assim.
Yumurtalar ve iribaşlar büyürken anne ve baba, onları yırtıcılardan korumak için nöbet tutmayı sürdürüyorlar.
Enquanto ovos e girinos se desenvolvem, ela e o macho vigiam, garantindo que estejam a salvo de predadores.
Gözbebekleri genişlemiş. Dezoryantasyon ve nöbet belirtileri var.
Pupilas dilatadas... desorientação, sinais de um ataque epiléptico.
Sanki nöbet geçiriyor gibiydi.
É como se ele estivesse a ter espasmos.
Leydi Vivian'ı kontrol edin ve odasının kapısında nöbet tutun!
Procurem a Lady Vivian, e vigiem a porta do quarto dela!
Bir memur sürekli nöbet tutacak.
Vai estar um polícia a vigiar o tempo todo.
Çiftleştikten sonra, yumurtalarını bırakana kadar dişinin üzerinde nöbet tutuyor.
Depois de acasalar, ele paira sobre a fêmea, guardando-a até que ela desove.
Her aile bireyi muhtemel tehlikelere karşı sırayla nöbet tutar.
Todos os membros fazem turnos de vigilância e estão atentos ao perigo.
Böylece biri nöbet tutarken, diğer herkes dinlenebilir.
Enquanto um vigia, todos os outros podem descansar.
Bir adam başımızda nöbet tutarken geri kalanlar kafa derisi yüzdü.
Enquanto 1 homem nos vigiava, o resto removia o cabelo.
Nöbet sırası sende diye biliyordum.
Pensei que estava a vigiar.
Şaka yapmaktansa nöbet tutsan daha iyi olurdu.
Devia ter se esforçado para ficar de vigia em vez de fazer piadas.
Daha önce nöbet geçirmemişti.
Ela nunca teve ataques.
Nöbet için ayrı adamlar vardı.
Cotratam outro homem para isso.
Bugün, sabah beşte ülkemizin en kuzey sınırında nöbet tutan sınır muhafızlarına saldırı gerçekleştirildi.
Hoje às 5 da manhã, uma patrulha fronteiriça foi atacada a tiro quando fazia a ronda na fronteira-norte do nosso país.
Seansa az kaldı. Birazdan hepimiz nöbet geçireceğiz.
Por mim, dava-lhe um tiro antes da sessão.
Bir bakıma nöbet geçiriyor olması iyi bir şey.
Não, é verdade. De certo modo, o ataque foi de facto benéfico.
Küçücük miktarda fışkıran kan nöbet geçirmenize sebep olmuş.
Foi apenas um minúsculo esguicho de sangue. Provocou o teu ataque.
Yüzbaşı Dias, hava nöbet tutmak için çok soğuk.
Centurião Dias, está frio demais para ficar de vigia.
Nöbet tutmuyorum. Sadece orada ne olduğunu merak ettim.
Não é a minha vez de vigiar.
Birazdan nöbet değişimi olacak.
Está quase na hora do próximo turno.
Çocukların bana anlattığı kadarıyla uyarıcıya duyarlı miyoklonik nöbet geçirmiş gibi gözüküyor.
Pelo que os rapazes falaram... foi uma convulsao mioclónica sensivel a estimulo.
Yarın ki nöbet için beni idare eder misin?
Podes fazer o meu turno amanhã?
Nöbet değişimi!
Você foi rendido.
Sabaha kadar nöbet tutun.
Deus cobriu o horizonte.
Bu gece nöbet senin Swire.
Swire, fica de guarda hoje.
Herkes, Madhavgarh'a karşı nöbet tutacak. - Evet.
Todo o mundo, o turno acampa atrás das colinas de Madhavgarh.
Ama nöbet geçirmiyordum.
Mas eu não estava a ter uma birra!
Şu an nöbet onun ama yapması gereken işi yapmak yerine burada seninle duruyor.
Supostamente, é o turno dela, mas, em vez de fazer o que lhe compete, está aqui contigo.
Nöbet senin.
É o teu turno.
Şu an nöbet sende.
É o teu turno.
İlk nöbet kim tutacak?
Quem fica com o primeiro turno?
Nöbet geçiriyor ve hiç de akıllıca lafla etmiyor.
Está com algum acesso, há pouco senso no que diz.
Siz dinlenirken biz ikimiz nöbet tutar ve sizi koruruz efendim.
Nós dois te guardaremos e velaremos o teu repouso, - para tua segurança.
Siz dinlenirken biz burada nöbet tutuyorduk. Birden müthiş bir böğürme duyduk, sanki boğa hatta aslan sesine benziyordu.
Ao vigiarmos o vosso sono, agora mesmo ouvimos um ruído, qual rugido de touro.
- Büyük ihtimal nöbet geçirip bayılmış.
- Certamente é culpa de um desmaio.
- Nöbet geçiriyor.
- Ele está a ter uma convulsão.
- Nöbet geçiriyor.
- Ele está a ter ma convulsão.
Bella'ların evinde sırayla nöbet tutacağız.
Vamos, também, fazer turnos para guardarmos a casa da Bella.
Sürekli nöbet geçiriyordum... Ne zaman ben... bilirsin?
Eu tinha convulsões que me derrubavam o tempo todo... sempre que eu tentava, sabes...
9. sınır nöbet kulübesi Teğmen Andrew Mitrofanovic "Sowyetler Birliği Kahramanı" ünvanını kazandı.
Tenente Andrey Mitrofanovich Kizhevatov, foi condecorado com o titulo de herói da União Soviética.
Ağaçlık alanda kostümlü 3 kişi nöbet tutacak.
Os trigêmeos estarão na floresta a usar fantasias iguais às nossas.
O zaman bu nöbet yerini bırakıyorum.
Então, vou deixar este posto!
Senin nöbet tutman gerekiyordu.
Devias estar a vigiar.
Percy, Ginger, aşağı gidin de Sneddon'lardan nöbet devralın.
Percy, Ginger, desçam e ajudem o Sneddons.
Önce adamlarının yarısını gönderecekler. Naritsugu geçerken diğerleri nöbet tutacak.
Provavelmente metade dos homens atravessará primeiro, depois a guarda do Lorde.
Burada ateşin yanında uyuyabilirim ve ne olur ne olmaz diye nöbet tutarım. Bakarsın şu ucube götlü mutan tavşanlar saldırır.
Eu durmo ao lado do fogo... e vou cuidar... que nenhum coelho idiota mutante venha atacar.
Bilmiyorum, bir çeşit nöbet gibi bir şey.
Não sei, teve algum tipo de ataque.
Nöbet mi?
Ataque?
Birimiz içeri girip alırken diğerleri nöbet tutacak.
Um de nós entra e pega-o... enquanto os outros ficam de guarda.
Adamlarına burayı koruyup nöbet tutmalarını söyle.
Digam aos guardas para guardar este lugar.