Olmayacağım Çeviri Portekizce
4,145 parallel translation
Büyük bir hırsızlığın suç ortağı olmayacağım.
Não quero ser cúmplice de furto.
Hayır, o tiplerden olmayacağım.
Eu não vou ser esse tipo.
Seneye burada olmayacağım ki.
Para o ano, já cá não estou.
Asla başkaları gibi olmayacağım ama sorun değil çünkü ben bir ayıyım.
Nunca serei como outros. Mas isso é bom... Porque sou um urso.
Mia, hadi ama. Juilliard'a gitmeni engelleyen kötü sevgili olmayacağım.
Mia, não serei o cretino que te impede de ir para a Juilliard.
Hatta bir saat görevde olmayacağım.
Aliás, vou estar fora de serviço cerca de uma hora.
Senin yönetim kurulunda olmayacağım.
Mas não quero estar na direcção.
Haftaya şehirde olmayacağım döndüğümde sen yollarda olacaksın.
- Para quê? Vou estar fora uma semana e quando voltar, estás em digressão!
- Asla sıra başında olmayacağım.
- Nunca serei uma prioridade.
Hayır, sessiz falan olmayacağım!
Não, eu não vou me calar.
Bir daha asla öyle sefil olmayacağım.
Mas eu nunca serei aquele miserável outra vez.
- Sadece ben olmayacağım. Philip ailemle iş yapacak.
Não se trata só de mim, ele agora casou-se com a família Fry.
Ben buna dahil olmayacağım.
- Não vou fazer isso.
Sakin falan olmayacağım.
Não me acalmo.
Ve emin ol, o kişi ben olmayacağım.
E acredite em mim, não serei esse alguém.
Artık senin kölen olmayacağım!
- Não serei mais tua escrava!
Sen ofisten eve gelirken ben de bütün gün boyunca kuzunu pişirmiş olmayacağım.
Não serei... uma dona de casa todo o dia enquanto chegas a casa do escritório.
Çocuklarım uğruna, bizi izleyen bütün dünyaya başarısızlıkla anılan biri olmayacağıma dair söz verdim.
Fiz um compromisso aos olhos de todo o mundo e, pelos meus filhos, recuso-me a ser vista como um fracasso.
Bence kimse bilerek senin karavanına girmiyor. - İlki ben olmayacağım.
Eu acho que nunca ninguém entrou na tua carrinha por vontade própria.
Ben de kaldım ve kendimi, internet kullanırsam yalnız olmayacağıma inandırdım.
Fiquei e garanti que a internet não ficasse solitária.
- Ama olmayacağım.
- Mas eu não vou falhar.
- Olmayacağım.
- Não vou falhar.
Tedavini sikerten kişi ben olmayacağım, tamam mı, Benjie?
Não sou eu que te vai fazer perder a sobriedade, está bem, Benjie?
Onun neden ben olmayacağımı söyle.
Diz-me porque é que não deverei ser eu.
Senin de ölümünden sorumlu olmayacağım!
Não quero ser a responsável pela sua morte.
Ben asla onun gibi olmayacağım.
Nunca serei como ele.
- Senin gibi katatonik olmayacağım!
- Não vou ficar catatónico como tu! - Meu Deus!
Cesedi kadar TV olmayacağım
Eu não vou aparecer na TV até que o corpo seja recuperado.
- Kullanmak için, dışarıda fazla olmayacağım,
Não vou ficar solto tempo suficiente para usá-lo.
Ben de olmayacağım, Aramızda bir sorun yok değil mi?
Não serei. Estamos... bem?
Sadece yakın bir zamanda aşık olmayacağım ya da uzak. Gelecekte.
Só não vou é deixar-me apaixonar no futuro mais próximo, ou no futuro mais longínquo.
Bunun bir parçası olmayacağım.
Não irei participar nesse tipo de desistência.
Bugünden sonra birlikte olup olmayacağımızı kim bilebilir.
Quem sabe se continuaremos ou não juntos depois de hoje?
Sonra da olmayacağım, bugün de.
Nunca fui. Não o sou agora.
Her zaman bir problemin olabilir, ben orada senin için bekliyor olmayacağım fakat senin istediğin için hiçbir yol yada hiçbirşey göremiyorum.
Sempre que tiveste um problema, eu estive lá. Nunca te impedi de fazeres nada.
Delarue'ın öldüreceği son adam ben olmayacağım.
Não serei o último homem que Delarue matará por aqui. Não.
"Sevgili Daryl, iyi bir çalışma oldu, Daryl, " ama artık Kaliforniya Eyaletince sakat olmayacağım için, " görüşmelerimiz artık zorunlu olmayacak.
" Querido Daryl, tem sido muito bom, Daryl, mas, visto que vou deixar de receber o subsídio do estado da Califórnia, as nossas consultas já não são obrigatórias.
- Olmayacağım.
- Não vou ser.
Ama bu bulguların çözülmesinde bir rol oynamayacağından ve bu kasabadaki herkes bir şekilde birbiriyle bağlantılı gibi gözüktüğünden bunun üzerine olmayacağım.
Mas como não influenciará na resolução deste veredicto e visto que toda a gente desta cidade parece estar ligada, de certa forma... abrirei uma excepção.
Bunun kolay olmayacağı konusunda sizi uyarmam lazım.
Preciso de avisar aos dois que isto não irá ser fácil.
Savaş hakkında senin bildiğinden biraz daha fazlasını biliyorum küçük hanım ve asla kısa ve hızlı olmayacağına dair seni temin edebilirim.
Bem, sei um pouco mais sobre guerra do que tu, minha menina, e posso afiançar-te que nunca é curta e nunca é rápida.
Bir daha olmayacağından emin olacağım.
Eu vou certificar-me de que não volta a acontecer.
Havaalanına gidiyordum, fotoğrafçı olmayacağına dair söz verdiler ama bir sürü fotoğrafçı gelmişti, ben de oradan gitmek zorundaydım.
Eu estava indo para o aeroporto, e não devia haver fotógrafos, mas vários apareceram e eu tinha que sair de lá.
- Sakin ol, olmayacağız, tamam mı?
Eu sei, querido. Não estamos. Relaxa, sim?
- Buna zamanımın olup olmayacağı bilmiyorum.
Não sei a que horas é.
Sanırım hepimiz o aptalların, baştan aşağıya... silahlı olmasının bize bir yararı olmayacağını kabul ediyoruz.
Acho que podemos todos concordar que nenhum de nós desejava ter aqueles idiotas armados até aos dentes.
Bunu tekrar yapmak için şansımızın olup olmayacağını.
Iremos ter uma oportunidade como esta outra vez?
Senin için de sorun olmayacağını sanmıştım.
Pensei que não te importavas.
Ben buna razı olmayacağım Nelly.
Não vou prosseguir com isto, Nelly.
Bu yüzden, kaptanının kitap sevgisini paylaşan nazik bir Protestan hanımın evine gittiğiyle ilgili hikayelerin pek eğlenceli olmayacağını da anlarsın.
Portanto deves calcular que não é muito divertido falar do teu Capitão que partilha um lar com uma bela mulher puritana que partilha o seu amor pelos livros.
Kimsenin varlığından bile haberi olmayacağı bir motel satın aldım.
Comprei um motel que ninguém vai saber que existe.