Pişmanlık Çeviri Portekizce
1,961 parallel translation
Sadece basit bir pişmanlık jesti ama o bunu elinin tersiyle itti.
Foi só um simples gesto de remorso e ela não o aceitou.
Pişmanlık duymak, vakti boşa harcamaktır Dedektif.
Arrependimento é uma perda de tempo, detective.
Ama şu anda orada bulunmazsan bundan sonraki acınası hayatın boyunca pişmanlık duyacaksın.
Se se "ausentar" agora arrepender-se-á disso pelo resto do que será uma vida miserável.
Beni pişmanlık duyan biriyle karıştırıyorsun.
Confundes-me com alguém com remorsos.
Hiç pişmanlık duymuyorum!
Não me arrependo!
Sanki pişmanlık, değil mi?
É algo triste, não é?
Pişmanlık belirtisi.
É sinal de remorsos.
Yabancı bir tetikleyici, katilin pişmanlık duymadan öldürmesine yol açtı.
Algum gatilho externo forçou este suspeito a sentir a necessidade de matar outra vez sem remorsos.
Mezarların pişmanlık göstermediğini biliyoruz.
Sabemos que nenhuma destas valas são um sinal de remorsos.
Ona veda etmezsen pişmanlık duyacaksın.
Há três anos incendiaste o barco dele.
Hep pişmanlık duymuşumdur.
Sempre me arrependi.
Büyüyü bozmanın tek yolu, Uther'in yaptıklarından gerçekten pişmanlık duyup gözyaşı dökmesidir.
A única forma de quebrar esse feitiço é o Uther chorar verdadeiras lágrimas de arrependimento.
Ejderha, büyüyü bozmak için yaptığı şeyden gerçekten pişmanlık duyup ağlaması gerekiyor dedi.
O dragão disse que ele tinha de chorar lágrimas de verdadeiro arrependimento para quebrar o feitiço.
Pişmanlık duyduğum birçok şey yaptım- -
Fiz muitas coisas de que me arrependo...
Pişmanlık için çok geç.
É tarde demais para arrependimentos.
Hayatımı ödün vermeden yaşadım ve şimdi de yakınma veya pişmanlık duymaksızın bir gölgeye çekiliyorum.
Vivi a minha vida sem jamais transigir... e adentro as sombras sem queixas nem arrependimentos.
Alas, eğer ikimiz bu konuda bir şeyler yapabilseydik olanlar için pişmanlık duyardım.
A filha dela, claro, é uma revelação. Infelizmente, arrependia-me pela forma como tudo aconteceu se eu pensasse que nós, cada um de nós, pudesse fazer algo sobre isso.
Şimdi de pişmanlık duymaya başladın.
Isto são... que horas são?
Sakın pişmanlık duyma.
Não sinta remorsos.
Pişmanlık duyduğum çok şey var.
Eu arrependo-me de tantas coisas.
Pişmanlık.
A arrepender.
Biliyor musunuz, bir gün bundan pişmanlık duyacaksınız.
Sabes, um dia, tu vais te arrepender disso.
Sakın pişmanlık duyma.
Não deve sentir remorsos.
Noel'in ani ölümü, Vera'nın içini pişmanlık ve vicdan azabıyla doldurunca o da bununla tek bildiği yolla başa çıktı.
A morte súbita do Noel enchera Vera de remorsos e culpa e ela lidou com isso da única maneira que sabia.
Masum oğlumu öldürdüğünü öğrendiğinde hiç pişmanlık hissettin mi?
Sentiu algum remorso quando descobriu que tinha matado um rapaz inocente?
Hayatımın geri kalanını pişmanlık içinde geçirmeyeceğim!
Não vou viver o resto da vida no arrependimento!
Sen- - hiçbir şey hissetmiyorsun, değil mi- - suçluluk, acı, pişmanlık- - hiçbir şey?
Tu... não sentes nada, pois não? Culpa, dor, remorsos... Nada.
Suçundan hiç pişmanlık duymaz çünkü oldukça gelişmiş bir oyun ve hayal ürünü olduğunu savunur.
Não mostra remorso pelo seu crime porque nega que esse crime alguma vez ocorreu.
Sizi temin ederim bu kararınızdan pişmanlık duymayacaksınız.
Garanto-lhe que não se vai arrepender.
Bu yüzden derin bir utanç ve pişmanlık duyuyorum.
Por isto, sinto muita vergonha e arrependimento.
Pişmanlık duyuyorsanız, Bay Tobin, bana paranın yerini söyleyin.
Bom, se procura arrepender-se, Sr. Tobin, diga-me apenas onde está o dinheiro.
"Asla yaptığımız şeylerden değil yapmadıklarımızdan pişmanlık duymalıyız."
"Nunca nos devemos arrepender das coisas que fizemos, só das que não fizemos."
Bundan pişmanlık duyacaksınız!
Vão-se arrepender disto!
Hayatımda en pişmanlık duyduğum şeylerden biri çocuk sahibi olamamamızdı.
Algo de que me arrependo na vida é o facto de não podermos ter tido filhos.
Her şey için pişmanlık duymaktan vazgeçmelisin.
Tens que parar de te sentir culpada por tudo.
Dönüp baktığımda, en çok pişmanlık duyduğum şey bu.
Ao olhar para trás, é isso que mais me arrependo.
Kokuşmuş suları pişmanlık duymadan boşaltmaktır.
Esvaziar sem hesitações A água rançosa Que continua a crescer Escrever poesia é
Bana seni verdiği için hiç bir pişmanlık duymadığımı söylerdim.
Dizer-lhe que não me arrependo porque me deu um filho como tu.
- Bundan ötürü hep pişmanlık duydum.
- Sempre me arrependerei disso.
- Pişmanlık.
Remorsos.
Pişmanlık.
Remorsos.
Bana güvenmek mi istersin yoksa tek başına ölmeyi bekleyen, pişmanlık dolu yaşlı bir adam mı olmak istersin?
Então... Quer dar-me esse voto de confiança ou tornar-se num velho cheio de arrependimentos, à espera para morrer sozinho?
Pişmanlık içinde mi?
Cheio de arrependimentos.
Pişmanlık dolusun.
Cheio de arrependimentos.
Pişmanlık yok değil mi?
Sem arrependimentos, certo?
İşin gerçeği ise yaptıklarım için sorumluluk almam gerektiğini biliyorum pişmanlık duymam gerektiğini biliyorum ama hiç duymadım.
E a questão é que... Eu sei que se espera que assuma a responsabilidade daquilo que fiz, sei que supostamente devia sentir-me culpado... Mas nunca senti.
Hiç pişmanlık duymuyorum.
Eu não tenho arrependimentos.
Ve sizi gülümseten hiçbir şeyden pişmanlık duymayın.
E nunca se arrependam de nada que os fez sorrir.
Biz buna "gayesel pişmanlık" diyoruz.
Chama-se "remorso aspirado".
Tek pişmanlığım yok oluşunuza tanıklık edemeyeceğiniz -
O meu único arrependimento é que vocês não sobreviverão para testemunhar o fim da vossa...
Kim, bu kızların seni bıraktığına dair pişmanlığın var mı?
Kim, tem ressentimentos pelas raparigas lhe terem virado as costas?