Sabahları Çeviri Portekizce
1,816 parallel translation
Bana sabahları sadece Levinson de bebeğim.
Chama-me de Levinson pela manhã... Baby...
Okuldan önce sabahları, geceleri... herneyse.
De manhã, antes da escola e à noite, quando quiseres.
Sabahları buradaki iş oldukça ağır olmalı?
Há muito movimento por aqui, de manhã?
Bütün geceyi dışarıda geçirip sabahları eve dönüyorum,..
Fiquei fora a noite toda e estava de regresso, pela manhã.
Sağımın aksine, sol tarafımın üzerine yatıyorum. Ve sabahları o taraf kaşınmaya başlıyor.
E depois, de manhã, estava comichoso aqui atrás, então eu fiz isto.
Sabahları yemek, TV ve neredeyse her şeyin olduğunu biliyor muydun?
Sabias que de manhã, há comida, televisão e quase tudo?
Evet, sabahları yeniden açılması çok uzun sürüyor.
De manhã, demora imenso tempo a ligar.
- Biliyorsun, pazar sabahları... uyuyamadığımız için hiç şikayet etmiyorum.
Nunca me queixo por não podermos dormir até tarde aos domingos.
Bu kadınlar sabahlarını diğer komşularını düşünerek geçirirler. Ve saklamak zorunda olabilecekleri sırları.
Estas mulheres passam as manhãs a pensar nas vizinhas e nos segredos que elas podem estar a esconder.
Ama yine de cuma sabahlarını ; peynir rendeleyip, kap yağlayarak, ve makarnayı yerleştirerek geçirirdi... Çünkü büyük kızı hastaydı.
Mas, mesmo assim, passou aquela manhã de sexta a ralar queijo, a untar uma forma e a pôr-lhe macarrão, porque a filha mais velha estava doente.
Sabahları biraz spor yapabiliyorum.
Fazer exercício pela manhã.
Sakin sabahları severdim, Ama Lila'daki yangından beri Çok sık uğramaya başladı.
Costumava apreciar manhãs tranquilas, mas desde o incêndio no apartamento da Lila, ela tem ficado por aqui vezes de mais.
Ve bilirsin Pappu, Sabahları kalkar kalkmaz..... ayaklarım mermer zemine değmeden hemen önce..... bir hizmetli kadife terliklerimi altına sürecek.
E você sabe Pappu, logo que eu acordar de manhã.. .. antes de meus pés sequer tocar o piso de mármore liso.. .. um empregado vai-me trazer os chinelos aveludados e pô-los nos pés.
'Sabahları kalkarkalkmaz ayaklarım..... mermer zemine değmeden hemen önce..'
'Quando eu acordar de manhã, diante de meus pés.. .. mesmo antes de pisar o chão de mármore..
Sanırım sabahları huysuz oluyorsun.
Vejo que não és uma pessoa de manhãs.
Cumartesi sabahlarını Bliss'te geçirir ve dün geceden sonra masaj yatağından kolay kolay kalkamaz.
Os sábados de manhã são uma alegria, e depois da noite passada, acho que ela vai usar o tempo extra numa mesa de massagens.
Eğer sabahları kahve içebilirsem şanslıyımdır.
Tenho sorte quando consigo o café da manhã.
İşlerini sabah halleden biri değilimdir, ama sabahları ilk iş ruh avlamak güzel oluyor.
Eu não sou muito madrugador, mas adoro tratar de uma alma ao começar o dia
Yandaki yaşlı kadının sabahları bana bakması hoşuma gidiyor.
Adoro quando a velhota do lado olha espantada para mim, de manhã.
Yine de sabahları erkenden kalkıp nereye gidip ne yapıyorsanız onu yaparsınız.
Ainda vais acordar de manhã e fazer o que quiseres fazer.
Sabahları sana kahvaltı hazırlamaya vakit ayıramayacak, veya bu aptal gömleği giymek zorunda kalacak olsam bile, bizi fark edip bulmalarını engelleyecekse, hepsine katlanmaya razıyım.
E se isso significar não ter tempo para te fazer o pequeno-almoço, e ter de vestir esta estúpida t-shirt para conseguirmos permanecer invisíveis e para que ninguém nos encontre... então é isso que farei.
Conor'ın sabahları gülüşünü.
Do primeiro sorriso do Connor de manhã.
Sana flaş haberler : Osurmayan ya da ağlamayan, sabahları kalkınca rezalet görünmeyen kadınlar ya şişme oyuncaktır, ya da ölüdür.
Bem, fica a saber isto - as únicas mulheres que não se peidam, choram, e acordam desfiguradas, ou são insufláveis ou estão mortas.
- Uyku ilacı falan? - Hayır, bayım. Mideye indirdiğim en kuvvetli şey sabahları bir bardak kahve ve akşamları da bir şişe bira.
Não, a coisa mais forte que ingiro é um café de manhã e uma cerveja à noite.
Belki Dr Jackman bunu yaşıyordur, fakat ben genelde sabahları bir ereksiyonla uyanmam.
Bem, talvez se o Dr. Jackman tivesse alguma acção, eu não acordaria sempre com tesão!
Bazen öğleden sonralık bazı zamanlar sabahları.
Às vezes à tarde, por vezes de manhã.
Sabahları burayı seviyorum.
Eu gosto de estar aqui de manhã.
Sabahları kıçımızı yataktan kaldırmak için.
Para nos levantar-mos da cama demanhã.
Aslında, sabahları yatakan kalkmayan sizin kıçınız.
Pois, tu não te levantas da cama durante a manhã.
Sabahları uyanıp, Trudy'nin gözlerine bakıyorum, ve düşünüyorum. "Tek bir kişi olabilmemiz gerekiyordu" diye.
Eu acordo pela manhã, e olho nos olhos de Trudy, e eu penso, presumo que "sejamos uma só pessoa".
Homer, sabahları evden dışarı çıkmadan önce..... şunu bil ki sen hep bir ezik olacaksın.
Homer, antes de saíres pela porta de manhã, tu já serás uma vencido.
Bu da, sabahları buraya geldiğimde ; tazmanya kahvemi.. masama bırakmış olman, demek.
O que quer dizer que quero o meu café da Tanzânia na minha secretária quando chegar aqui pela manhã, e tu manténs o teu rabo nessa cadeira até se fazer noite e até teres a certeza que eu estou em casa de pijaminha.
Söylemeye çalıştığım köepklerin Richard Simmons'ı ( sabahları fitnes programı yapan bir adam ).
É o Richard Simmons dos caninos, é só o que eu digo.
İşte Katie sabahları böyle görünüyor.
Esta é Katie pela manhã.
Bu arada sabahları çok güzel görünüyorsun.
Tu és linda de manhã.
Beraber olduğumuz sabahların anısı olacak.
Ficará em memória da nossa manhã juntos.
Sabahları erkenden bunu yaparım.
Faço isto logo pela manhã.
Sabahları fazla aceleci olabiliyorum.
Talvez eu seja apressado demais de manhã.
Bu özellik, sevecen bir cazibe tertemiz bir sevgi ve sabahları sessiz olmakla pekiştirilir!
É obtido por atracção suave, amor virtuoso e silêncio na madrugada.
Belki baban herşeye mizahi yaklaşabilmek için sabahları sarhoş oluyordur.
Talvez o teu pai se tenha de embebedar todas as manhãs, para poder ter algum sentido de humor.
# Matematiği unutun gitsin. # # Ödevler sabahları serviste... # yapılabilir.
Esqueça da álgebra e do cálculo Você pode fazer o dever de casa no autocarro
Sabahları yaz okuluna gidersin öğleden sonraları antrenman yaparız.
Tens a escola de verão pela manhã... treinas comigo á tarde.
Fakat sabahları, onlardan geriye sadece yerlerden sandalyelerden, ve duvarlardan temizlenecek kan kalmış oluyordu.
Mas pela manhã, nada restava de nenhum deles a não ser o sangue para ser limpo do chão, dos assentos e das paredes.
Sabahları orada hiç gölge olmuyor, Alan.
De manhá não há sombras lá fora, Alan.
İyi sabahlar. Ya da değil.
Bom dia ou não.
Güzel sabahlar.
Bela manhã.
İyi sabahlar.
Bom dia.
" Fakat sabahlar aydınlanıp, yapraklar yeniden yeşillenecektir.
" Mas as manhãs serão luminosas e voltarão novamente.
Sabahları kalkamıyordu bile.
E, de manhã, como ficava agitado?
Bazı sabahlar uyandığımda ben bile kendimi ölü sanıyorum.
Há manhãs em que acordo e penso o mesmo.
Yani iyi sabahlar.
Quero dizer, bom dia.
sabah 162
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabah 10 40
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20