Varsayım Çeviri Portekizce
1,178 parallel translation
Aniden, 911'i arıyorsun bir polise gizli saklı varsayım numarası yapıyorsun ve bütün bunlar bir şekilde gizemli bir kadına bağlanıyor.
De repente, chamou a polícia. Depois, fez perguntas hipotéticas a um policial. E tudo isso está ligado a uma misteriosa femme fata / e.
Varsayım.
Conjectura.
Sizin gibi birinin varsayımımızı doğrulayacağını ummuştuk.
Esperávamos que alguém como o General pudesse confirmar as nossas hipóteses.
Bu bizim varsayımımızdı.
Essa era a nossa hipótese.
Bu büyük bir varsayım... ve mürettebatın hayatlarını tehlikeye sokuyor.
É uma grande hipótese. Mas põe em perigo a tripulação.
Bu mantıklı bir varsayım olurdu.
- É uma suposição lógica.
Anlamadığımızda varsayımlarda bulunuruz.
Quando não compreendemos, saltamos para conclusões.
İkon'un bilgisayar bağlantısı koparsa bir felaket yaşandığı varsayımında bulunacak ve füzeleri kendi yollayacak.
Se o Ikon ficar sem controlo, assumirá que houve uma catástrofe e iniciará o lancamento dos mísseis.
Bir dakika için varsayımı unutabilir miyiz?
Ouçam. Esqueçamos as hipóteses por um segundo.
Eğer bu adamlar, birinci dünya savaşının mağlup liderleri olarak yargılanıyor olsaydı, Hukuk adına, masumiyet varsayımında bulunabilirdik.
Se estes homens são os primeiros líderes de guerra de uma nação derrotada a serem acusados em nome da Lei concordamos que aqui devem receber a presunção de inocência.
Bence bu makul bir varsayım.
É uma suposição razoável.
Bu aynı varsayım...
É a mesma hipótese...
Kayıtları inceleyip ve olasılık dışı olanları bir kenara koyduktan sonra bir varsayıma vardı ; annemizin Toán'ı kesinlikle Phan Chau Toán'mış.
Depois de consultar as certidões e descartar as menos prováveis... ele formulou a hipótese de que o Toàn da mãe... era um certo Phan Châu Toàn.
Beş yıl boyunca aynı okulda okumuşlar, bu onun varsayımını destekliyor.
Eles estudaram na mesma escola durante 5 anos. Isso reforça a hipótese.
- Yine, varsayım olarak.
- Mesmo que fosse o meu pior inimigo.
- Ki bu varsayım onları her ne durduysa bu gemiye ait bir hasar yada hata değildi. - Evet.
- Sim.
- Bir sürü varsayım. Öyle.
- São muitas suposições.
- Bir varsayım.
- Presumo que sim. - Óptimo.
Yine varsayımsal olarak konuşmak gerekirse, evet demek durumundayım.
Novamente, em hipótese... devo dizer que sim.
Varsayımsal olarak mı konuşuyorsunuz?
- Está falando em hipótese?
Savunma kalkanının kendisini ayakta tutabildiği varsayımından hareket ediyorum tabii.
Isso se a malha de defesa resistir.
Mantıksal bir varsayım.
Uma assunção lógica.
Elbette, Wang'ın ikinci varsayımını da yok etmeliyim.
Claro que tive que acabar com o segundo postulado de Wang para fazer isso.
Wang'ın ikinci varsayımı yaşayan bir kediden daha fazlası, öyle değil mi?
A Segunda Teoria de Wang possui mais vida do que um gato, não acha?
Hiç katılmadığım, varsayımlar ve tezlerle dolu bir muhabbet.
Conversas cheias de suposições com as quais eu não concordo.
Üçüncü dereceden yıldızların birleşmesi sonucunda, karanlık madde gibi kuyruklu yıldızların oluşacağı varsayımında bulundum.
Eu pus em hipótese que o produto resultante de uma consolidação estelar terciária seria um aglomerado de cometas com matéria escura.
Bir varsayımın test edilme ihtiyacı olabilir.
Uma hipótese que necessitaria de prova.
Şimdi bana bunun mantıklı bir varsayım olduğunu söyleyemezsin, çünkü bir kaç tane başka nedeni ben sayabilirim.
Agora, você não pode dizer-me que é a única conclusão porque eu posso pensar de vários outras.
Bir varsayımda bulunmak hususunda aceleci davrandığımın farkındayım... ama bu konuda çok güçlü bir içgüdüm var.
Eu percebo que minhas suposições pareçam prematuras... mas eu tenho um forte instinto sobre isto.
Her varsayımı, herşeyi sorgulamalıyız.
Temos de questionar tudo, todas as assumpções, tudo.
- Bu tam bir varsayım.
- Isso é uma suposição.
Sana varsayımsal olarak bir şey sorayım.
Deixe-me fazer-lhe uma pergunta hipotética.
Raptorlar hakkındaki teoriniz iyi hoş da, bu varsayım dayanaksız değil mi?
A sua teoria sobre os Raptores é boa, mas esta conjectura não é discutível?
Bunu şimdilik bir varsayım olarak düşünüp bir an için de bunun katilin bir resmi olduğunu farz edelim.
Considere isto uma hipótese a trabalhar e assuma por um momento que isto é um desenho do assassino.
Unutmayın, bu bir varsayım.
lembre-se, isto é só um caso hipotético.
Böylece Philip K. Dick'in varsayımı şu zaman bir yanılsamaydı ve hepimiz İ.Ö. 50 yılındaydık.
Então Philip K. Dick formulou essa teoria... acerca do tempo ser uma ilusão, e de ainda estarmos em 50 d. C.
Varsayım : Eddie, diyelim ki emekli oldu.
Hipoteticamente... se o Eddie, digamos se reformasse.
Varsayım mı?
É hipotético?
Varsayım.
Hipotético.
Hayır, bu varsayımı destekleyecek bir husus yok.
Não. Essa teoria não tem fundamentos.
Bu bir varsayım.
É uma especulação.
Riemann varsayımını çözmeye çalışıyorum.
Estou a tentar resolver a hipótese de Riemann.
Ama bu sadece bir varsayım.
Mas isso é só uma suposição.
- Varsayım olarak.
- só hipoteticamente.
Varsayım olarak.
Hipoteticamente.
Bu senin varsayımın.
Isso é o que você pensa.
Senin için de birkaç kötü şey söylemiş olabilirim ama onun dışında... Varsayım.
Talvez tenha falado mal de ti, mas... lsso já é um dado adquirido!
Doğru bir varsayım.
Suposição correta.
Öyleyse anlaştığımızı varsayıyorum.
Presumo, então, que está de acordo.
Senin varsayılan romantik hediyenin anlamı ondan çok hoşlandığını gösterir onun hediyesi de Sadece arkadaş olalım der.
O teu presente supostamente romântico diz que gostas mesmo dele... e o presente dele diz : "Vamos ser apenas amigos."
Isis, Mısır'ın ilk firavunu olduğu varsayılan Osiris'in eşiydi.
Ísis foi a consorte de Osíris, o primeiro faraó do Egipto.