Varsayalım ki Çeviri Portekizce
115 parallel translation
Ama varsayalım ki nerde olduğunu biliyoruz ve iyi koşullar altında olduğunu.
Mas suponhamos que sabemos onde há um e que se encontra também em muito boas condições.
Varsayalım ki motorundan indin ve bana ceza yazacaksın.
Pois desça de sua moto e me dê uma multa.
- Varsayalım ki bu sefer uyarıyla geçiştireceğim.
- Que lhe sirva de advertência.
- Varsayalım ki işe yaramadı?
- E se não resolver?
Varsayalım ki parmaklarını kırdım.
O poderei por de castigo.
Varsayalım ki feryad edip başımı omzuna koydum?
E se choro e me apóio sobre seu ombro?
Varsayalım ki, yani diyelim ki...
- Supõe, apenas supõe...
Varsayalım ki uykucu arkadaşının evine gitmesini ve görülmesini istedi.
Vamos supor que ela quisesse que o nosso amigo sonolento fosse lá a casa e fosse visto lá.
- Varsayalım ki, kurtulduk, Kaptan...
- Presumindo que nos safamos...
Varsayalım ki, hepsi de bir kez karşılaştılar.
Suponhamos que eles apenas se encontram uma vez?
Varsayalım ki vuruldum. Liderliği kim üstlenecek?
Pesas que atiram, a quem estiver no comando?
Varsayalım ki Kisling, Elmyr... ve Modigliani'nin kendisi tarafından resmedilmiş... üç Modigliani tablosunu... yanyana koyduk.
Vamos dizer que podíamos achar um Modigliani feito por Kissler, um Modigliani feito por Elmyr e um Modigliani feito por Modigliani.
Varsayalım ki bu elmalı turtadan bir parça kopardım.
Suponhamos que corto um pedaço, desta tarte de maçã.
Ve şimdi varsayalım ki bu parçanın yarısını veya daha küçüğünü keselim...
E agora que cortamos esta parte ao meio, mais ou menos.
Varsayalım ki 1971'de değiliz ama 1571 deyiz.
Sugerir a ela que não é 1971 mas 1571.
Ama varsayalım ki kızınızı üzdüm?
Mas vamos só dizer fazê-la esquisita?
Varsayalım ki...
Não suponho.
Şey, varsayalım ki, konuşmak istemiyorum?
Bem, suponhamos, que não me apetece falar?
Varsayalım ki, doğru Ukraynalıyı bulduk ve ona bize zehiri getirmesi için rüşvet verdik.
- Ouve, supõe que encontramos o Ucrainiano certo. Subornamo-lo para nos trazer veneno.
Varsayalım ki sizin inancınız temelde doğru.
Imagine que o que a sua fé lhe disse estava essencialmente certo.
Varsayalım ki, her şeyi kontrol eden, evrensel bir Akıl var.
Imagine que há uma mente universal a controlar tudo.
Çorbanın ardından biftek ve böbrek böreğini pek hafif yemekten saymam. Ama varsayalım ki bu yemek, akşam yemeği değil de, öyle yemeği.
Não considero sopa, seguida de enchidos, uma refeição leve, mas e se essa refeição não fosse jantar, mas sim almoço?
Varsayalım ki onu bulduk Frank Andre Toulon'nın sırrını demek istiyorum...
Suponha que nós o achemos, Frank. A descoberta de Toulan.
Varsayalım ki Los Alamos ya da Beyaz Çöl tesisleri....... bazı aşırı deneysel uçak, roket ya da herneyse ateşlediler.
Suponhamos que Los Alamos ou White Sands... lançaram um avião ultra experimental, um foguete ou o que for.
Varsayalım ki, şu Blatch gerçek birisi.
Digamos que este Blatch exista.
Hayır, hayır, hayır. Varsayalım ki, diye söyledim.
Estava a falar hipoteticamente.
Peki, varsayalım ki, 40 yaşına geldiğimde neden evlenmemiş oluyorum ki?
Então, "hipoteticamente", por que não hei-de estar casada aos 40?
Ama varsayalım ki sana bunların hiç birinin doğru olmadığını, bunun bir dış görünüşten ibaret olduğunu bunları senin en derin duyguların, ihtiyaçların ve düşüncelerin için olduğunu ve benim bu karakteri sadece senin mutlu olman için yaptığımı söylüyorum.
Supõe que eu te dizia que nada disto foi verdade, que é tudo uma cena que eu montei. Que, de alguma forma, eu tinha acesso aos teus mais íntimos sentimentos e pensamentos e que tenho andado a encarnar este personagem só para te conquistar, para que gostasses de mim, para te fazer feliz?
Varsayalım ki bu, ne olduğu belirlenemeyecek bir şey olsun... çünkü o böyle istiyor.
Imagine que esta coisa não pode ser identificada porque não o quer.
Varsayalım ki 5 dakikalık hayatımız kaldı.
Imagina a seguinte situação, só temos 5 minutos de vida.
Tamam, şimdi varsayalım ki.. Bu bir tane 10 cm'likti... 117 eksi üç..
Certo, vamos supor que esta era de 10 cm da pilha.
Varsayalım ki, senden kıvırcık, kırmızı renkli peruk takmanı, yoksa inmen gerektiğini söyledim.
Hipoteticamente, se eu lhe disser coloque essa peruca vermelha ou te derrubo do caminhão
- Varsayalım ki... sadece varsayım... - Virüs için geçici bir tedavi yolu buldum.
- Supondo... apenas supondo... que encontrei uma cura temporária para o vírus.
Varsayalım ki çok iyi düzüşüyor olsun.
- Imagina que é uma grande foda.
Yani, varsayalım ki akım işaret parmağından geçip telefondan çıktı.
Assumamos que a corrente saiu pelo dedo dele, passando ao telefone.
Diyordu ki, "Varsayalım ki bir cevizi açmak istiyorsunuz".
"Vamos supor que quer abrir uma noz".
- Eminim öyledir. Ama varsayalım ki, geldiğinden beri kendini buraya ait... hissetmeyen bir kadın var.
Mas, por hipótese, imagine que havia uma paciente que sentia que não pertencia aqui.
Varsayalım ki, oğlumun bu kazayla ilgisi var, onu sorumlu tutabilir misin Özel Ajan Gibbs?
Sei. Sei. Supondo, Deus me livre... que o meu filho possa estar ligado a esse acidente... seria acusado de que, Agente Especial Gibbs?
Varsayalım ki dinliyor.
Hipoteticamente.
En kolay fark edilen yapı ile başlayacağını varsayalım ki bu da opera binası oluyor.
Digamos que parte do ponto de referência mais reconhecível, a ópera.
Akademik bir hipotezdeymiş gibi varsayalım ki ailesi paramparça olan bu adam, İsmael bütün bu dehşeti yaşadı, efsaneye göre bir canavara, bir tür kurt adama dönüştü.
Vamos supor, só por hipótese académica... que esse homem a quem despedaçaram a família... esse Ismael que sofreu todo esse horror... e que segundo a lenda ficou transformado numa besta, tipo lobisomem... vamos fazer de conta que não somos racionais
Haydi varsayalım ki. sen takım elbise giyiyorsun. ve varsayalım ki biz senin bürondayız, ve yine varsayalım ki ben sana büyük bir çek kesiyorum hizmetlerin için çünkü sen hala benim kahrolası avukatımsın
Vamos fingir que tens um fato, e vamos fingir que estamos no teu escritório, e vamos fingir que te passei um cheque milionário para pagar os teus serviços porque ainda és a porcaria do meu advogado.
Eğer... varsayalım ki, Doktor McKay kovanın alt-uzay iletişimini çalıştırabildi... ve durum size bildirildi.
- Mas teria. Se o Dr. McKay tivesse conseguido trazer a comunicação sub-espacial da hive de volta e você tivesse sido informada da situação.
Sıradan bir insanın, diyelim ki bir Cates veya bir Darwin'in, Tanrının kendilerine fısıldayabileceğini, Brady'nin aksini düşünmenin de kutsal olabileceğini düşünecek cesaretleri olduğunu varsayalım.
Suponhamos que um ser inferior... suponhamos que um Cates ou um Darwin teve a audácia de pensar que Deus lhe confiou que uma ideia oposta a Brady também poderia ser sagrada.
Varsayalım ki buldular.
E se o encontrarem?
Eğer haftada bir kitap okursam bütün hayatım boyunca ki ortalama bir ömrü varsayalım sadece birkaç bin kitap okumuş olabilirim.
Se concluirmos um livro por semana, numa vida inteira de adulto, e vivendo num tempo de vida normal, quando chegarmos ao fim, teremos lido apenas alguns milhares de livros.
Varsayalım, haklısın. Bize kim yardım eder ki?
Partindo do princípio que é verdade, como é que isso nos beneficia?
Varsayalım bir hekim veya bir polis memurusunuz. Ve biri gelip size dedi ki ;
Vamos supor que seja uma autoridade e alguém lhe diga que
Tamam, sınır olduğunu varsayalım ne yapabiliriz ki?
Ok, vamos assumir que isto é a fronteira. E agora?
Yani, varsayalım ki yok. Buna inanamam, efendim.
Supondo, apenas.
Varsayalım ki bu bir kişinin üzerinde dikkatlice araştırma yapması gereken tarihi bir soru, ki bence değil.
Acho que essa é uma questão histórica, que requer uma pesquisa profunda, que não fiz, mas... parece-me bastante plausível que foi Darwin que abriu a estrada.