Yahudi Çeviri Portekizce
5,243 parallel translation
- Yahudi mi?
- É Judia?
Yahudi bir kurt adamın ıstakozun içini açmasına izin vermek büyük bir hata.
Acho que é um erro deixar um lobisomem judeu atacar um crustáceo.
Üzerindeki anahtarlar Yahudi'dekiyle birebir aynı.
As chaves dele são idênticas... às chaves do Judeu.
Bir geziye kaynak sağlayarak. Yahudi'nin haritasında gösterilen yere.
Patrocinando uma expedição, à terra indicada no mapa do Judeu.
Avrupa'yla Afrika ve Yahudi'nin haritası.
A Europa e África, aqui e aqui... e o mapa do Judeu.
Bir Yahudi dolusu şenlik ateşi mi?
Uma fogueira de judeus? Deixa o teu irmão decidir.
Bu bir Yahudi soyadı.
É um apelido judeu.
Sizi bu gettoda yaşayan birer Yahudi zannettikleri sürece korkacak bir şey yok.
Desde que pensem que são judeus no gueto, não têm nada a temer.
Yahudi olarak dikkat çekmeyiz.
Como somos judeus, nem reparam em nós.
Ne bileyim, ben Yahudi değilim ki.
Não sei, não sou judeu.
Aklıma Simon Ben Lakish'in hikayesi geliyor. ... büyük Yahudi gladyatörü Haham Yochman'la karşılaşmış ve Ürdün Nehri'nde vaftiz olurken ve öyle heyecanlanmış ki koşmuş ve üstüne saldırmış. Demek istediğim, ona yapışmış.
Faz-me lembrar a história do Simon ben Lakish, o grande gladiador judeu, que deu com o Rabino Yochman a tomar banho no Jordão e ficou tão excitado que correu e atirou-se a ele, agarrou-se a ele como um grego.
Yahudi mi?
Ele é judeu?
Yahudi mi?
Se é judeu?
Yahudi misin?
É judeu?
Altıncı sınıftayken bir kızın yanında otururdum kız Yahudi'ydi.
Quando eu estava no 6º. ano, sentava-me ao lado duma colega que era judia.
Sesi Yahudi gibi gelmedi.
Não parece ser judia.
Yahudi yasalarına göre, avukat edinme hakkına sahipsin.
Segundo a lei judaica tens direito a advogado.
Murray Schwartz, Bir Yahudi olmaktan gurur duyuyor musun?
Murray Schwartz, tens orgulho em ser judeu?
Gerçekten Yahudi değilsin, değil mi?
Não é mesmo judeu, pois não?
Yahudi halkı, vadedilmiş topraklarda bir krallık kurdu.
O povo judeu estabeleceu um reino na terra prometida.
Her seferinde, güçlü bir Yahudi kahraman yardımlarına koştu.
Em cada época, um grande herói judeu veio em seu auxilio.
Benim, kutsal tapınağınız için yeterince temiz veya yeterince saf veya yeterince Yahudi olmadığımı düşünen isyankarlarım...
Os meus rebeldes que pensam que não sou suficientemente limpo ou puro ou suficientemente judeu, para o vosso templo sagrado.
Büyük kahramanların çabaları sayesinde Yahudi milleti oluşturulmuştu.
A nação Judaica foi estabelecida pela fé por grandes heróis.
İbrahim'in zamanından beridir Yahudi halkı bu vadedilmiş topraklar için mücadele veriyordu.
Desde a época de Abraão o povo Judeu tem lutado por esta terra prometida.
Yahudi halkı sürgüne zorlanmıştı 800 kilometre doğudaki Babil'e gidiyorlardı.
O povo judeu é obrigado a exilar. Um percurso de 500 milhas a leste, até à Babilónia.
Yahudi milletinin Babil'de yaşam mücadelesini sürdürmek için farklı bir lidere ihtiyacı vardı.
A nação judaica precisa de um diferente tipo de líder, para sobreviver na Babilónia.
Alevler içinden gelen mucize, Yahudi halkını birleştirmişti.
O milagre no fogo, uniu o povo Judeu.
Yahudi halkı imanlarını geri kazanmışlardı fakat hâlâ esir durumdalardı.
O povo Judeu mantém a fé, mas continuam a ser prisioneiros.
Danyal, Yahudi dostlarını korumak adına Kiros ile iyi ilişkiler kurdu ve rüyaları tabir etme işini sürdürdü.
Para proteger os companheiros judeus, o Daniel faz-se amigo de Ciro... e continua a interpretar os sonhos.
Yahudi halkı, önlerindeki muhtemel tehlike için yardıma muhtaçtı.
O povo judeu vai necessitar de ajuda, para sobreviver ao que está para vir.
Şu anda karşında Yahudi Kralı Hirodes yok mu?
Não está a ver o Herodes, o rei dos judeus?
Isyancilar Pilatus'un Yahudi mevzusu ile patlayacak hale geldi
A revolta continua latente entre os súbditos judeus de Pilatos.
Yahudi ulusu büyük kahramanları ile iman da ilerledi.
Grandes heróis forjaram a nação Judaica na fé.
Pilatus yüzlerce yahudi'yi öldürerek katliam yaptı.
Pilatos já havia massacrado centenas de Judeus.
Fısıh Bayramının ilk günlerinde Yahudi hacılar tapınağa günlük ziyaretlerini gerçekleştirirdi.
Na semana antes da Páscoa peregrinos Judeus visitam o templo todo os dias.
Efendim, bir Yahudi tapınakta sorun çıkarıyormuş.
Senhor, há um judeu a causar problemas no templo.
Efendim, bir Yahudi tapınakta sorun çıkartmaya başladı.
Senhor, um judeu tem causado problemas no templo.
Güç bela öldürdüğümüz ilk Yahudi.
Não é o primeiro judeus que matamos.
Binlerce Yahudi hacı, Pentekost Bayramı için Kudüs'e geliyordu.
Agora milhares de peregrinos judeus, vem a Jerusalém para a festa de Pentecostes.
Yahudi kardeşlerimiz, ve Kudüs'te yaşayan herkes duysun...
Judeus companheiros e todos que vivem em Jerusalém,
Bir sürü Yahudi kurtarmış.
Ele salvou judeus, muitos deles.
Yahudi ismini de alıp çek git.
Leve seu nome judeu e vá.
Saat 2 olduğunda gözlerim Yahudi soykırımı, ama ağzım karnaval diyecek.
Quando forem 2h, os meus olhos dirão "holocausto", e a minha boca "Feira".
Ailesi fena halde Yahudi.
A família dela não é mais judia do que isto.
Yahudi.
Judeu.
Boynuna Yahudi kimliğini takmışsın.
Tinhas o teu crachá de judeu pendurado ao pescoço!
Tatilci Yahudi moruklardan biri gibi küvette kayıp düşünce zedeledi.
Ele desmaiou e caiu na banheira como um velho judeu da Florida.
- Yahudi değilim.
- Não sou Judeu.
Bir İrlandalı, bir İtalyan ve bir Yahudi bir bara girmişler.
Um irlandês, um italiano e um judeu entram num bar.
Salamlı ve yumurtalı sandviç gerek bana Yahudi çocuk.
Preciso de bacon e sandes de ovo, Judeu.
Yahudi-Hristiyan dengesizliğinden mi yoksa genel bir dengesizlikten mi bahsediyoruz?
Estamos falando de hardcore Judaico-cristã perturbador, ou apenas perturbador em geral?