Yapacak bir şey yok Çeviri Portekizce
600 parallel translation
Yapacak bir şey yok.
Não podemos fazer mais nada.
Adam gittiyse yapacak bir şey yok.
Se ele se tiver ido embora não podemos fazer nada.
Bu konuda yapacak bir şey yok.
Não pode fazer nada sobre.
Eğer çatlaksam, bu konuda yapacak bir şey yok.
Se perdi o tino, perdi, não há nada a fazer.
Yapacak bir şey yok.
Não há nada que se possa fazer.
Bisikletinle gelmezsen yapacak bir şey yok.
Se não apareces com a bicicleta, não vale a pena.
Yapacak bir şey yok.
Não há nada a fazer.
Böyle düşünüyorsan seni her gece göz önünde tutmaktan başka yapacak bir şey yok.
Se achas isso, não há nada a fazer, senão amarrar-te todas as noites.
- Joe için üzüldüm. - yapacak bir şey yok.
- Lamento o que aconteceu ao Joe.
Sürüklenmekten başka yapacak bir şey yok.
Nada a fazer, só deixar seguir, Srta.
İstanbul'a kadar inmediklerini takip etmekten başka yapacak bir şey yok.
Não há nada a fazer senão certificar-nos que nenhum deles desembarque.
- Can sıkıcı bir durum ama yapacak bir şey yok.
É muito aborrecido, mas não há nada a fazer.
Yarına kadar yapacak bir şey yok.
Não há nada que eu possa fazer até amanhã.
Güvenli değil, yılanlar soğukkanlı hayvanlardır ve uyuşturucu iğne böyle hayvanlarda hemen etki göstermez,... ama yapacak bir şey yok.
Mas não é seguro, porque uma cobra tem sangue frio e o anestésico não funciona assim tão bem ou tão rapidamente, nesses animais, mas não há outra coisa a fazer.
Yapacak bir şey yok yüzbaşım.
Não há nada que fazer, meu Capitão.
Yapacak bir şey yok, çocuğum.
Não tem nada de mais, meu rapaz.
Dün gece okula uğradım, yapacak bir şey yok.
Passei ontem tarde pela escola. Não há nada a fazer!
Bitirmiş olmak çok güzel sabah yapacak bir şey yok.
É bom estar tudo pronto e não ter nada para fazer de manã.
Madem baban öyle istiyor, yapacak bir şey yok.
Nada feito! O teu pai pode estar ocupado, mas tu ficas!
Yapacak bir şey yok.
Querido senhor Fellini.
Artık yapacak bir şey yok baba.
Nada mais há a fazer, paizinho.
- Durum bu, yapacak bir şey yok.
- São coisas que acontecem.
Yapacak bir şey yok işte!
Não pude fazer nada e tu também não podes fazer nada!
Ateşinin dinmesini beklemek veya onu öldürmekten başka yapacak bir şey yok.
Não há nada mais a fazer, excepto que a febre baixe ou ele morra.
O halde yapacak bir şey yok.
Não há nada que possamos fazer.
Korkarım şu aşamada onu kuru ve sıcak tutup... zatürre olmaması için dua etmekten başka yapacak bir şey yok.
Sinto que terão que cuidar dela... e rezar para que não apanhe pneumonia.
Patron böyle istiyor, yapacak bir şey yok.
O patrão assim o quer, vamos a isso.
Ama elbette onu bitirmekten başka yapacak bir şey yok.
Claro, não há nada a fazer agora senão liquidá-lo.
Mutluyum çünkü, hepimiz burada evimizdeyiz, ve benim için... bu anların tadını çıkartmaktan başka yapacak bir şey yok.
Eu estou feliz, porque estamos todos reunidos na nossa casa, e não tenho... mais nada a fazer senão gozar estes momentos.
Yapacak bir şey yok.
Nada para fazer.
Kendi adıma üzgümüm ancak işlerin yürümesi adına yapacak bir şey yok.
Desculpa. Mas as coisas são mesmo assim.
Çünkü bir şey yapacak cesaretleri yok.
Porque não têm coragem para agir.
Yapacak başka bir şey yok.
Não há mais nada.
Ben yapamam. Yapacak başka bir şey yok.
Eu é que tenho razão, não há mais nada afazer...
Yapacak bir şey yok, sevgilim.
É inútil, querido.
Ama yapacak bir şey yok.
Mas que fazer?
Yapacak bir sey yok.
Aí não há nada a fazer.
Bir şey yapacak cesaretimiz yok.
Não concluímos nada, falta-nos coragem.
Geceler burada çok uzun. Yapacak da pek bir şey yok.
As noites aqui são longas, e temos de nos ocupar.
Onların taraftarlığını kazanmak için, kralın kefaret ödediğini görmekten ve kırbaçlanarak gururunu incitmesinden başka yapacak daha büyük bir şey yok.
É óptimo ver um rei penitenciando e humilhando-se no chicote.
Anlaşıldı, yapacak bir şey yok.
Já percebi...
- Yapacak fazla bir şey yok.
- Não podemos fazer grande coisa.
Yapacak başka bir şey yok.
Mas ainda não é tudo.
Olmaz, kendisi dürüst bir insan yanlış bir şey yapacak hali yok.
Ela é uma pessoa honesta, incapaz de fazer algo de errado.
Burada yapacak başka bir şey yok.
Não há mais nada para fazer.
Burada yapacak başka bir şey yok zaten.
Seja como for, não há nada para fazer.
237 numaralı odada hiç bir şey yok. Zaten orada yapacak bir işin de yok.
Não há nada no quarto 237 mas não tens nada que lá entrar.
Yapacak başka bir şey yok, yoksa bu durum manastırda bir orjiye dönüşebilir.
Não há mais nada nisso do que haveria numa orgia num mosteiro :
Çapraz çıkarlara bir göz atarsak eğer Nazi yapısının zayıf yönlerini görebiliriz ama, Hitler Almanya'nın başında olduğu sürece yapacak fazla bir şey yok.
O vislumbre de mal-entendidos no cimo podem mostrar uma fraqueza da estrutura nazi, mas não tem nada a ver com o poder de Hitler sobre os alemães.
Yapacak bir şey yok mu?
Não se pode fazer nada? Nada.
Yapacak bir şey yok.
Refresca.