Bir şey yok Çeviri Portekizce
33,610 parallel translation
Üzgünüm Eleanor ama yapılabilecek bir şey yok.
Sinto muito, Eleanor, mas não há nada que alguém possa fazer.
- Yapacak bir şey yok.
- Não há nada a fazer.
Henüz resmi bir şey yok... - Mats?
A polícia ainda não fez uma declaração oficial, nem a Qualia Global Systems, a empresa-mãe que é proprietária e gestora do campus...
Yapabileceğin bir şey yok. Zor bir durumdasın anlıyorum.
Divida isto igualmente pelas cinco corridas.
MacGYVER : Jack, burada siyah şeritten başka bir şey yok.
Jack, aqui só há marcador preto.
Bir şey yok, her şey yolunda.
- Está bem, está tudo bem.
Tamam, bir şey yok.
Não pode! Está tudo bem.
Düşünebildiğim bir şey yok.
Nada demais.
Onu eski yaralarını açmaya zorladım, Jones'a bunu ödeteceğime söz verdim, ama şimdi başsavcı dava açacak bir şey yok diyor.
Forcei-o a abrir feridas, prometi que o Jones ia pagar, agora a procuradora disse-me que não tem um caso.
Önemsiz mermi yarası diye bir şey yok.
Não existe um ferimento de tiro pequeno.
Arabada bir şey yok muydu? Hayır. Sorun değil.
- Não havia nada no carro.
Bir şey yok.
- Um momento.
Yönetici yanılmaz diye bir şey yok.
O Diretor não é infalível.
Hiçbir şey söylemeden çekip gitmek dışında yapabildiğin bir şey yok, genelde bunu yapıyorsun.
O mínimo seria nada, e saíres sem dizer nada, como sempre.
- Tamam, bir şey yok.
Vai correr bem.
Hayır, bir saniye için geldi sandım ama hiçbir şey yok.
Não, tive por um segundo, mas nada.
Neler oluyor! - Tamam, bir şey yok.
Que raio está a acontecer?
Bir şey yok.
- Está tudo bem. Está tudo bem, querida.
Bir şey yok.
Está tudo bem.
Korkacak bir şey yok Sheldon.
Não precisas ter medo, Sheldon.
Büyütülecek bir şey yok.
Nada demais.
"Bu cihazın finansal getirisi hissedarları memnun edecek olsa da utanmaz bir şekilde korku tellallığı yapan, göçmen karşıtı bölücülere karşı kaygılı bir vatandaşın elinden gelen pek bir şey yok."
"Embora os accionistas possam apreciar " o potencial lucrativo de tal dispositivo, " não há muito mais que um cidadão preocupado possa fazer,
Ve bunu değiştirmek için yapılabilecek bir şey yok.
E não há nada que possamos fazer para alterar isso.
Hiçbir şey. Eğer bir şeyler görebilseydik özel yapan bir şey yok.
Nada, claro se pudéssemos ver a cidade.
Korkacak bir şey yok.
Não há nada com o que se preocuparem.
Özür dilerim, hemşire özür dilerim. acil bir beyin ameliyetı düzenlemek dışında yapabileceğim bir şey yok.
Como uma potencial ameaça para ele e para os outros, não tenho escolha senão agendar uma Leucotomia de emergência.
Affedersin patron, bir şey yok.
Lamento, Chefe, nada.
Ama Jacob Appley'in Angela'yı öldürmediğine dair bir şey yok.
O que nada disto me diz é que o Jacob não matou a Angela.
Ama Linda, vücudunda herhangi bir iz ya da telefonunda hiçbir şey yok mu?
Mas, Linda, não há nada que sugira? Marcas no corpo, algo no telemóvel?
Endişelenecek bir şey yok Bay Benton.
- Não há razão para se preocupar.
İnsanlara sinsice yaklaşacaksan en azından öksürebilirsin. Bir şey yok.
Se é para apareceres de repente, ao menos tosse.
Ayırt edici bir şey yok, değil mi?
Não tem nenhum traço característico.
Yapabileceğin bir şey yok! "
Não há nada que possas fazer! "
"Şu dünyada siyahi ve üzgün olmaktan daha bol bir şey yok."
"Neste mundo, é redundante ser negro e arrepender-se de algo."
Yaşayacağını söylemek şu an için imkansız beklemekten başka yapacak bir şey yok.
É impossível dizer agora se ele vive, ou... A única coisa é esperar...
Açıkçası hiç fikrim yok o şey okunamaz bir halde.
Honestamente, nem sei. Quero dizer, isso é ilegível.
Buraya gelirken bir şey gördün mü? Hayır, burada kimse yok.
Não, nada, não está cá ninguém.
Bir şey yok, bir şey yok.
Está tudo bem.
Sorun yok, bir şey olmaz.
- Vai correr bem.
Üzgünüm, bir şey patladı. Hayır, sorun yok.
Estás a ir bem, continua.
Korkacak bir şey yok.
Isto vai doer um pouco, mas não há outra maneira.
Bir şey yok.
- Não é nada.
Teşekkürler. Bir şey diyeyim mi bugünler de mevkinin hiçbir getirisi yok.
Era de esperar que a executiva fosse mais espaçosa, não?
Yok bir şey.
Nada.
Hey! Yok bir şey.
Vá, está tudo bem.
Bir şey bildiği yok.
Não é coisa de quem saiba algo.
Bir şey yok mu?
Nada.
Dennis, ortaya bir şey atıyorsun ve orada bitiyor, tartışma yok.
Dennis, largas uma bomba.
"Yok öyle bir şey, hayal görüyorsun." dedi.
"Não tenho. Estás a imaginar."
Marge, bir şey olduğu yok.
Marge, não é nada.
Her mektup " Dostum, senin bir şey demeye hakkın yok.
Todas as cartas começam com : " Amigo, nem sequer devia dizer nada.
bir şey yok mu 17
bir şey değil 1063
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey değil 1063
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105