Yazıyordu Çeviri Portekizce
2,017 parallel translation
Ne yazıyordu peki?
Bem, então o que dizia?
"Acil" yazıyordu.
Dizia ser urgente.
Facebook sayfasına şöyle bir baktım süper bir çevreci olduğu yazıyordu
O Facebook dele diz que ele é tipo um super ambientalista.
O adamın bilgi kartındakilerden korktum, 47 yaşında pankreas kanserinden öldüğü yazıyordu.
Estou apavorado por a ficha dele dizer que morreu de cancro no pâncreas aos 47 anos.
"İyiki doğdunbaba" yazıyordu.
"Feliz aniversário, pai."
Bana da gönderdiğiniz o belgelerin üzerinde öyle yazıyordu.
Estava escrito em toda a documentação falsa que os contabilistas me enviaram.
Bir günlük yazıyordu.
Ele escreve um blog.
Ve ölüm yazısında bir koca ve oğlu tarafından kurtarıldığı yazıyordu.
E no obituário diz que sobreviveu pelo marido e filho,
O malikanede çalışan herkes Nathan için program yazıyordu.
Todos os que estão a trabalhar na fortaleza estão a programar para o Nathan.
Büyük bir suçlu olduğunu yazıyordu ama kulüp üyeliğinden bahsetmiyordu.
Dizia que era um criminoso e tanto. Não especificava quaisquer ligações.
- Arkadaşı Deamon da yazıları yazıyordu.
Então era o amigo dele, o Daemon, que escrevia.
Kayıp olduğunu görmüştüm. Gazeteler yazıyordu.
Soube que ela tinha desaparecido, vi nas notícias.
Geçmişinde yazıyordu ve ecza dolabında yeni bir şişe öksürük şurubu bulduk.
Está no historial dele e encontrámos um frasco de xarope para a tosse novo no armário dos medicamentos dele.
Asansördeki ekranda burada 73 laboratuar olduğu yazıyordu.
O ecrã no elevador dizia que havia 73 laboratórios.
Ne yazıyordu üzerinde?
O que diz?
Polis raporunda bir şeyin kafa tasını oyduğu yazıyordu.
O relatório da Polícia dizia que algo a arranhou através do crânio?
Peki neden bilekliğinde sorumlu doktorunun... -... sen olduğu yazıyordu? - Tanrım.
Então porque estás registada como médica assistente na pulseira dele?
Dosyada tüm olayı gördüğü yazıyordu.
O ficheiro diz que ela viu tudo.
Sevdiği kadından bir ayrılık mektubu almıştı. Onu artık bırakmayı düşündüğünü yazıyordu.
Ele recebeu uma carta de adeus da namorada, a dizer-lhe que estava a pensar pôr-lhe os patins.
Burada olmazsın sanmıştım, ajandanda öyle yazıyordu.
Pensei que não estarias aqui, segundo a tua agenda.
Bir dakika, buralarda bir yerde yazıyordu.
Eu tenho aqui nalgum lugar. Espere.
Arabalardan birinin tamponunda bir çıkartma vardı ve üzerinde "mutluluk bir seçimdir." yazıyordu.
Um dos carros tinha um autocolante que dizia : "A felicidade é uma escolha".
Zampara kitabının son sayfasında yazıyordu ama ben onu yırtmıştım.
Bem, estava na última página do Guião do Engate, mas eu arranquei-o, por precaução.
Adli tıp raporunda hiç kanıt olmadığı yazıyordu Abby.
Abby, os peritos não encontraram nenhuma prova de assassínio.
Ah, ona yazıyordu.
Ela escrevia-Ihe...
Ona yazıyordu ve onun da kendisini yanıtladığını düşünüyordu.
Ela escrevia-Ihe e depois... pensava que ele Ihe respondia.
Bazılarının duvarları bile yoktu. Bu talihsiz kurbanlardan birinin günlüğünde şöyle yazıyordu :
Os judeus sentem-se confiantes de que um dia poderão voltar para as suas casas.
Tüm gazeteler bunu yazıyordu.
Saiu nos jornais.
Bir teknede uyandım ve yanımda bir not vardı. Seni bulmam ve beraber çantayı aramamız gerektiği yazıyordu.
Só sei que acordei num barco, ao lado de um bilhete que escrevi, que dizia para te procurar, e que me ajudarias a encontrar a mala.
Telefonu orada yazıyordu.
O número dela também estava lá.
Mesajda takımdan geri kalanları bulun ve yok edin yazıyordu.
A mensagem dizia para encontrar o resto da equipa e concluir a missão.
Gerak yoktu zaten her yerde yazıyordu.
Não foi preciso. Veio nos jornais todos.
Polisti.. kıyafetinde öyle yazıyordu
Sim, demo-nos conta que foi um polícia quem disparou sobre ele á queima-roupa.
Havaalanındayken gayet açık bir şekilde, 420 Pezo tutacağı yazıyordu.
No aeroporto tu disseste $ 420.00, muito claro.
Bir kitap yazıyordu, onu çok daha meşhur yapacak başka bir kitap. Heyecanlı bir hikaye olduğunu düşünüyorduk.
E ele estava a escrever esse livro, um outro livro para fazê-lo ainda mais famoso.
Bu günki tüm gazeteler yazıyordu.
Está no jornal de hoje, meu.
Ama öyle olmadı. "Fremont" yazıyordu.
Mas não diz. Diz "Freemont".
- Tuvaletin duvarında yazıyordu, efendim.
- Está escrito na parede da pocilga, senhor.
Adınız yazıyordu sonra da masanın üstüne koydum.
Tinha o seu nome então pu-lo na sua secretária.
Geçen sene kanallar arası softball liginde CBS'in taktığı şapkada şöyle yazıyordu :
O ano passado, no softball das Estações, a equipa da CBS usava um boné que dizia :
Bu duvarda Edwin Drood'un Gizemi'yle ilgili bazı resimler var Dickens öldüğü sırada bunu yazıyordu.
Nesta parede temos ilustrações de The Mistery of Edwin Drood, o romance que Dickens estava a escrever quando morreu.
Delil kaydında senin bulduğun saçın 6 cm olduğu yazıyordu.
O arquivo de provas dizia que o cabelo encontrado era de 6,5 cm.
Emma Senatör Pine'a yazıyordu.
Ela estava a escrever para o Senador Pine.
Polis raporunda seni çıplak buldukları yazıyordu.
Segundo o relatório da polícia, foste encontrado nu.
Eve gittiğimde altında "Made in Taiwan" yazıyordu.
Para tê-lo em casa. O maldito dizia "Feito em Taiwan" na parte inferior.
Ah, 61... Tıpkı bir önceki yaz gibi, herkes yeniden tvist yapıyordu.
1961, todos estavam dançando como fizeram no verão passado.
Yine şarkı yazıyordu.
Tinha voltado a escrever canções.
Yazıyı yeniden yazdırmış ölmeden bir kaç gün önce, sanırım ölmeden önce size vermeye çalışıyordu.
Ele regravou-o... Foi apenas há alguns dias, acho que ele estava a tentar dar-lho antes de ter morrido.
Kadının ehliyetinde yazıyordu.
Consta da carta de condução dela.
Benziyor, home-o-worklarını yapıyorlar yazıyordu.
Eles estavam a fazer trabalho homo.
Geçen yaz Nobu'da alem yapıyordu.
No verão passado, ele estava nas orgias secretas de Nobu.