English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yemegini

Yemegini Çeviri Portekizce

3,579 parallel translation
Henry öğle yemeğini unuttu.
O Henry esqueceu-se do almoço.
Öğle yemeğini anlattığın yeter.
- Já chega de falar no almoço.
Akşam yemeğini bir saat önce yiyeceğimizi sanıyordum.
Já devíamos ter jantado há uma hora.
Aptal teslimatçı çocuk veya doktor odasındaki dolabından yemeğini çaldığın aptal adam, değil mi?
O tipo idiota da entrega, ou o tipo idiota do qual roubaste comida do frigorífico?
Öğle yemeğini yedin mi?
Já almoçaste?
İşe gitmeden önce yemeğini hazırlamıştım.
Embrulhei o almoço antes de ele ir trabalhar.
- Tatlım, öğle yemeğini aldın mı?
- Tens a merenda, querido?
Büyükannenin üzerine yapma. Yemeğini yemeye çalışıyor.
Então não te peides que a avó está a tentar jantar
Ve Cady öğle yemeğini hatırlattı.
E a Cady quer confirmar o almoço.
Öğle yemeğini de akşam yemeğini de iptal ettin, iyi misin diye bakmaya geldim.
Cancelaste o nosso almoço e jantar, só estou a ver se está tudo bem.
Hadi yemeğini ye.
Anda, come o jantar.
Salı günü bütün gün çalıştım sonra da öğle yemeğini...
Na terça, trabalhei todo o dia e fui almoçar à Judy's Kitchen, lembro-me disso.
Kendi yemeğini kendin pişir.
Sua preguiçosa, faz tu mesmo.
Steven, öğle yemeğini unuttun!
Steven, esqueceste o almoço!
İhtiyacın olursa senindir. Öğle yemeğini pas geçerim.
São para ti se precisares e deixo de almoçar.
- İyiyim ben. Gidip gazeteleri alayım, sen de yemeğini ye sonrasında ne yapacağımızı planlarız.
Vou pegar o jornal, e você pode comer, e depois planejaremos o dia.
Başkasının öğle yemeğini nasıl yiyebiliyorsunuz ki?
Como é que alguém come o lanche de outra pessoa?
Akira, hiç olmazsa yemeğini yeseydin?
Akira pelo menos coma a sua comida
Eğer Maria'nın bugüne özel yemeğini istediyse özel olması için biraz beklemesi gerek.
Se ela pediu algo especial do dia em seguida, ela vai ter que esperar por ele para ser especial,
Belli ki hazırladıkları öğle yemeğini beğenmemiş.
Aparentemente, não gostou do almoço de hoje.
Ev yemeğini asla geri çevirmem.
Nunca recuso comida caseira.
Dans etmeyi bırak, yemeğini zor yiyor.
Mal consegue comer sozinho, quanto mais dançar.
- Bakın, uyandı, yemeğini yedi.
- Olá. Ela está acordada e já comeu.
Öğle yemeğini Declan ile yapacağım. Pek onaylamadığın diğer kişiyle.
Vou almoçar com o Declan, o outro que tu não aprovas.
Yemeğini yemiş mi?
Teve um bom almoço?
Sen yemeğini yiyebilirsin.
Já pode ir jantar.
Her gün spor salonuna gider, tam zamanında işte olur ve öğle yemeğini hep aynı yerde yer.
Ia ao ginásio todos os dias, chegava sempre a horas ao trabalho e almoçava sempre no mesmo sítio.
Harika bir akşam yemeğini, Calpurnia.
- Um jantar tão agradável, Calpurnia!
Hannah onu yıkadı, yemeğini yedirdi, doktora götürdü.
A Hannah dava-lhe banho, comida e levava-a ao médico.
Kendi yemeğini ye.
Vai buscar para ti.
Yemeğini ortalığa savuruyor, Bence bunu güzel yapıyor.
Se ela conseguisse comer pelo nariz, diria que estava a sair-se bem.
Yemeğini yedirtmeliyim.
Eu devia acabar de dar-lhe de comer.
Yemeğini bitirdin mi?
Acabaste de comer?
Uzakdoğululardan ve zencilerden nefret ediyorum, ama Çin yemeğini sevmeye başladım.
Eu não gostava de ninguém. Odiava chineses e pretos, mas gostei de jantar no restaurante chinês.
Şu an akşam yemeğini hazırlıyor. "
"Espere", está a jantar ou isso ou
Öğle yemeğini çalıp duran 6. sınıf öğrencisini unuttun mu?
Lembras-te da criança que roubava o teu almoço?
Kendi yemeğini kendin pişirdin yani.
É quase como se estivesse a cozinhar a sua própria ceia.
Fakat köpekbalığı önce kendi yemeğini yakalamak zorunda.
Mas o tubarão tem que capturar o jantar primeiro.
Bu küçük araştırma grubu muhabbet kuşunun yemeğini oluşturan çim tohumlarını araştırıyor.
Estes pequenos grupos procuram as sementes das ervas selvagens que compõem a dieta básica dos periquitos.
Yemeğini yere attığım gibi beni bir kenara attın.
Como eu não deixei cair a tua comida no chão.
Son yemeğini afiyetle yer umarım.
Espero que ele aproveite a sua última refeição.
Aşkta gurur olmaz. Sen yemeğini ye.
O orgulho é inútil no campo de batalha e no amor
Akşam yemeğini yemeden tatlıya geçemezsin.
Tens que comer a refeição antes da sobremesa.
Her gece bunu yapmayı kes de zamanında yemeğini ye, uykunu uyu.
Para de fazer isso todas as noites.
Öyle yemeğini kendi odasında yerdi. Bilgisayarlarımızda çalışmadığı sürece bizimle konuşmazdı.
Comia sozinho no seu cubículo, não falava connosco, a não ser quando trabalhava nos nossos computadores.
Öğle yemeğini Hetty'nin..... beslenme çantana koyduğunu sanmıştım.
Pensei que a Hetty empacotava o teu almoço.
Hemen öğle yemeğini hazırlayım.
Vou fazer-te a comida.
Evinde tek başına... mikrodalgada pişirilen yemeği mi yoksa... biftek yemeğini mi tercih ederdin?
O que preferias fazer, comer algo congelado sozinho no teu apartamento ou bife bourguignon?
Başlangıç yemeğini kontrol etmek için evimden çıktı.
Ela deixou a minha casa para ir ver o prato principal dela.
- Çünkü normal şartlar altında bir herif evine gelip, yemeğini yiyip yatağında yatıp, eski karını yağlayınca adamın buna sinirlenmesi gerekir.
- Porque em circunstâncias normais, um gajo entra em tua casa come a tua comida, dorme na tua cama, enche a tua ex-mulher de óleo, uma pessoa tem de se chatear com isso.
Her zaman yaptığı gibi yemeğini 5. bulvar 51. caddedeki Union Kulübü'nde yiyecektir.
Ele irá, como animal de hábitos, almoçar no Union Club na 51st Street com a 5th Avenue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]