Zorladın Çeviri Portekizce
1,241 parallel translation
Beni buna sen zorladın.
Você obrigou-me.
Beni zorladın.
Deu-me alento.
"Beni seni sevmeye zorladın."
"You Made Me Love You."
"Beni seni sevmeye zorladın." "Beni seni sevmeye zorladın."
"You Made Me Love You." "You Made Me Love You."
Çok zorladınız, Bay Fait.
Complicou as coisas, Sr. Fait.
Onları çok zorladınız.
Você exigiu demasiado deles.
Bu çocuğu az önce kazandığı şeyi kazanması için yıllarca zorladın.
Há anos que pressiona esses miudos para que façam o que... o Tony fez agora.
Kendini biraz fazla zorladın.
Exageraste hoje.
İşte sana bir şey oldu sanmıştım. Sonra beni bunu yapmaya zorladın.
Pensei que tivesse acontecido alguma coisa no trabalho que tivesses sido obrigada a fazê-lo.
Beni bıraktırmakla onu yeterince zorladın.
Aproximaste-te o suficiente, ao fazê-lo assinar a minha libertação.
Beni yemek yapmaya zorladınız, bir saat geciktiniz... ... ve sizden yapmanızı istediğim tek şeyi unuttunuz.
Obrigaram-me a fazer o jantar, atrasam-se uma hora e esquecem-se da única coisa que vos pedi para fazerem.
- Sen zorladın, çünkü bensiz kazanamayacağını düşünüyordun.
Foste tu. Achaste que só serias eleita se estivesse contigo.
Sen zorladın. Artık her şeyi anladım.
Agora já percebi tudo.
Beni, bunu yapmaya zorladın.
Tu obrigaste-me a fazer isso.
Beni bu hayvan sürüsüyle yaşamaya zorladınız ve karşıma çıkan ilk kafa dengi... insanı evimizden attınız
É tipo, obrigam-me a viver no meio destes parvalhões e a primeira pessoa fixe que conheço, correm com ele cá de casa.
- Sen beni zorladın.
- Obrigou-me a isso!
Bunu kabul etmeye utanıyorum ama beni sen zorladın.
Estou envergonhada por admitir isto, mas tu obrigaste-me.
Beni monologa zorladın.
Fizeste-me fazer um monólogo.
Daha önce yapmak zorunda kaldığımdan daha iğrenç... dövüşmeye zorladın beni.
Obrigaste-me a jogar dum modo sujo, coisa que até hoje, nunca tive necessidade de fazer.
Beni buna zorladın.
Está a obrigar-me a fazer isto.
Gerçekte sen beni başka bir adamla çıkmaya zorladın.
Obrigaste-me praticamente a sair com outro.
- Yaşlı adamın sabrını sonuna kadar zorladın.
Penso que levaste o teu velho até ao máximo que podias levar.
Beni zorladınız.
Stu, é a tua festa!
Mei beni, seni öldürmeye zorladın.
Mei forçaste-me a matar-te.
Sen bir vampirsin. Bunların olması için beni sen zorladın.
Você é uma sanguessuga, obrigou-me a comprar acções.
Gönüllü mü, yoksa bu işi yapması için zorladınız mı?
Já lhe perguntaram a opinião, ou contrataram-no sem ele saber?
Özür dilerim. Ama beni siz zorladınız sayılır.
- É que galera, vocês me forçaram a fazer isso.
Mutabakat'a yakın kalmam için beni onunla ortak olmaya zorladınız.
Forçaram-me a associar-me a ele, para me manter perto do Pacto.
Sen beni zorladın birden söyleyiverdim
Não queria dizer-te. Estavas sempre a picar-me, descaí-me.
Beni tatile gitmemiz için bir daha zorladığın anda, yemin ederim işi bırakırım.
Da próxima vez que me obrigues a tirar férias, juro que me demito.
Gerçekten karısını yoldan çıkmaya onun zorladığını mı düşünüyorsun?
Achas mesmo que ele forçou a mulher para fora da estrada.
Elliot bunu niye zorladığını bilmiyorum.
Eu não sei porque estás a tentar forçar isto.
- Belki de seni ne kadar zorladığını söylersen iyileşir.
Talvez se lhe disseres como isso te custa, ele fique melhor!
Heyecanlı ve sloganlı olman harika ama sırf Pete zorladı diye, katıldın seçime.
Ainda bem que estás entusiasmado, mas concorreste porque o Pete te empurrou.
Sıcak, güvenli ve zaten zorladığınız bütçenizin tam sınırında.
É cómoda, segura, e mesmo à justa do vosso orçamento bem esticadinho.
Isabelle'in beni zorladığını mı düşünüyorsun?
Pensa que Isabelle me forçou?
Onu daha iyi atların eğitiminde kullanarak, başa baş yarışlarda kaybetmesi için zorladılar. Amaç diğer hayvanı cesaretlendirmekti.
Fizeram dele um parceiro de treino de cavalos melhores, forçando-o a perder, para aumentar a confiança do outro animal.
Herkeze nasıl Mambo yapılacağını öğretirdi, ama onu tarantella yapmaya zorladılar.
Tentava ensinar todos... a dançar o mambo, mas eles estavam habituados à tarantela.
GÜN vermemeye zorladığını bildiriyor.
DIA NOVE para não a divulgar junto dos media.
Seni zorladıklarını, beynini yıkadıklarını, tehdit ettiklerini söyle.
Diz-me que te forçaram, que te fizeram uma lavagem ao cérebro, que te ameaçaram.
Örnek zıpkın beni biraz zorladı.
Aquele arpão ainda me deu que fazer.
Tüm o Harvard hakkında konuşmaların beni okumam için zorladığın o çılgın kitaplar ve sürekli'daha fazlasını yapabilirsin.'lafların.
A tua conversa sobre Harvard. Os livros que me forçavas a ler, a conversa do "Podes ir mais longe".
Sen kimi neye zorladığını sanıyorsun?
Quem julgas que estás a empurrar?
Beni zorladığını görmek isterim.
Gostava que me obrigasse.
Kont Olaf o vasiyeti yazmam için beni zorladı ve o gramer yanlışlarını eklemem için beni neredeyse öldürecekti.
O Conde Olaf obrigou-me a escrever aquele testamento e depois quase morri ao ter de escrever aqueles erros todos.
Başka bir hayatım da var. Giriştiğim bazı işlerde. Yasallık sınırını zorladım.
Noutra vida... organizei diversas operações de...
Onu odasına girmeye nasıl zorladığını kendim gördüm.
Eu vi com os meus próprios olhos como ela tentou entrar no quarto dele
Kan şekerinin düşmesi sebebiyle Lucille, Lindsay'i en yakın restoranda durmaya zorladı.
Com a glucose sanguínea perigosamente em baixo, a Lucille fez a Lindsay parar no restaurante mais perto.
Annem satın aldı. Onu okula yazdırmaya zorladı beni.
Vim registá-lo na escola.
Kendimi fazla zorladığımı fark etmemi sağladın.
- Pensaste? - Sim. Fez-me ver que talvez eu tenha puxado por mim demais.
- Kızını alarak, banka soygununda işbirliği yapmaya zorladılar. - Onu öldürecekler.
Eles matam-na.