English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Z ] / Zorundayim

Zorundayim Çeviri Portekizce

102 parallel translation
Bay Morgan, imzalarsam sanatoryumu bugün devretmek zorundayim.
Mr. Morgan, se eu assinar, entrego-lhe o sanatório hoje.
Adamlarin karsisina çikmak zorundayim.
Tenho de receber os cidadäos.
Yoda, bunu bilmek zorundayim.
Yoda, eu tenho de saber.
Efendime itaat etmek zorundayim.
Devo obedecer o meu mestre.
Ama bilmek zorundayim.
Mas tenho de saber.
Korkarim, o kadar kayda değer biri olmadiğimi göstermek zorundayim :
Temo mostrar que não tenho grande influência.
Neden ben onu ayaklarina dokunmak zorundayim?
Porque eu devo tocar nos pés dele?
Yunanistan'a gidecek bir uçaga yetismek zorundayim. - Benim bunlara vaktim yok.
Não tenho tempo para isto.
Ben çalismak zorundayim ve ne yazik ki sen vaktini fuzuli harcama sanatinda ustasin.
Tenho de trabalhar e, infelizmente, tu és o maior a desperdiçar tempo.
- Hayir, gitmek zorundayim.
- Não, tenho de ir.
Gitmek zorundayim.
Tenho de ir.
Siz neredeyseniz ben de orada bulunmak zorundayim.
Sabe bem que vim para estar com você.
Size kötü davrandiginizi söylemek zorundayim.
Tenho querido dizer que se portou mal, mesmo muito mal.
Seni uyarmak zorundayim.
Anna? Quero avisar-te...
Duygularin kendi vicdanini ilgilendirir. Ama ben sana görev ve sorumluluklarini hatirlatmak zorundayim.
Os teus sentimentos são uma questão da tua própria consciência, mas cabe-me a mim salientar-te os teus deveres.
Bu davranisindan dolayi seni uyarmak zorundayim.
Sinto-me obrigado a dizer-te que o teu comportamento...
Ama bir sekilde onu dovusmeye ikna etmek zorundayim, ve eger kaybedersem kaybetmeyi dusunmek bile istemiyorum.
Tenho de o pôr a combater, mas se perco... Nem quero pensar em perder, sequer.
Ahbap, bir tane almak zorundayim.
Cra, tenho que ter esta
Bir tane almak zorundayim.
Tenho que ter esta
Fikrini bilmek zorundayim.
Tenho de saber o que pensa!
Ve bilmek zorundayim, bu t-shirt benim birazcik Björn Borg gibi görünmemi saglamis mi?
Preciso saber : Este pólo faz-me parecer o Björn Borg?
Otele donmek zorundayim.
Vou voltar para o Excelsior.
Ama Soylemek zorundayim,!
É hora de ir-se!
Aç, susuz ve yorgunum. Ve bunu uçurmak zorundayim. Yoksa basim derde girer.
Tenho sede, fome, estou cansado e tenho de por aquilo no ar, mas de resto estou a divertir-me muito.
Ben canli kalmak zorundayim...
Por isso ainda devo estar vivo...
Bekle. Angie, seni durdurmak zorundayim.
- Angie, vou ter de te interromper.
Hey, John, sana sormak zorundayim neden Lincoln'in kullanmasini ve o koltuga oturmayi israrla istedin?
John, tenho de te perguntar. Porque é que tu fizeste questão que o Lincoln guiasse e escolheste esse banco em particular?
Ondan ayrilmak zorundayim.
Vou ter de romper com ele.
Ama onlar tibbi profesyoneller, ve her nasilsa hayatimi kurtaracaklarini düsünmek zorundayim.
Mas elas são profissionais médicas, e tenho de pensar que querem salvar-me.
Bunu size söylemek zorundayim. Yalnizca, sizden saklarsam eger, sonunda Sterling Cooper'in zarar görebilecegine inandigim icin.
Tenho de lhe contar uma coisa, porque acho que, se lho escondesse, acabaria por prejudicar a Sterling Cooper.
Kanyonrüzayer gelecegi parlak bir muhittir. Ve sunu da söylemek zorundayim ki, bu fiyatlara baska bir yer bulmaniz mümkün degil.
Divestraesgo é o bairro em ascensão e, por este preço, não conseguirão encontrar...
Sizi tam burada durdurmak zorundayim.
Vou ter de a interromper.
ben soylemek zorundayim ki, gercekten gunes banyosu inanilmazdi..
E tenho que dizer isto, achei uma delícia podermos bronzear-nos em topless...
simdi camiye gitmek zorundayim, sana onemli haberlerim olacak.
Agora tenho de ir para a mesquita, tenho notícias muito importantes para te dar.
ben gitmek zorundayim simdi tamam mi?
Óptimo, tenho que ir. Estás bem?
bugun odev icin calismak zorundayim siz soyleseniz bir kelime.
Tenho uma boa palavra para o exercício, mas não direi ela.
fakat ben geri donmek zorundayim.. ama sen degildin pisman degilim
Mas tenho que voltar... bem, você não o fez.
bak abimle bulusmak zorundayim brooklyn universitesine. gelmek istermisin?
Ouça, tenho que me encontrar com meu irmão... na Universidade de Brooklyn.
ben calismama donmek zorundayim, bir sunumum varda.
Tenho de voltar, tenho uma apresentação.
ben gitmek zorundayim fakat icine telefon numarami yazdim eger benimle baglantiya gecmek isterseniz diye.
Tenho que ir, mas coloquei o número do meu telemóvel... caso queira falar comigo.
hersey icinde yazili ve ailem bekliyor gitmek zorundayim.
Está tudo aí dentro, mas tenho que ver minha família.
Ama bu ayrilmis bölgede kalmak zorundayim, degil mi?
Mas vou ter que continuar em isolamento, certo?
Trene binmek zorundayim.
Tenho de ir de comboio.
- Bunu bitirmek zorundayim, esas derdin ne?
Tinha que terminá-lo, qual seu problema?
Yahudiler Yuce Isa'yi Oldurduler. Buna evet demek zorundayim.
Eu diria que sim.
Senin yaninda yatmak zorundayim.
Preciso dormir perto de si.
Gitmek zorundayim!
Devo ir!
Uygulamak zorundayïm.
Tenho de a fazer cumprir.
Onu yarïn mahkemeye götürmek zorundayïm, degil mi?
Tenho de a levar ao tribunal amanhã, não é?
Yapay diz kapaginiza el koymak zorundayim.
Toma.
Bunu anlamak zorundayim.
Tenho de tentar saber.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]