Çıkıyorsun Çeviri Portekizce
3,214 parallel translation
Sanki seni ebediyen görmemişim gibi... sonra birden gelmiş operanın hayaleti gibi karşıma çıkıyorsun.
Não te vejo faz tempo. Tu apareces parecendo o Fantasma da Ópera.
Bilmiyorum. Ne sıklıkla dışarı çıkıyorsun?
Não sei, ausentas-te muito?
- Tatile mi çıkıyorsun?
- Vais de férias?
Resimlerde iyi çıkıyorsun.
Você fica bem nas fotos.
Hop, hop, konu dışına çıkıyorsun.
Estás a mudar de assunto.
Zirveye çıkıyorsun ama fark ediyorsun ki daha sadece yolun yarısındasın.
Você chega ao topo... e percebe... que na realidade está só na metade.
Sen vampirlerle çıkıyorsun Elena.
Tu sais com vampiros, Elena.
Ben varım, Lewicki var ve durumunla başa çıkıyorsun.
Tens-me a mim, tens o Lewicki, e estás a controlar a tua condição.
Hergün işten 4'te çıkıyorsun yemekten önce...
Saindo do trabalho às 16h todos os dias... A pré-comida...
- Niye böyle bir kızla çıkıyorsun ki?
Porque é que namoras com uma rapariga assim?
Bir anda 2 yıl sonra ortaya çıkıyorsun ve tek yaptığın kendinden bahsetmek.
Apareces dois anos depois, do nada, e só pensas em ti mesmo.
Ortaya çıkıyorsun, yüzün görünüyor. Para kazanıyorsun.
Entramos no sindicato, temos exposição.
Geç çıkıyorsun.
Estás a sair tarde.
Son dakika yolculuğuna mı çıkıyorsun Ethan?
Férias de última hora, Ethan?
Peki sen ne zaman buradan çıkıyorsun?
- Quando é que sais daqui?
Sen çıkıyorsun.
É isso aí!
Hey, giderek daha erken çıkıyorsun.
Cada vez sais mais cedo.
Gizli göreve çıkıyorsun. Ama yanında 3 köstebek şüpelisini götürüyorsun.
Armas avançadas tem sido roubadas... de fábricas por toda a Europa.
Christelle, çıkıyorsun.
Cristelle sai.
Olympia, dışarı mı çıkıyorsun?
Vais sair, Olympia?
O soytarıyla bir senedir çıkıyorsun.
Andas com esse palhaço há um ano.
Charlie'nin ölümüyle nasıl başa çıkıyorsun, Lloyd?
Como estás a lidar com a morte do Charlie, Lloyd?
- Sanki istemiyorsun da! Craig Heisner'la neden çıkıyorsun o zaman?
Então, porque vais encontrar-te com o Craig?
Sırf karşı çıkmak için karşı çıkıyorsun çünkü sen ayarladın.
Agora estás a discutir só por discutir, porque foste tu que fizeste o acordo.
Cassie'nin ne zaman başı belaya girse oradan sen çıkıyorsun.
Sempre que a Cassie se mete em sarilhos, tu andas por perto.
Yine bir kelime oyunu, ne zaman çıkıyorsun?
E outras coisas. A que horas você sai?
Sürekli işten geç çıkıyorsun ve ofiste uyuyorsun ve bu arada barlarda, beş para etmez kadınlarla takılıyorsun.
Estás sempre a dizer que ficas a trabalhar até tarde e que ficas a dormir no escritório e, entretanto, vais a bares rascas engatar lixo.
Görünüşe göre ya toplanıyorsun ya da ava çıkıyorsun.
Parece que está a mudar-se ou vai caçar. Não, não, não.
- Yukarı mı çıkıyorsun Dorneget?
- Vai subir, Dornaget?
Şimdi kumlara kardeşlerinin canını almak için mi çıkıyorsun?
E agora vais para a arena reclamar a vida dos teus irmãos?
Roma'ya yola mı çıkıyorsun?
Que partes para Roma?
Ne yapıyorsun? Çık dışarı, buna iznimiz yok Osman.
Sai daí, sabes bem que não podes!
Neden sadece ucundan azıcık anlatıyorsun? Onlar nedir?
Que são os projectos?
Demek istediğim, eğer hayatta olduğunu düşünüyorsan, neden dışarı çıkıp onu aramıyorsun?
Quer dizer, se acha que ela ainda está viva, então por que não está aqui procurando por ela?
Neden yukarı çıkıp rahatına bakmıyorsun?
Porque é que não sobes e pões-te à vontade.
Ne zamandan beri turistlere bakıcılık yapıyorsun?
Desde quando tomas conta de turistas?
Vampir avına çıkıyorsun Ric.
Vais caçar vampiros, Ric.
Ne diye ona böyle çıkışıyorsun?
Porque estás a falar assim?
- Başkalarıyla mı çıkıyorsun?
- Andas com outras pessoas?
- Ne yapıyorsun, Jess? Çık dışarı!
- O que estás a fazer, Jess?
- Yine izne mi çıkıyorsun?
Vais voltar a pedir licença?
Kafa iznine çıkıyorsun.
Ausentaste-te para namorar.
Aylardır kıçını yırtıyorsun, tırnaklarını kemiriyorsun.
Trabalhas no duro durante meses, róis as unhas e para quê?
Kıçını 200 dolarla kurtarıyorsun.
Limpas o rabo com isso.
Eskiden çok cesur olduğun için ağlamadığını düşünürdüm ama artık duygularını açığa çıkaramadığını düşünüyorum. Hiç ağlamıyorsun.
Tu nunca choras.
Benimle çıkıyor gibi yapıyorsun başka bir yere sıvışmaya çalışmak için, bana veya ailene gerçekte kimi görmek istediğini söylemi- - Oh!
Finges que vais sair comigo, enquanto te escapas para outro lado, sem me dizeres a mim ou aos teus pais quem andas realmente a ver.
Yani ben kıçımı yırtıyorum, sense içki içerken buna rastlıyorsun.
Então, eu fartei-me de trabalhar e tu descobriste isto entre copos?
Girişi mi kullanıyorsun çıkışı mı?
Estás a usar entrada ou saída?
Niye çıkıp bir bakmıyorsun, belki tanıdık bir şey görürsün?
Porque não sais do carro, vê se reconhece alguma coisa?
Sanki hiç orada olmamış bir şey gibi ortaya çıkıyorsun.
Algo, se calhar, eterno.
Her şeyi kıçından anlıyorsun.
Tens aí espaço.