Çığ Çeviri Portekizce
51,819 parallel translation
İşler biraz çığırından çıktı.
As coisas ficaram um pouco malucas.
Ben dolandırıcılık müfettişiyim onunla da büyük bir dolandırıcılığı açığa çıkarttığım için konuşmalıyım.
Investigo fraudes e preciso de falar com ele porque descobri uma enorme.
Böylelikle Başkan göğüs kafesinin altına eriştiğinde ateşleme anahtarını sol kalp kulakçığının arkasından manuel olarak çıkaracak.
O Presidente fará uma incisão cinco centímetros abaixo do esterno do voluntário, na sequência da qual o Presidente ganhará acesso por debaixo da caixa torácica e extrairá manualmente a chave de lançamento da parte de trás do aurícula esquerda.
Herşey çığırından çıktı.
Isto tem sido uma loucura.
Onlarla konuşabilirsem Simms'in açığa çıktığını söyleyebilirim belki böylece saldırıyı iptal ederler.
Se eu falar com eles e lhes disser que o Simms foi desmascarado, talvez eles abortem a missão.
Bebek bakıcılığı yapmamı mı istiyorsun?
Queres que faça de ama?
Onunla yaptığım konuşmadan bu sonucu çıkarmadım.
Bem, não foi com essa ideia que fiquei ao falar com ela.
Polis, Bay Quinn Franny ve bakıcısını rehin aldığı için gelmedi mi?
Bem, eles não estavam lá porque o Sr. Quinn estava a manter a Franny e a ama como reféns?
Bunun sonucunda Bay Quinn'in Franny ve bakıcısını bir kaç saat boyunca rehin aldığı olay yaşanmış.
Isto levou ao incidente no qual o Sr. Quinn manteve a Franny e a ama dela como reféns durante horas.
Resepsiyonun tek bildiği henüz çıkışını yaptırmadığı.
Na recepção dizem que ele não saiu.
Ayrıca bu sabah ekibin oradan çıktığını da gördüm.
- Certo.
Bu çılgınlığı durdur.
Pára com esta insanidade.
Ancak görevi süresince, dışarı çıktığı bir gün vardı en azından.
Mas em sua defesa, houve pelo menos um dia ele saiu.
Kendi teşkilatında çifte ajan diye adı çıktı. Bu yüzden sığınma hakkı istiyor.
Exposto ao seu próprio serviço como agente duplo, razão pela qual está pedindo asilo político.
- Gördün mü? Foyan ortaya çıktığı için umurunda sadece.
Só te preocupas porque foste descoberta.
Oğlunuzun naaşının Arlington mezarlığından çıkarılması için dilekçe verildiğini biliyor musunuz?
Tem conhecimento da petição para que o corpo do seu filho seja removido do cemitério Arlington?
Nereden çıktığını biliyorum.
Sei de onde é que ele veio.
Öne çıktığın için ne kadar müteşekkir olduğumu bilmeni isterim.
Quero que saiba o quão grata estou por ter-se chegado à frente.
Guthred'i kurtarıp da Kral olarak tahta çıktığını görecek kadar yaşarsak işte o zaman köle tüccarı ve yanında toplananlar beni korkutmalı.
Se quisermos salvar Guthred e sobreviver para o ver ser coroado, então o esclavagista e quem o acompanha terão de me temer.
Baygınlık geçirdim uyandığımda dışarı çıktım. Bu genç hanımla gözlerimizin buluştuğu ilk seferdi.
Portanto adormeci que nem uma pedra e quando acordei fui lá fora e foi essa a primeira vez que pus os olhos nesta jovem.
Bana çıldırdığımı söyle.
Diz-me que estou maluco.
Aslında, kahrolası kurtarıcımızın kayboluşu dışında bayağı bir havari kıtlığı da yaşıyoruz.
A verdade é que, juntamente com o nosso salvador desaparecido, também parece que estamos curtos de apóstolos.
Tamam. O zaman, yalnızlığının tadını çıkar.
Bem, goza a tua solidão.
Bizler evliliğin insanlığın başına gelmiş en yıkıcı fikir olduğuna inanıyoruz.
Acreditamos que o casamento é a ideia mais destrutiva alguma vez concebida pela Humanidade.
.. bir zamanlar çözdüğümüzü sandığımız kafa karıştırıcı sorunlar.
confundindo problemas que outrora pensávamos ser claros.
Birazdan tanımadığım bir kadın hisardan çıkıp gelecek.
Daqui a um momento, uma mulher que não conheço vai sair daquele forte.
Gemiye çıktığında, onun yanına vardığında ne diyeceğini biliyorsun.
Quando chegardes ao navio, quando chegardes a ele, sabeis o que lhe dizer.
Nassau'da kargaşa çıkmasının kaçınılmaz olduğuna inanmış. Uygarlığın zayıf olduğuna. Gerekeni yapacak idare gösterebileceğine veya gücü olduğuna.
Ela recomeçou a acreditar que a desordem em Nassau é inevitável, que a civilização é incapaz, seja por falta de força de vontade ou de capacidade, de fazer alguma coisa contra isso.
Her şey olanca çıplaklığıyla gördüğüne de adım kadar eminim.
E tenho fé que possas ver o que é abundantemente claro aqui.
Karşılığında hisardan size ateş açılmayacak ve karaya çıkışınız engellenmeyecek.
E, em troca, o forte não oferecerá qualquer resistência ao vosso desembarque.
Çıktığınız zaman...
Quando desembarcardes, assim que passardes a fortaleza...
A-B-C-D-E-F-G...
A-B-C-D-E-F-G
Numarasını alıp aramayı ne zaman yaptığını söylersen ATB arama kaydı ya da bir tür belge çıkarabilir tamam mı?
Se obtiveres o número dela e me disseres quando é que ela telefonou, a UCT poderá obter uma transcrição ou gravação da conversa.
Ortaya çıktığında kariyerinin biteceğini düşündü.
E achou que a carreira dele ficaria lixada se isso se soubesse.
O sabah koşuya çıktığını söylemiştin. Ama buradasın. Bilgisayarından askerlerin kimliklerine ulaşıImadan kısa süre önce odaya giriş yapmışsın.
Disse que tinha ido correr, nessa manhã, mas ei-la a entrar o escritório, momentos antes de o seu computador ter sido usado para aceder às novas identidades dos Rangers.
O gün koşu için dışarı çıktığını söylemiştin ancak burada ofise girdiğin gözüküyor.
Disse que foi correr, nessa manhã, mas ei-la a entrar no escritório.
Yürüyüşe çıktığını söylemişsin ama kamera kaydı Ranger'lara ait dosyanın çalındığı saat ve dakikada senin orada bulunduğunu gösteriyor.
Você diz que foi correr, mas o vídeo mostra-a no local exacto e à hora exacta em que os dados dos Rangers foram roubados.
Bana bu şekilde gelmen, tamam mı? Bana yanlış yaptığımı söylemen kontolden çıktığımı falan haklıydın.
E tu teres-me dito que estava fora de mim, descontrolado...
Dinden çıktığımızı söylüyor. Ailemizi rezil ettiğimizi.
Diz que estamos a perverter a nossa religião e a desgraçar a nossa família.
En son konuştuğumuzda. Jadalla Bin-Khalid'e doğru yola çıktığınızı söylemiştiniz.
Da última vez, disse-me que íamos apanhar o Jadalla Bin-Khalid.
Grimes'dan aldığımız flash disk hasarlı çıktı.
A pen do Graham está danificada.
Yaptığı şeyi haklı çıkarmaya çalışmıyorum. Yapmıyorum, ancak... Çaresizlik insana kötü şeyler yaptırır.
Não é que eu esteja a justificar o que ele fez, mas o desespero pode obrigar-nos a fazer coisas terríveis
Bunu yaptığında, yeleği çıkartabilirsin.
Depois, pode tirá-la do colete.
Bu da yaptıın her şeyin ortaya çıktığı anlamına geliyor ve bundan sadece konuşarak sıyrılamayacaksın.
Isso significa que tudo o que você fez irá saber-se e que não poderá safar-se com conversas.
Bankadaki patronların bunu görünce gelsin T-E-R-F-İ-Ğ!
Se os teus chefes no banco virem isto, pode significar P-R-O-M-A-Ç-Ã-O!
Belalar ve ihtilaflar, bu dünyanın üzerine gecenin karanlığı ya da şüpheli bir yangından çıkan duman gibi çökebilir.
Os problemas e os conflitos podem cobrir este mundo como a escuridão da noite ou como o fumo de um fogo suspeito.
Gömülü kalsın diye uğraştığı hazine artık su yüzüne çıktığı içindir belki de.
já não está debaixo de terra.
Karaya çıkmak hazırlığı yapıyormuş gibi bir halimiz yok.
Não parece que nos preparamos para desembarcar.
Onunla sevgili olunca aldığı kararları yakından izledim. Onlardan ders çıkarttım.
Quando me tornei sua amante, observei as decisões que tomava e resolvi aprender com elas.
Davamız sağ çıkacaksa bu işten bazılarımız soğukkanlılığını koruyamayanların yerine de soğukkanlı hareket etmenin yolunu bulmalı.
Se a nossa causa é a de sobreviver, alguns de nós têm de encontrar forma de nos manter sãos em nome dos que não o conseguem fazer.
Nihayet hapishaneden çıktığımda oğlum beni tanımıyordu.
Mas depois de eu ser finalmente libertada o meu filho mal me conhecia.