Üzerinde Çeviri Portekizce
33,537 parallel translation
Birçok kişinin inanışına göre sahte mesih de Bu dünya üzerinde hüküm sürmeye aynı yaşta başlayacak.
Muitas pessoas acreditam que o anticristo vai iniciar o seu reinado na terra com a mesma idade.
Hala ufak tefek bazı sorunlar üzerinde çalışıyorum.
Ainda estou a trabalhar nas falhas.
Tek bildiğim burada bir mektup görmüştüm ve üzerinde bir tarif vardı Zeytin yağı, tarçın, sakız ve limon otu.
Só sei que vi uma carta aqui que tinha uma receita com azeite, cássia, canela, citronela e mirra.
Gücü eline geçirecek lider Refah ve barış platformu üzerinde. "
O líder vai chegar ao poder numa plataforma de prosperidade e paz. "
Evet, üzerinde hala çişim var, mısır gevreğinin üzerinde tutmasan iyi olur.
Sim, ainda há um pouco de xixi aí, talvez não o queiras segurar perto dos teus cereais.
Prensesi kurtarmak. Ve Niff gemilerinin Insomnia üzerinde uçmalarını engellemek.
Salvá-la e impedir que essas naves niff cheguem a Insomnia.
İcat ettiğimiz navigasyon sistemi üzerinde çalışıyoruz.
Estamos a trabalhar num protótipo para um sistema de navegação.
Babam gerçek iz üzerinde.
O meu pai está a seguir o rasto efetivo.
Nazilerin kurşun harcamadan hızlı öldürme yolları üzerinde deney yaptıklarını biliyor muydun?
Sabiam que os nazis fizeram experiências de formas rápidas de matar sem desperdiçar balas?
Green, Kıdemli Başçavuşum... O çatının üzerinde bir haberleşme merkezi oluşturun.
Green, Sargento-Chefe... estabeleçam um centro de comunicações naquele telhado.
Gerçekten Croft ya da Wilson'ın parmaklarının bu düğmenin üzerinde olmasını mı istiyorsun, Roberta?
Quer, realmente, o Croft ou o Wilson com os dedos no botão, Roberta?
Hâlen üzerinde çalışıyorum, komutanım!
Ainda a trabalhar nisso, senhora!
Asistan rotasyon programı üzerinde çalışıyorum.
Eu estava a organizar o cronograma dos residentes...
Kağıt üzerinde çok iyi iş çıkaran biri olduğumu biliyorum.
- Sei que sou óptima no papel.
Bu silah bir şeylere sahip olduğum, onların üzerinde kullanabileceğim bir şeyim olduğu hissini veriyordu.
Esta arma fez-me sentir que tinha algo, algo que me dava poder sobre eles.
Arabanın kaputu üzerinde ölebilirdim.
Eu podia ter morrido no capô daquele carro.
Evlenmiyorlar, sadece üzerinde konuşuyorlar.
Não vão. Tiveram uma conversa.
Onun işleri, fırçasının dokunuşları, ışığı kullanımı üzerinde çalışıyordum.
Estive a estudar o trabalho dela, as pinceladas, o uso da luz.
Kâğıt üzerinde onun ölümünden hiçbir kazancın yoktu.
Teoricamente não tinha nada a ganhar com a morte dele.
Yüksek okulda iyi notlar alabilmek de başarı ama neredeyse pantolonu üzerinde fermuarı kapalı herkes A almıyor mu orada.
É diferente ter 20 na universidade comunitária, onde toda a gente tem 20 por comparecer com calças, e o fecho fechado.
Fiyatı boş ver, üzerinde dene.
- Esquece o preço, experimenta.
Hayvanlar üzerinde yaptıkları deneyleri gördüm ama bu, bu çok farklı olacaktı.
Vi os testes que eles fizeram nos animais, mas isto... isto seria muito diferente.
Baskı vardı üzerinde.
Foi cheio de coerção.
Kim, Olivia üzerinde kırbaç kullandı. sanki o bi çeşit hayvanmış gibi.
Kim, ele usou um chicote na Olivia como se ela fosse algum tipo de animal.
Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı yeğlerim bana istediğimi verebilmen için yalvarırım.
Prefiro ficar de joelhos a implorar-te para me dares o que eu desejo.
Çünkü başkasının üzerinde kullanmanı istemiyorum.
Porque não quero que a use em mais ninguém.
"dizlerimin üzerinde, ve beni oraya koymuştu, ve bunların hepsi beni ona köle yapmıştı."
QUANTO VALE A ASHLEY? sabendo que me punha lá, ensinou-me isto, escravizou-me a ele ".
Bir plan üzerinde düşünürken sessizliğe bürünürdü.
Ela ficava em silêncio quando estava a trabalhar num plano.
Sadece bu dünya üzerinde bir kişi var bunu yapacak şimdi kim prensi kurtarabilir?
Sua alteza há apenas uma pessoa na terra que pode salvar o príncipe.
Bir boka yaramaz. Altı haftadır bunun üzerinde çalışıyorum, biliyorum.
Trabalho nisto há seis semanas, sabe?
Tamam, sen biliyorsun. Altı haftadır bunun üzerinde çalışıyorsun.
Tu é que sabes, trabalhas nisto há seis semanas.
Tam olarak burada ne aradığımı bilmiyorum. Ama burdaki budalalar NYSERNET isminde bir şey üzerinde çalışıyorlar.
Não sei bem o que estamos a ver aqui, mas estes idiotas abriram caminho para a gente grande e juntos, estão a trabalhar em algo chamado NYSERNET.
Bana daha çok, şu baktığın renkli tablolar gibi değil de odaklanmak için bir şeymiş gibi geldi. Bu şeyin, hayatımda bir şeyleri değiştireceğine inanıyorum ama inanç, üzerinde çalıştığım bir şey. Gordon, biliyorum.
Porque parece-me um daqueles quadros em que quanto mais olhamos para eles, mais parece focado.
Sen de bir gariplik sezmiyor musun? NSFNET işini askıya aldığımız ve Joe'yu kovduğumuz gün o yavşak imana geliyor ve üzerinde şirket kurduğumuz yazılımın Gordon'a yani eski ortağına ve onu dava eden kişiye ait olduğunu söylüyor.
Não achas estranho que no dia em que mandámos à fava a NSFNET e nos livrámos do Joe, ele descobriu a religião e disse que o Gordon inventou o software no qual se baseia esta empresa, dando tudo ao seu ex-sócio,
Sadece, lütfen, teklfini yap. Sadece üzerinde 7 tane sıfır olduğundan emin ol ki bakmaya değer olsun.
Por favor, sinta-se à vontade para fazer uma oferta, mas certifique-se de que tem sete zeros ou nem olho para ela.
Ayaklarımız üzerinde durmaya çalışırken bizi desteklemenizin sebebi de bu.
Foi por isso que nos apoiou, quando tentávamos começar.
- Kanepenin üzerinde.
- Estão no sofá.
Böyle ticari uçuşlarda kaç kez iş üzerinde uyuyakaldın?
quando pilotavas aqueles aviões comerciais, quantas vezes adormeces no trabalho?
Bu bana ilk kez Helicarrier üzerinde ineklik yaptığımız zamanları hatırlattı.
Isto lembra-me da primeira vez que trabalhamos juntos no Porta Aviões.
Evet. Ezra Jedi akıl oyunlarını pilot üzerinde kullandı.
Sim, o Ezra usou no piloto o truque da mente Jedi.
Vanessa'nın üzerinde çalıştığı iş.
O trabalho onde está a Vanessa.
Parmak izlerinin telefonumun üzerinde olmasını istemiyorum.
Eu não quero as tuas impressões digitais no meu telemóvel
Şimdi de kaçma ve zikzak yeteneğin üzerinde çalışacağız.
Agora, vamos trabalhar a tua esquiva e os teus abaixamentos.
Sybil'i denetim altına aldığımızda onun üzerinde kullandığı kontrol neyse biter diye ummuştum.
Esperava mesmo que derrotar a Sybil quebrasse o controlo dela.
Ve tam üzerinde oturduğun o sandalye dedektif... Bunu öğrenmek seni biraz rahatsız edip içini hoş edebilir ama...
E esse banco onde está sentada, esse mesmo banco, detective, isto poderá peturbá-la e excitá-la...
Bu iş üzerinde çalışıyoruz.
Ainda estamos a trabalhar nisso.
Siz çocuklar ne üzerinde çalışıyorsunuz?
E no que estão vocês rapazes a trabalhar?
Kafanızın kazığın üzerinde olması.
A sua cabeça numa bandeja.
Gücünü senin üzerinde tekrar göstermek isteyecektir.
Ele vai ter de mostrar força. Fazer de ti um exemplo.
Hala üzerinde çalışıyoruz.
Ainda estamos a tentar descobrir.
Fantazilerini gerçekten hissedebilen birinin üzerinde yapmaktansa bir genelevde senin üzerinde yapması daha iyi değil mi?
Não é melhor ele exorcizar essas fantasias contigo num bordel, do que concretizá-las com alguém que realmente sente?